Savunmadan ekonomiye: IDEF’te parlayan Türkiye

Mustafa Özver

Mustafa Özver

Tüm Yazıları

Merhaba, ben Mustafa Özver. Bundan sonra Yeni Ankara gazetesinde haftada iki gün ekonomi yazılarıyla sizlerle olacağım. İlk yazımda sizinle geçen hafta gerçekleşen IDEF’25 Savunma Sanayi Fuarına gideceğiz. Oradan size aktarmak istediklerim var. IDEF Fuarında biz de bir stand açtık (WupSoft şirketi vesilesi ile) ve bu sayede yakından takip etme fırsatım oldu. Bu yazımda savunma sanayimizin ekonomik yönünü aktarmak istiyorum.

Bu seneki IDEF 2025 Fuarı, 22–27 Temmuz 2025 tarihleri arasında gerçekleştirildi; yaklaşık 120 binin üzerinde ziyaretçi ve 103 ülkeden resmi delegasyon katılımıyla gerçekleşen bu etkinlikte toplam 9 milyar dolarlık anlaşma imzalandı, bunun yüzde 65’inden fazlası ihracat odaklı anlaşmalardı. Baykar, 2024 yılında 1,8 milyar dolar ihracat rakamıyla savunma sanayimizin zirvesinde yer alırken, TUSAŞ ve Aselsan da sırasıyla 750 milyon dolar ve 644 milyon dolar düzeyinde ihracat geliri elde etti. Ayrıca, 2024 yılında Türkiye savunma ve havacılık sanayi ihracatı ilk kez 7 milyar 200 milyon doları aşarak küresel arenada gücünü gösterdi; 2025 sonunda bu rakamın 8 milyar doları aşması bekleniyor.

Türkiye’nin savunma sanayi politikası, hükümetin stratejik destekleriyle yalnızca güvenliğimizi değil ekonomik kalkınmamızı da güçlendirmektedir. Bana sorarsanız hükümetin ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 seneden fazla başta olduğu süre içerisindeki ekonomiyi olumlu etkileyen en önemli icraatı savunma sanayi çalışmalarıdır. ASELSAN’ın 2024’te 3,48 milyar dolarlık cirosu ve 2025’te milyarlarca dolarlık yeni yatırım planı, bu dönüşümün ekonomik sonuçlarını net biçimde göstermektedir. Baykar, ASELSAN ve HAVELSAN gibi firmaların yüksek katma değerli ürünleri sayesinde ülkemize döviz girdisi artmakta; aynı zamanda caydırıcılık gücümüzdeki artış, uluslararası pazarlarda bize daha avantajlı pozisyonlar kazandırmaktadır.

Savunma sanayimizin teknik, ticari ve stratejik açılardan ülke yararına katkısı; akademik disiplinle değerlendirildiğinde, hem cari açığın azalması hem de uzun vadeli üretim–ihracat potansiyelinin gelişmesi bakımından kritiktir.