Merhaba
Merhaba değerli okurlarım,
Ben Hasibe Boztepe. Doğuştan görme engelli bir Türkçe öğretmeniyim.
Bugünden itibaren, bu köşede sizlerle, engelliliğe dair yarenlik edecek, engellilerin günlük hayatta yaşadıkları güçlüklere değineceğim; kendimce bu güçlüklere çözüm reçeteleri önereceğim. Eğitim, iş yaşamı, sosyal hayat ve benzeri. Sözünüzü, yaşamın her kavşağında önümüze çıkan, bizleri engelleyen ne varsa, onları bu köşede sobeleyecek, kalemimle, kelamımla 'Biz de buradayız' diyeceğim.
Ben ışıksızım. Renkler yok, şekiller yok, ışık yok… Ama umuda boyalı şarkılarım, denizaşırı hayallerim, şiire bandırdığım sözcüklerim var. Acımtırak bir hayatın nesnesi olmaktan cayalı, hatrı sayılır yıllar geçti. Ellerimin bir işe yaradığını öğrendiğimde, üreten bir hayatın öznesi olabileceğimi keşfettim. Zamanla, annemin bu çocuk bizden sonra ne olacak, kaygıları rafa kalktı; babamın iç çekişleri yerini gurur dolu sarılmalara bıraktı. Su aktı, yolunu buldu. Yaşadıkça deneyimlerim, benliğime yeni benler koydu. İyi kilerim çoğaldı; inancım şahlandı. Kanıksadım evet, hedefi olmayan bir gemiye, hiçbir rüzgâr yardım edemezdi; o yüzden Aşık Veysel Körler Okulu’nda öğrenim hayatıma başladığım o ilk gün, annemin babamın beni okula bırakıp gittiği o ilk gün yani, belirledim rotamı. Dedim kendi kendime, usulca, en özgüvenli iç sesimle:
Hayallerimin götürdüğü yere doğru, tam yol ileri… Anladım çünkü anlamlandırdığım, parmak uçlarım karanlığın panzehiri.
Yedi yaşındaki bir kızın kalbine, adeta 70 yaşındaki bir kadının aklı gelip yerleşti o gün. O günden sonra, sayısız kere düştüm, sayısız şey düşündüm, birden ışık hızıyla büyüdüm. Körlüğün ötesini gördüm, yüzümü güneşe döndüm. Başladım kendi hikâyemi yazmaya, büyük harflerle, karanlığa inat, ışıktan ellerimle, en aydınlık yanımla…
Üçüncü sınıftaydım, öğretmenler günü sebebiyle bir şiir yarışması düzenlendiğini söylediğinde öğretmenim; hepimizden bir şeyler karalamamızı, kendimizce bir şiir yazmamızı istedi. Yazdım, yazdım, yazdım… Yazdıkça fark ettim ki, soyunuyorum karanlığımdan, usumun kendini yok sayan dogmatik bakışından. Kelimelerle resim çizdikçe, adeta başkalaşım geçirdiğime nasıl da şaşıp kalmıştım. O gün bugün, devir değişti, devran döndü. Değişmeyen tek şey, kelimelerimin gücü. Yazmak, adeta benim için bir terapi biçimini aldı zamanla.
İlköğrenimini İzmir’de, Âşık Veysel Görme Engelliler Okulunda tamamladım. Ama şunu da parantez içine almalıyım ki, o okul, adeta bir yaşam laboratuvarıydı benim için. Bugünkü hayatımın tüm kilometre taşlarını, o okul döşedi. Bugün kendine yetebilen bir bireysem, oğlumun gurur duyduğu bir anneysem, eşimin hayatına iyi bir eşlikçiysem, mesleğimi Hakkı ve layıkıyla icra edebiliyorsam, hepsi Âşık Veysel Görme Engelliler Okulunun hayatıma kattıkları sayesinde, diyebilirim.
Lise öğrenimine, Balıkesir Adnan Menderes Anadolu Lisesinde devam ettim; bu okuldan birincilikle mezun oldum. Sonrasında, yıllardır hayalini kurduğum, ilmek ilmek azimle, o hayale giden yolları dokuduğum, Necati Bey eğitim fakültesi Türkçe öğretmenliğini kazandım; bu okuldan da büyük bir başarıyla mezun oldum.
2007 yılında, eğitim ordusuna katılarak, ilk görev yerim olan, Konya Çumra‘ya atandım. Öğrencilerimle çok güçlü, kopmaz bir bağ kurdum. Daha okula ayak bastığım ilk gün onlara kendimi yalın, katışıksız bir şekilde anlattım, onlarla konuştuğumuz dil, bambaşka ve özgün bir dildi. Bu koşulsuz sevginin, kabulün evrensel diliydi. Bu okulda, şiir dinletileri düzenledim. Başarıyla geçen üç yılın sonunda, evlilik sebebiyle, Manisa Sarıgöl Dindarlı Ahmet Yoldaş İlköğretim Okulu’na atandım. Heybemde kazanılmış birçok kalp, aşılmış sayısız önyargı, sarp engeller ve gururla beni hatırlayan, hatırladığım pek çok insan fotoğrafıyla, hikâyeme yeni kahramanlar eklemek için yola koyuldum.
Dokuz yılım geçti Dindarlı Ahmet Yoldaş Ortaokulunda; burası bir köy okuluydu. Sanılır ki, hep öğretmenler öğretir; bana öğrencilerim de çok şey öğretti, öğretmenliğime öğretmenlik ekledi. Onlara, öyle çok şey borçluyum ki. Bu okulda da, yetinmedim, yetmedi küçük yolların yolcusu olma fikri. Çünkü, olanaksızı oldurmak, benim genlerime kodlanmış bir şifre gibiydi. Yine burada da Büyük yolun küçük Yolcuları, adıyla şiir dinletileri düzenledim, salkım adıyla, okul dergisi çıkardım, bu derginin tüm geliri okulumuzun giderleri için kullanıldı.
2019 yılından itibaren Balıkesir Altıeylül Mehmet Akif Ersoy Ortaokulu’nda görev yapmaktayım.
2012 yılında Işıktan Elim, adıyla ilk şiir kitabımı yayınladım. 2022 yılında ise tek baskıda iki kitap şeklinde yayımlanan, 'Senin Adın Işık Olsun'; Senden Önce Kadın, Senden Sonra Anne, adlı yapıtlarımda, bugüne kadar ulusal ve uluslararası yarışmalarda derece almış eserlerim yer aldı.
Daha çocukluk yıllarında, gönlümün başkentine kurulan, biricik eşimle mutluluğumuz, 2018 yılında oğlumuzun hayatımıza girmesi ile, katlandı; sevgimiz kök saldı, dallanıp budaklanıp, evlat adında bir ağaca dönüştü. Bugünden sonra, oğlum, ömrümün en güzel yürüyüşü oldu, benden bambaşka benler doğurdu. Bahar’a dönüştürdü o taptaze gülüş ile, içimizde kişneyen asırlık güzü. Artık daha kutsal bir amacım vardı, iyi bir anne olmak, oğlumun gurur duyduğu bir annenin sesini bu gök kubbede Baki kılmak. Şimdilerde, bu amaç uğruna çalışıyor, çabalıyor, bu doğrultuda yol almaya gayret gösteriyorum.
Çumra Postası, Kent’im Şişli gibi yerel gazetelerde köşe yazarlığı yaptım; çeşitli sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik dâhil, görevler aldım.
Evet, benim can simidim kelimeler… İçimdeki müziğin sesini sonuna kadar açıp, kendi şiirimi haykırıp, yazabildiğim kadar özgür ve özgünüm. Siz elime el, dilime kıymet verdikçe, tizleşip çağları aşacak sözüm.