Lojistik: Ekonominin gerçek motoru

Mustafa Özver

Mustafa Özver

Tüm Yazıları

Ekonomi denince aklımıza genelde bankalar, borsalar, faiz oranları ya da döviz kurları gelir. Oysa bir ülkenin ekonomisinin gerçek gücü çoğu zaman gözümüzün önünde yürüyor, ama pek fark etmediğimiz bir alanda saklıdır: lojistik. Düşünün… İnternetten aldığınız bir ürün, AVM raflarında gördüğünüz bir elbise, hatta marketten aldığınız ekmek bile; hepsi bir noktadan başka bir noktaya taşındı. Bir gün boyunca hiçbir şey satın almasanız bile, otobüsler, uçaklar, trenler binlerce insanı bir şehirden diğerine taşımaya devam ediyor. Hatta belki fizikteki eylemsizlik kanunu “Her cisim süregelen eylemini sürdürmek ister” gibi şunu söylemek doğru olur; “Hayatta her şey yer değiştirmek ister.” Bu da lojistiği, ekonominin görünmez ama en kritik noktalardan biri olduğunu gösteriyor.

ABD: BİR SÜPER GÜCÜN HİKAYESİ

Dünya tarihine baktığımızda, güçlü ekonomilerin arkasında güçlü bir lojistik sistemi olduğunu görürüz. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluş yıllarında Abraham Lincoln’ün ölümünden sonra ülke büyük bir siyasi karmaşaya sürüklendi. Ancak ABD, bu krizden beklenenden çok daha hızlı çıktı ve kısa sürede dünyanın en güçlü ekonomisi haline geldi. Bunun sırrı, belirli sektörlerin başı çekmesindeydi; demir yolu işletmeleri, petrol üretimi, elektrik üretimi ve çelik yapılı binalar. Bu sektörlerden özellikle demir yolları ve petrol, doğrudan lojistikle ilgili. Demir yolu sayesinde ülkenin dört bir yanında mal ve insan taşınabiliyor, petrol ise bu dev çarkın dönmesini sağlıyordu. İşte bu iki alan, yalnızca taşımacılık değil, tarımdan sanayiye, ticaretten savunmaya kadar her sektörü canlandırdı. ABD’nin ekonomik devrimi, adeta demir yolunda yürüyen bir lokomotif gibi tüm vagonları arkasına takarak ilerledi ve süper güç haline geldi.

BİZİM İÇİN LOJİSTİĞİN KİLİT ROLÜ

Bugün Türkiye’nin ekonomik yapısında lojistik sektörü de benzer bir role sahip. İşler açıldığında, ilk hareketlenme daima lojistikte olur. Bir şirket üretimini artırsa, fabrikasında ürettiği malları piyasaya sürmek zorundadır. E-ticaret sitelerindeki siparişler arttığında, kargo firmalarının trafiği de artar. Turizm canlandığında, otobüs firmaları, hava yolları ve demir yolları dolup taşar. Ancak lojistiğin kaderi, büyük ölçüde petrol ve enerji fiyatlarına bağlıdır. Türkiye’nin en büyük cari açık kalemlerinden biri enerji ithalatıdır. Petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar, lojistik maliyetlerini doğrudan etkiler. Bu yüzden, küresel petrol fiyatlarını takip etmek, yalnızca enerji sektörü için değil, lojistik ve dolayısıyla tüm ekonomi için hayati önemdedir elbette ama petrol fiyatları yüksek bile olsa o petrolun de taşınması gerekiyor nihayetinde.

Bir düşünün: internetten aldığınız küçük bir telefon kılıfı bile, kargonun deposundan aracına, oradan şehrinize ve evinize gelirken, ardında dev bir lojistik zincirini harekete geçiriyor. Aslında hepimiz, farkında olmadan her gün lojistik sektörünün müşterisiyiz.

LOJİSTİKTE VİZYON VE FIRSAT

Gelecek yıllarda lojistik, yalnızca taşımacılık değil, teknolojinin de merkezinde yer alacak. Elektrikli araçlar, yapay zeka ile rota optimizasyonu, insansız hava araçlarıyla kargo taşımacılığı gibi yenilikler, lojistiği bambaşka bir boyuta taşıyacak. Türkiye’nin bu değişime ayak uydurması, sadece sektörün değil, tüm ekonominin rekabet gücünü artıracaktır. Bugün yatırımcıların gözünü lojistik hisselerine çevirmesi tesadüf değil. Çünkü lojistikteki her gelişme, perakendeden sanayiye kadar tüm sektörlere dalga dalga yayılır. ABD’nin demir yolları ve petrol sayesinde ekonomik bir dev haline gelmesi gibi, Türkiye de lojistikte atacağı doğru adımlarla bölgesel bir güç olabilir.

Sonuç olarak, ister bir AVM’den alışveriş yapalım, ister bir şehre seyahat edelim; lojistik, hayatımızın görünmez kahramanıdır. Ve ekonominin geleceğini belirleyecek en güçlü motorlardan biri olmaya devam edecektir.

Hakikate yakın, yalana beri kalın, hoşçakalın.