Ekonomi neden zor düzelir?
Ekonomiyi bir apartman gibi düşünelim. Temeli sağlam değilse, duvarları ne kadar boyarsak boyayalım, balkonlara çiçek de koysak, her yerini iyice yıkayıp badanasını yapsak da sonunda o bina çatırdamaya başlar ve tüm yapılanlar boşa düşer. İşte Türkiye ekonomisi de tam olarak böyle bir apartman gibi… Çoğu kişi zannediyor ki ekonomi sadece “faiz indir, faiz kaldır” düğmelerinden ibaret. Oysa gerçek çok daha karmaşık. Hatta bazen sorun, faiz kararının kendisinden değil, o kararı alan kurumun güvenilirliğinden başlar. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın New York’ta “gerekirse sıkı para politikası uygularız” mesajı aslında çok güçlüydü, ama geçmişte birçok başkanın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alındığını bilen piyasa, bu sözlere tam olarak güvenmekte zorlanıyor ve “ya bu başkan da görevden alınırsa” diyor. Çünkü ekonomide beklentiler gerçeğin kendisi kadar güçlüdür ve hatta beklentiler bazen gerçeklerden bile güçlüdür. İnsanlar inanmıyorsa, en iyi plan bile işlemeyebilir.
HUKUK GÜVENİNİN ÇÖKÜŞÜ VE EKONOMİYE YANSIMASI
Ekonominin bel kemiği, paradoksal bir şekilde “para” değil, GÜVENdir. Hukukun üstünlüğü, yatırımcı için görünmeyen ama çok değerli bir sigortadır. Son yıllarda Türkiye’de yargıya olan güven ciddi şekilde sarsıldı. Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonlar ve diploması üzerinden yürütülen tartışmalar, Mansur Yavaş ve Ankara Büyükşehir Belediyesine yönelik operasyonlar, sahte diploma çetelerinin ortaya çıkması, vatandaşlık bilgilerimizin internete sızdırılması ve bakanlığın bunu reddetmesi… Bunlar sadece manşetlik haberler değil; ekonomiyi doğrudan etkileyen güven krizlerinin parçalarıdır. Yatırımcı şunu düşünür: “Bugün benim tapum, ruhsatım ya da diplomam sorgulanıyorsa kime gidebilirim?” veya “Kimin diplomasına güvenebilirim?” Eğer bir yatırımcı mahkemelerin bağımsız olmadığını hissederse, yatırım yaparken tereddüt etmez mi? Bu da döviz girişini yavaşlatmaz mı? Hükümeti yüksek faiz sarmalına hapsetmez mi? Kısacası, bir ülkenin hukuk sistemi sallanırsa, ekonomisi de beraberinde sallanır.
SİYASETİN EKONOMİK KADERİ
Ekonomi tek başına bir olgu değildir; siyasetle, hukukla, eğitimle, tarımla diğer tüm konular ile iç içedir. Türkiye, son yıllarda uluslararası arenada yalnızlaşmaya başladı. Bu yalnızlık, hem siyasi hem de ekonomik cephede riskleri artırdı. Yabancı yatırımcı, eğer ülkede bu şekilde bir risk varsa o ülkeye para yatırırken daha yüksek faiz ister. İşte bu yüzden hükümet, yatırımcıyı ikna etmek için faizleri yükseltmek zorunda kaldı. Ama faiz artışı tek başına çözüm değildir. Çünkü piyasa sadece bugünkü kararlara değil, gelecekte ne olacağına da bakar. Eğer yatırımcı, “bu kararlar bir gecede değişebilir” düşüncesine sahipse, istikrar oluşmaz. İşte bu yüzden Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele gücü zayıf kalıyor. Ekonomi, beklentilerin oyun alanıdır. Beklentiler kötü olursa en iyi metodlar bile çalışmaz hale gelir.
ÇIKIŞ YOLU: GÜVENİ İNŞA ETMEK
Ekonomiyi düzeltmek, sadece sayıları ve tabloları düzeltmekle olmaz; zihinlerdeki güvensizliği onarmak gerekir. Diploma, tapu, ruhsat gibi belgelerin tartışmasız güvenilir olduğu bir ortam, yatırımcıya ve vatandaşa en büyük moral kaynağıdır. Hukukun siyasetten tamamen bağımsızlaştığı, kararların şeffaflıkla alındığı bir düzen, ekonominin temelini güçlendirir. Yargı, üniversiteler, devletin en güvenilmesi gereken kurumlarına güven tartışma konusu bile olmamalıdır. Yapılan operasyonlar ya halkın desteğini, güvenini alabilmeli veya bu kararlar hızla düzeltilerek “ülkede yargı geç de olsa çalışıyor” şeklinde düşünülmelidir. Aksi durum o kadar tehlikeli ki devletin devlet olma görevini yapamamasını gösterir. Yani çok ciddi bir beka sorunu diyebiliriz.
Hakikate yakın, yalana beri kalın, hoşça kalın.