Oyun bahçesinden sanal dünyaya
Sokaklarımız eskiden çocuk sesleriyle yankılanırdı. Şimdi o şen kahkahaların yerini dijital ekranların sessizliği aldı. Neslimiz artık parmak uçlarında yaşıyor; koşmuyor, hareket etmiyor, terlemiyor. Hareketsiz bir nesil gümbür gümbür geliyor. Eskiden çocuklar top oynar, ip atlar, güneşin altında gerekli D vitaminini depolardı. Hem çevikleşir hem de sağlıklı bir vücuda ve canlı bir tene sahip olurlardı. Akşam annesinin pişirdiği tencere yemeklerini yer, sonra da güzel bir uykuya dalarlardı. Normal, doğal şeylerden bahsediyorum size...
Çocuklar sosyalleşir, toplum onları yoğurur, öğretirdi. Adaletli olmayı, sabırlı olmayı, sırasını beklemeyi oyunlarla öğrenirlerdi. Biri düşse, diğerleri kaldırır; böylece vicdanını kullanmayı öğrenirdi. Herkesin alma gücü olmayan meyve ya da yiyecekler terbiye usulünce evde tüketilirdi. Bir çocuk küfür etse, ya kendinden büyükler uyarır ya da yaşıtları onu oyuna almazlardı. Böylece yanlış davranış farkında olmadan törpülenirdi. Ama şimdi ne dünya eski gibi ne de yeni dünyanın çocukları eski çocuklar gibi.
Hadi dürüst olalım; bu durum biraz da bizim işimize geliyor. Çünkü artık etrafta hoplayan, zıplayan çocuk sesleri duymuyoruz. Ver eline tablet ya da telefon, şarjı bitince elbet sesini duyarsın! Biz bu konforun ardına sığınmayı sevdik. Toplum olarak onların enerjisini dijitallerle bastırdık, sindirdik. Oysa bir saha, bir park yeterli olacaktı.
Bilim insanları, yeni çağın hastalığına “hareketsizlik” diyor. Buna bağlı olarak obezite, kamburluk, dikkat eksikliği had safhada. Mesele sadece fiziksel sağlık değil. Spor yapan bir çocuk, karakterini şekillendirir; disiplinli olmayı, kaybetmeyi ve kazanmayı öğrenir. Bakınız, okullarda en büyük sorun akran zorbalığı. Nedeni ise harcanmayan enerjinin farklı şekilde dışa vurulması. Ekran çocukları kaybetmeyi bilmiyor, duygusal bir açlıkla büyüyor. “Hep ben” bencilliğiyle yetişiyorlar. Empati yönleri gelişmiyor. Karşısındakini aşağılayarak üstün gelmeye çalışıyorlar. Oysaki bu çocuklar spora yönlendirilip enerjisini kullanmayı öğrenmeli. Paylaşıma açık bu ortamlar çocuklarımızı değiştirecektir. Nasıl tartışırım, arkadaşımı nasıl küçük düşürürüm demek yerine, “takım için nasıl hareket ederim, kendimi nasıl geliştiririm, arkadaşımla nasıl paslaşırım?” demeyi öğrenecekler.
Ve inanın, siz bile şaşıracaksınız çocuğunuzdaki değişime.
Okullardaki sınırlı beden eğitimi dersleri, gelişim dönemindeki bu çocuklara yeterli gelmiyor. Devletin ve ailenin kararlılığıyla bu hareketsizliğe “dur” demesi gerekiyor. Mahallelerdeki spor alanları artırılmalı, okullarda saha olanakları genişletilmeli, ekipmanlar yenilenmeli. Aslında başlamamız gereken yer çok basit: onlarla birlikte hareket etmek. Birlikte yürüyüş yapmak, bisiklete binmek, örnek olmak… Çünkü bir davranışı öğretmenin en etkili yolu örnek olmaktır. Güçlü toplumlar sağlıklı bireylerden oluşur. İyi yetişmiş çocuklar, sağlıklı bireyleri oluşturur. Spor hem bedeni hem de karakteri güçlendirir.
Bizim ülke olarak hem fiziksel hem de zihinsel açıdan güçlü insanlara ihtiyacımız var. “Hareket berekettir” diyelim; çocuklarımızı spora yönlendirelim, doğru bir yaşam sürebilmeleri için onlara rehberlik edelim. Bu neslin, sadece el kaslarını değil; beyin ve vücut kaslarının tamamını çalıştırmaya ihtiyacı var.
Ve unutmayalım, Atatürk’ün de söylediği gibi “Zeki, çevik ve ahlaklı olan gençler” ülkemiz için çok önemli.