Ormanlar konuşamaz ama sessizlikleri yakar

Sevgili Okuyucularım;

Son birkaç günde, güzel ülkemizin çeşitli yerlerinde 150 civarında orman yangını meydana geldi. Nitekim sık sık iklim krizinin yangınların şiddetini artırdığı gündeme getirilse de, insan faktörünün payını konuşmadan geçemeyiz.

Kasıtlı sebeplerin yanı sıra, bilinçsiz doğa kullanımı gibi ihmal sonucu ortaya çıkan davranışlar da maalesef yangınların başlıca nedenlerinden biri. Rüzgârın şiddeti, nem oranı, sıcaklık dereceleri gibi doğa koşullarını önemsememek; piknikte tam söndürülmeyen ateşler, doğaya bırakılan cam kırıkları, anız yakmalar ve söndürülmeyen izmaritler felakete davetiye çıkarıyor.

Peki biz, ormanları neden her seferinde büyük kayıplardan sonra konuşuyoruz, hiç düşündünüz mü? Önlemleri, eğitimleri ve yapılacakları daha erken gündemimize alsak daha doğru olmaz mıydı? Özellikle ormana yakın köylerde yaşayan vatandaşlarımız, muhtarlar aracılığıyla düzenli olarak uyarılsa, bu ormanlarımız için çok büyük bir adım olur. Rüzgârın yangını körüklediği zamanlarda nelerin yapılmaması gerektiğini her yaş grubundan insana öğretebilirsek, birçok felaketi önlemiş olmaz mıyız?

Ormanlarımızda, yangın anında alevlerin yayılmasını önlemek için çabuk tutuşan ağaçların önüne zor tutuşan ağaçlardan setler yapılabilir. Bu çok etkili bir çözüm gibi görünmeyebilir ama karınca misali az da olsa bir çaba, bir çözüm. Artık taşın altına her yaştan insanın elini koyma zamanı. Okullarda ve iş yerlerinde halk bilinçlendirilmeli, sorumlu kurumlar denetimlerini sıkılaştırmalı ve yaptırımları kararlılıkla uygulamalı.

Unutmayalım ki ormanlar sadece ilgili kurumların değil, hepimizin ortak değeri. Her yangında sadece kurumlara yönelmek çözüm değil. Ormanlar ülkemizin ciğerleri.

Kıymetli okurlarım, siz de takdir edersiniz ki bir orman kolay yetişmiyor.
Bir ağacın büyümesi yıllar alıyor. Üstelik orman sadece ağaçlardan mı ibaret?
O ormanlarda yaşayan canlılarımız ne olacak?

Bu dünyada sadece insanlar değil; farklı türden birçok canlı için de ortak bir ekolojik yaşam alanı bulunmakta. Doğaya saygı göstermeliyiz ki, bize dönüşü de aynı ölçüde saygılı ve güzel olsun.

Her yangından sonra ortaya çıkan o simsiyah manzara içimizi yakıyor.
Toprak verimliliğini kaybederken, canlılar da yaşamlarını yitiriyor. O yemyeşil alanlar, mis gibi hava; yerini kararmış toprağa, kötü kokuya ve derin bir sessizliğe bırakıyor.

Unutmayalım ki; ormanlar bize bırakılmış bir miras ve bu emanete hep birlikte sahip çıkalım.