“Sessiz bir kalabalığın içinde: Ankara’da öğrencinin görünmeyen yükü”

Üniversite yılları hepimize “hayatın en güzel dönemi” olarak anlatılır. Yeni bir şehir, yeni bir çevre, özgürlük, deneyimler… Fakat Ankara’da okuyan binlerce öğrenci için bu tablo bazen dışarıdan göründüğü kadar parlak değil. Özellikle de görünmeyen bir yük var ki, çoğumuz fark etmiyoruz: psikolojik destek ihtiyacı.

Son yıllarda Ankara’daki üniversitelerde bir sorun giderek büyüyor. Öğrenciler ders yükü, ekonomik zorluklar, aile baskısı, gelecek kaygısı ve sosyal uyum gibi sebeplerle psikolojik olarak her zamankinden daha fazla zorlanıyor. Fakat ne yazık ki destek almak bu kadar kolay değil. Randevular haftalar sonraya veriliyor, çoğu zaman bir öğrenci danışmanıyla görüşebilmek için dönem bitiyor, sorun aynı kalıyor. Bu şehirdeki öğrenciler; kalabalığın içinde sessizce kendini yiyip bitiren bir kitlenin temsilcisi.

Bir arkadaş sohbetinde çokça duyduğum bir cümle var: “İyiyim.”
Aslında hiçbiri tam olarak iyi değil. Bir ders geçilecek, bir sınav bitecek, bir kira ödenecek, bir proje tamamlanacak diye kendimizi sustura sustura yaşıyoruz. Ankara’nın soğuğu, şehrin gri havası bir yana; en çok içimiz üşüyor. Üniversitelerimizin rehberlik ve psikolojik danışmanlık merkezleri, bu ihtiyacı karşılamada ne yazık ki yetersiz kalıyor. Randevu almak bir lütuf gibi, görüşme süresi ise neredeyse nefes almaya bile yetmiyor.

Oysa öğrenci, önce insan. Bir sınav notundan, bir transkriptten, bir CV satırından ibaret değil.
Belki de Ankara’nın kalabalığında en çok unuttuğumuz şey tam da bu: gençlerin yalnız hissettiği gerçeği.

Eğer bu şehir geleceği şekillendirecek gençlerin yuvasıysa, onların ruhsal dünyasına da sahip çıkmak zorundayız. Psikolojik destek bir lüks değil, ihtiyaçtır. Ve bu ihtiyaç ertelendikçe, her “iyiyim” diyen gencin içinde biraz daha kırılan bir taraf kalıyor.

SON DAKİKA HABERLERİ

Serkan Baygınoğlu Diğer Yazıları