Yeni eğitim öğretim yılına doğru

2025-2026 eğitim-öğretim yılı birinci dönemi 8 Eylül'de başlayacak. Birinci sınıf öğrencileri ise uyum eğitimi kapsamında 1-5 Eylül tarihleri arasında okullarda olacaklar.

Okula ilk başlangıç süreci; hem çocuklar, hem ebeveynler hem de öğretmenler için oldukça heyecanlı. Çocuklarımıza bu meşakkatli yolda başarılar diliyorum.

Sokaklarda rengârenk bir hareketlilik var: marketler, kırtasiyeler, pazarlar… Bu arada, küçük büyük birçok marketin kırtasiyeciliği bitirdiğini de söylemeden geçemeyeceğim. Her bütçeye uygun okul malzemesi mevcut.

Ancak dikkat çeken bir diğer konu da okulların çoktan bazı mağazalarla anlaşma yapmış olması. Kanaatimce, forma konusu bakanlıkça yürütülmeli.

Model ve renk kartelasını Millî Eğitim Bakanlığı belirlemeli ve yine bakanlığın belirlediği yerlerden temin edilmesi sağlanmalı. Bu tür işler okul yönetimine bırakıldığında, seçimler genellikle okul idarecilerinin zevkine göre şekilleniyor. Oysa bakanlık, renk ve tarz seçeneğini belirleyip, okul siteleri üzerinden yapılacak anketlerle görüşlere sunabilir. Böylece ortak bir paydada buluşmakta mümkün olur. İhtiyaç sahibi aileler içinse Sosyal Yardımlaşma Fonlarından destek verilebilir ya da bu ailelere özel ihtiyaç kartı oluşturulabilir.

Okulların açılması, hepimiz için aynı zamanda bir düzen anlamına da geliyor. Çocuklar için sabah erken kalkmak, televizyon ve tabletten bir nebze uzaklaşmak rutini başlarken, arkadaşlarıyla buluşmakta onlara iyi gelecek.

Biz veliler için ise kaygılar şimdiden başladı. Çocuklarımız adına yalnızca akademik başarıyı düşünmüyoruz. Okul ortamı, öğretmen-öğrenci uyumu da bir o kadar düşündürücü. Buna ek olarak, artan servis ücretleri, forma masrafları, kırtasiye giderleri derken heyecanın yerini kaygı ve mali endişeler alıyor. Okullar açıldığında artacak trafik yoğunluğu da cabası...

Öğretmenler açısından ise bu süreç daha da farklı. Onlar için, kutsal görevlerini yerine getirmenin heyecanı bambaşka. Her yeni öğrenci, onlar için başlanmamış bir hikâye. Kahramanlarını büyüten, eğiten öğretmenlerimiz, her biri için yeni bir kompozisyon oluşturuyor. Bu süreçte desteklerimizi onlardan esirgemeyelim. Çünkü okul, bir öğrencinin hayatında unutulmaz bir yere sahip. En farklı anılar burada birikir: tahta önünde yaşananlar, sınav heyecanı, kopya çekme telaşı, teneffüsler, kantin kuyrukları… Hepsi birer iz bırakır.

Okul zili her seferinde aslında yarınlara kapı açmak için çalıyor. Yeni fırsatlara, yeni başarılara ve yeni hayallere açılıyor o kapılar. Bazen tahtada çözülen bir soru umut verirken, bazen de yazılan bir kompozisyon geleceğe yön veriyor. Öğrenci her zaman başarılı olacak diye bir kural yok. Çünkü iniş çıkışlar, çocuğun potansiyelini belirlerken, ilgi alanlarını da ortaya çıkarıyor. Bu süreç çocukları bazen zorluyor, pes etmek isteyebiliyorlar. İşte tam bu noktada hayat onları hazırlamaya başıyor.

Okul sadece ders öğretmez; aynı zamanda sabrı, emeği, direnmeyi de öğretir. Hedeflere doğru yollardan gidilir. Doğru yol da okuldan geçer.

Bizler okul dönemini çok iyi değerlendirmeliyiz. Çocukların sadece maddi ihtiyaçlarını karşılamak yetmez. Onları, kendi tecrübelerimizle de yönlendirmeliyiz. Bilmeliyiz ki, okula adım atan her çocuk, kendi dünyasını kuracak güçte. Sadece biraz desteğe, rotasında yön verici bir rüzgâra ihtiyaçları var. Yanlış limanlara demir atmamalılar.

Kıymetli çocuklarımız, doğru rüzgârlar ve doğru limanlar sizi hep iyi hedeflere yöneltsin.