Sırada hangi ülke var?

Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Tüm Yazıları

Siyonaziler, sadece ABD’yi değil, Avrupa ve Ortadoğu’daki birçok ülkenin yönetimlerini de esir almış.

ABD Başkanı Trump, her ne kadar aksini söyleyerek seçilmiş olsa da, ‘müesses nizam’ denilen Yahudi aklına bir ölçüde tabi olmuş görünüyor. Gün içinde birbiriyle çelişen tuhaf açıklamalar yapıyor. İran Dini Lideri Ali Hamaney’i ‘şimdilik öldürmeyeceklerini’ söyleyebiliyor.

Netanyahu katili de Hamaney’i öldürmekten dem vuruyor.

Siyonist-Haçlı ittifakının tamamen zıvanadan çıktığı bu saldırgan ortamda, sadece söylemler değil, eylemler de sınır tanımıyor. ABD’nin eteğinin altına saklanarak, etrafında kim varsa paçasına saldıran İsrail terör örgütü, ne savaş hukuku tanıyor, ne de insanî ve ahlâkî bir sınır kabul ediyor.

EŞKIYALIK AHLÂKIYLA BİLE…

ABD ise, dünyaya nizam veren büyük bir ülke gibi değil; tasmasını tuttuğu kuduz köpeğini önüne gelene saldırtan, fakat köpeğine fiske vurmak isteyeni de en ağır tehditlerle hizaya getiren, şirret bir sokak kabadayısı gibi davranıyor.

Karşımızdaki tablo, savaş hukukundan vazgeçtik, eşkıyalık ahlâkıyla bile bağdaştırılamaz. Saldırdığı ülke insanlarının esaslı birer tükürüğüyle tümden boğulup gidecek ebatlarda olan İsrail terör örgütü, bir şekilde esir aldığı ABD, Avrupa ve Ortadoğu yönetimlerini alabildiğine kullanıyor. Bu yolla, cirminin binlerce kat fazlası yerleri yakıp yıkabiliyor.

Evet; İran’daki basiretsiz yönetim, geride kalan onlarca yıl boyunca, İsrail ve arkasındaki saldırgan güçlerle ‘savaşçılık oyunu’ oymamayı marifet saydı.

Karşılıklı ‘varlık gerekçesi’ oluşturduğu İsrail kaygısı üzerinden, Müslüman Dünya içinde bir ‘Şiî Hilali’ oluşturma heveslerine yenik düştü.

Güya Kudüs’ü fethetmek hülyasıyla kurduğu askerî yapılar ve desteklediği vekil örgütler üzerinden, sayıları milyonları bulan Sünnî Müslümanın kanına girdi. Ama tek bir Siyonist öldürmedi.

Türkiye’nin, Batı saldırganlığı karşısında İran’a verdiği samimi destek ve işbirliği çabalarıysa, bildiğimiz riyakâr Fars siyasetiyle karşılandı.

GÜVENİLMEZ, FAKAT…

Bu saatten sonra da İran’a uzatılacak her el ve güç birliği teklifleri, biliyoruz ki bu ülkenin yönetimi tarafından, ilk fırsatta kötüye kullanılacak.

Yani geçmişte yaptıkları, İran’ın gelecekte yapacaklarının aynasıdır. Bu manada, ister mevcut Şiî yayılmacılığı karakterli mistik rejim olsun, ister geçmişteki monarşik dönemler olsun; İran’ı yönetenler, komşu ve çevre ülkelere hiçbir zaman güven telkin etmedi.

İşin ‘yönetim’ boyutu böyle… Fakat her şey bundan ibaret değil. İran’da 90 milyon Müslüman yaşıyor.

İşte bu yüzden, hiçbir Müslüman ülkenin, Siyonist-Haçlı saldırıları karşısında, yönetimin yanlışları yüzünden İran halkına sırtını dönme lüksü olamaz.

Meselenin bir yönü budur ve saldırganın karşısında, mağdurun yanında saf tutma zarureti vardır.

TÜRKİYE DE HEDEFTE

Diğer yönüne gelince… Hıristiyan Batının günahlarının diyetini Müslüman toplumlara ödetmek üzere, bizzat Batı tarafından kurulan İsrail adlı terör örgütü, burnuna ayı halkası taktığı ‘sahiplerini’ kullanarak, Ortadoğu’da 100 küsur senedir terör estiriyor.

Filistin topraklarına çöktü. Bizzat çıkardığı her krizi kullanarak, sürekli işgalde bulundu. Sadece Filistin topraklarını işgalle yetinmedi; çevre ülkeler de saldırganlığından ve yayılmacılığından payını aldı. Son 45 senedir, saldırgan ve yayılmacı eylemlerinde, en önemli gerekçesi, İran’la yürüttüğü kayıkçı kavgası oldu.

Gelinen noktada, İsrail ve destekçileri, İran rejimiyle yürüttükleri gölge boksunun kullanım süresinin dolduğunu idrak etmiş gibi… Doğal olarak, işlevini yitiren aparattan kurtulma niyeti gizlenmiyor.

İsrail ve yancılarının niyeti, İran’ı yerinden kalkamaz hale getirmeyle yetinmek gibi görünmüyor. Eğer İran’a diz çöktürmeyi başarırlarsa, sonraki hedefin Suriye olacağı aşikâr.

Peki, Suriye’de hangi ülkeyle karşı karşıya gelecek ve daha da önemlisi Suriye’den sonraki hedefi neresi olacak?

İçimizdeki bazı aymazların, “Kim? İsrail Türkiye’ye mi saldıracak?” çapsızlığındaki hayret nidalarını hatırlayalım. Bu terör örgütünün yönettiği ‘sınırları belirsiz’ ülkeyle komşu olmamak, onun şerrinden emin olma fırsatı sunmuyor. Zira İran’ın da İsrail’le ortak sınırı yok.

TÜRK DEVLET AKLI

Çok şükür ki Türk Devlet Aklı, bugünkü tabloyu seneler öncesinden gördü ve gerekli hazırlıkları o zamandan başlattı.

Savunma sanayisine yaptığımız yatırımlar; bundan dolayı elde ettiğimiz başarılar tesadüfî değildir.

Dünyaya parmak ısırtan İHA/SİHA teknolojimizi, zincir marketlerde satılan oyuncaklarla eşleştirmeye çalışan medya maymunlarını unutmuyoruz.

Türkiye’yi, 5. nesil savaş uçağı yapan 5 ülkeden birisi seviyesine çıkaran KAAN’ın önemli parçalarını kalorifer peteğine benzeten ‘ahmaklık mühendisleri’ de yolumuza engel olamaz.

KAAN’ın pilot kabininin güvenliği için kullanılması zorunlu olan emniyet çubuğunu ‘Vileda sapı’ diye küçümsemeye yeltenen niyeti bozuklar da muhatabımız değil.

Onların hepsi ve daha fazlası, maruz kaldığımız psikolojik savaşın en basit unsurlarıydı. FETÖ hainleri eliyle katledilen onlarca savunma sanayisi mühendisimizin şehitliği de ödediğimiz faturalara dâhildir.

Tekrar olsun; Türk Devlet Aklı, ‘Yeni Nesil Haçlı Seferi’nin, Siyonist-Haçlı ittifakıyla geleceğini ve coğrafyamızın direncini tamamen kırdıktan sonra, doğruca Anadolu coğrafyasına yöneleceğini çok önceden fark etmiş ve atacağı adımları buna göre ayarlamıştır.

100 yıl önce başaramadıklarını, bugün yeni nesil savaş taktikleriyle başarabileceklerini sananlar, Türk Gücü’nü, kafasına vurup ekmeğini elinden aldıkları zavallı toplumlarla kıyaslamanın ne büyük bir hata olduğunu, kafalarını ‘o güce’ çarptıklarında bir kez daha anlayacaklar.

Sözün kısası: Hedefte olduğumuzu biliyoruz. Bize bulaşanlara, ‘Türk Milleti’yle savaşçılık oyunu oynanamayacağını’ hatırlatmaya da hazırız.