Çok çalıştı, PKK+Masa adayı Kemal Bey. Piyanonun tüm tuşlarına aynı anda bastı. Türk siyasetinin sağ-sol-batı-doğu-milliyetçi-liberal-İslamcı-Laik, Türkçü-Kürtçü tüm söylemlerini, sinemada mısır patlağı yermiş gibi tüketti. Sandı ki, birer mavi boncukla, her görüşten seçmeni kolayca avlayabilecek. Demirtaş ve Kavala’yı serbest bırakacağı hezeyanlarının yanına, eğreti bir Bozkurt işareti ve “En büyük Ülkücü benim!...” yalanını katmakla, hem PKK yancılarından ve hem de Türk Milliyetçilerinden oy devşirebileceğini umdu.
Bir yandan, geçmişte ülke ekonomisini batıran kişi ve özelleştirmelerin baş sorumlusu saydığı Bebecan gibi bir liberal devşirmeyi ‘ekonomi sihirbazı’ pazarlamasıyla yanında tutarken, öte yandan, ‘Komünist’ kimliğini en büyük onuru sayan zevatla yol yürüdü. Öyle ya, en liberalinden en sosyalistine kadar, dünyada ne kadar güç odağı varsa, Kemal Bey’in arkasında payandaydı.
Atatürk’ün kurduğu partinin başında oturan Kemal Bey, PKK+Masa bileşenleriyle yaptığı İttifak Protokolünde ‘Atatürk’, ‘Cumhuriyet’, ‘Türk Milleti’, ‘Türklük’ gibi kavramları kullanmamak için kırk takla atarken; Kandil’den devşirme danışmanları, CHP Genel Merkezinde Türk Bayraklarını fondan kaldırarak, PKK kanallarına mülakat veriyordu.