Adalet ve kimlik mücadelesi

“Bazı hakikatler vardır; susarsanız silinir, yazarsanız yaşar.”

İçinde bulunduğumuz Muharrem ayı vesilesiyle, Alevi-Bektaşi toplumunun karşı karşıya olduğu tarihsel ve güncel sorunlara dikkat çekmek istiyorum. Bu yazı bir özeleştiriden ziyade, toplumsal vicdana yönelik bir çağrıdır. Yıllardır Alevi kurumlarında görev yapan, halen de aktif sorumluluk üstlenen biri olarak; hem halkın ortak vicdanına, hem de yönetenlerin sorumluluğuna sesleniyorum.

Öncelikle Muharrem ayında oruç tutan, lokmasını paylaşan tüm canların niyetleri kabul olsun. Muharrem ayınız mübarek, aşureniz Hak katında makbul olsun.

Kerbela, yalnızca bir tarihsel acı değil; adalet uğruna verilen eşsiz bir direnişin sembolüdür. İmam Hüseyin’in ve Ehl-i Beyt’in uğradığı zulüm, hâlâ insanlık hafızasında taze bir çığlık olarak yaşamaktadır. Bu nedenle Muharrem,ayı yalnızca bir yas süreci değil; aynı zamanda adaletin, sabrın ve direnmenin tarihsel gerçeğidir.

Alevi-Bektaşi toplumu, Anadolu’nun en köklü inanç damarlarından biridir. Cumhuriyetin kuruluşuna harç olan bu inanç yolu, “eline, beline, diline sahip ol” ve “incinsen de incitme” ilkeleriyle yüzyıllardır toplumsal barışın temelini oluşturmuştur. Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılık, devletin kurucu değerleriyle çelişmeyen bir inanç ve kültür birikimiyle yoğrulmuştur. Hacı Bektaş Veli’den Pir Sultan Abdal’a, Şah Hatayi’den Seyit Rıza’ya kadar uzanan çizgi; hem Türk kimliğini hem de inanç ve irfan geleneğini taşıyan bir kültürel mirastır. Bugün “Türk'ün özü” kavramı dile getirildiğinde, Alevi kimliği de bu özün ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmektedir.

Türkiye’de 25 milyonu aşkın Alevi-Bektaşi yurttaş yaşamaktadır. Vatanına ve bayrağına sadakatle bağlı olan bu insanlar, demokratik haklarını barışçıl yollarla kullanan, mezhep farkı gözetmeden herkesi bir gören bir anlayışa sahiptir. Ne var ki, bu samimi ve bütünleştirici duruşun karşılığı, kamusal alanda ve siyasal temsilde yeterince karşılık bulmamaktadır.

81 ildeki valiliklerde, 973 ilçedeki kaymakamlıklarda Alevi inancına sahip yurttaşların üst düzey görevlerde çok az sayıda yer alması dikkat çekicidir. Benzer bir tablo ordu, emniyet, yargı ve yüksek bürokraside de gözlemlenmektedir. Siyasi partilerdeki temsilde de benzer bir eksiklik söz konusudur. Bazı partilerde Alevi milletvekili bulunmamakta; genel başkanlık düzeyinde ise bu temsil neredeyse hiç görülmemektedir. Seçim dönemlerinde verilen övgüler ve sözler çoğu zaman seçim sonrasında karşılık bulamamakta; Alevi yurttaşlar adaylık talebinde bulunduğunda, hâlâ "Alevi olduğu için kazanamaz" gibi dışlayıcı yaklaşımlarla karşılaşmaktadır. Bu tutum, yalnızca Alevi yurttaşlara değil; demokrasiye olan güvene de zarar vermektedir.

Bugün Alevi toplumu geçmişe oranla daha görünür hâle gelmiştir. Kimliğini açıkça ifade eden, taleplerini net biçimde ortaya koyan bir duruş sergilemektedir. Bu görünürlük, bir tepkisellikten değil; demokratik bir eşit yurttaşlık talebinden doğmaktadır. Aleviler, tarih boyunca kimseyi inancından dolayı yargılamamış, ayrıştırmamış; Türküyle, Kürdüyle, Sünnîsiyle, Lazıyla, Çerkez’iyle birlikte yaşamın en güzel örneklerini sunmuştur. Bugün halk vicdanında mezhepsel ayrımlar büyük ölçüde aşılmıştır. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı da bu gerçeği net biçimde ortaya koymuştur. “Alevi olduğu için kazanamaz” söylemlerine rağmen aldığı yüzde 48,5 oy, halkın mezhepçi önyargıları çoktan geride bıraktığını göstermiştir.

Eğer bugün hâlâ temsiliyette adalet sağlanamıyorsa, bu yalnızca bir siyasi tercihin sonucu değil; yapısal bir sorunudur. Bu yapısal sorun çözülmeden, gerçek anlamda eşit yurttaşlık da sağlanamayacaktır.

Bu satırlar yalnızca bir yazının değil, vicdani bir çağrının ilk adımıdır. Çünkü dile getirilen mesele sadece Alevi yurttaşların değil, Türkiye’nin ortak geleceğinin bir parçasıdır. Daha güçlü, daha adil ve daha eşitlikçi bir ülke inşa etmek istiyorsak, işe toplumsal barışı güçlendirerek başlamalıyız. Gerçek birliktelik, ancak temsil adaletiyle, hakça katılımla ve karşılıklı saygı anlayışıyla mümkündür.

Adaletin, eşitliğin ve kardeşliğin egemen olduğu bir gelecek dileğiyle...

SON DAKİKA HABERLERİ

Durak Karabulut Diğer Yazıları