Memleketten notlar-2

Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Tüm Yazıları

Güzel ülkemin Doğu ve Güneydoğu’sundaki, iklim olarak biraz zamansız gezim devam ediyor. Bir önceki yazımda, Yüksekova, Hakkâri, Şırnak, Eruh, Siirt, Kurtalan ve Batman güzergâhındaki notlarımı aktarmıştım.

Batman’daki konaklamanın ardından, Bismil’e ve oradan Kuzeye yönelip, Malabadi Köprüsü’ne ulaştım.

Adına türküler yakılan Malabadi Köprüsü, gerçekten de gördüğü ilgiyi ve konu edildiği güzellemeleri fazlasıyla hak ediyor. Batman ile Diyarbakır sınırında bulunan Malabadi Köprüsü, kayalıkları temel edinen muhteşem bir kemer üzerine kurulmuş… Kemerin yüksekliği, tahminimce 30 metrenin üzerinde… Batman Nehri’nin taşkınları hesaba katılarak, batı istikametinde, ilaveten 3 küçük kemer daha eklenmiş.

Artukoğulları Beyliği döneminde, 1147’de İlgazi oğlu Timurtaş tarafından yaptırılmış, Türk Milletinin yüz akı bir köprüden söz ediyoruz.

Malabadi, Kürtçe bir kelime. Anlamı, ‘Bad’ın Evi’Bad ismi üzerinde üretilen efsane, konumuzun dışına taşacağından, hiç girmiyoruz.

Şu kadarını söylemeliyim: Bu muhteşem köprü, şanına layık bir turist celp ediyor. Nitekim bulunduğum kısa süre içinde, tur otobüsleriyle gelen çok sayıda yerli turist gördüm.

DİYARBAKIR ETRAFINDA DAĞLAR YOK

Malabadi Köprüsü’nden sonra, Silvan üzerinden Diyarbakır’a yollanıyorum. Dicle Üniversitesi Yerleşkesi bitişiğindeki Onkoloji Hastanesi misafir otoparkı yanında, hasta yakınlarının beklemesi için yapılmış alanda konaklıyorum. Hasta yakınlarının rahatı için büyükçe bir bekleme salonu, bitişiğinde de kadın-erkek tuvaletleri ve mescitleri inşa edilmiş.

Birçok hasta yakını, gündüzleri yeme içme işini burada piknik usulü yaparken, bazıları geceyi de burada geçiriyor. Bu incelikli düşünce hayli hoşuma gitti. Darısı, memleketin batısındaki hastanelere…

Sabah Diyarbakır turuna erken başlıyorum. Hevsel Bahçeleri ile Diyarbakır Surları arasından geçen dar yolu takip ederek, nihayetinde Suriçi’ne erişiyorum. Konuşlandığım yer, tarihî kent merkezine çok yakın. Kısa bir yürüyüşle; Ulucami, Hasan Paşa Hanı ve Dört Ayaklı Minare’nin bulunduğu muhite ulaşıyorum.

Sabahın erken saati olmasına rağmen, Ulucami ve çevresi turist kaynıyor. Çoğunluk yerli turist… Türkiye’nin birçok ilinden tur otobüsleri gelmiş. Turistler içinde kadın oranının yüksekliği dikkatten kaçmıyor. Genellikle orta yaşın üzerindeki hanımefendiler…

Ulucami ile Hasan Paşa Hanı arasından geçen Gazi Caddesi’nin iki yakası, neredeyse bir gastronomi mekânı haline gelmiş. İrili-ufaklı çok sayıda lokanta, gelen turistlerin yeme-içme ihtiyacına cevap veriyor. Elbette, başta kurutulmuş sebzeler olmak üzere, yöresel ürünlerin satıldığı çok sayıda dükkân ve tatlıcı da mevcut.

DÖRT AYAKLI MİNARE

Dört Ayaklı Minare ve çevresini gezerken; Ağustos 2015 ile Mart 2016 arasında yaşanan, başta Diyarbakır Suriçi olmak üzere, bazı il ve ilçelerimizde, terör örgütü PKK’nın sebep olduğu çukur çatışmaları ve o sırada şehit olan 900’e yakın asker ve polisimizin anısı canlanıyor zihnimde.

O çatışmalar sırasında, dönemin Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, çatışmalardan zarar gören Dört Ayaklı Minare önünde, 28 Kasım 2015’te basın açıklaması yaparken, bölgede yaşanan çatışma sırasında başına isabet eden bir kurşunla hayatını kaybetmişti.

Diyarbakır huzura kavuştuktan sonra TOKİ, Suriçi’nde kapsamlı bir kentsel dönüşüm gerçekleştirmiş. Bu inşa çalışmaları sırasında, Dört Ayaklı Minare de restorasyon görmüş. Minareyle aynı kareye düşen Mar Petyun Keldani Katolik Kilisesi ile Surp Giragos Ermeni Kilisesi, anlamlı bir bütünlük oluşturuyor. Aynı zamanda, bu milletin, farklı dinlere karşı gösterdiği hoşgörüyü de simgeliyor.

Dört Ayaklı Minare’nin üzerine inşa edildiği 4 sütun, 4 Sünnî mezhebi ifade ediyor.

ULUCAMİ ANLATILMAZ, GİDİLİP GÖRÜLÜR

Diyarbakır’ın sembol mekânlarının başında gelen Ulucami’yi anlatmak ise, bu yazının hacmini aşar. Şu kadarını söylemekle yetinelim: Ulucami, Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından yaptırılmış, Anadolu’daki en eski camilerimizden birisidir.

Şam’daki Emeviye Camii’nin Anadolu’daki yansıması sayılan Diyarbakır Ulucami, İslam Dünyası’nın 5. Harem-i Şerifi sayılmaktadır.

Ulucami’nin avlu duvarlarında, Bizans dönemi sütunlarını da andıran muhteşem bezemeler yer almaktadır.

Ulucami’nin karşısında bulunan Hasan Paşa Hanı da muhteşem mimarisiyle göz dolduruyor. Sokullu Mehmet Paşa’ın oğlu Hasan Paşa tarafından 1572-1575 yılları arasında yaptırılan han, bugün önemli bir turizm merkezi kimliğine sahip.

DİYARBAKIR ETRAFINDA SURLAR VAR

Diyarbakır’a gelip de dünyanın en büyük surlarından birine tırmanmadan geçmek olmaz. Surların üzerinden, Diyarbakır’ın bu bölgesi ile Doğu’daki Hevsel Bahçeleri ve onun ötesindeki Üniversite Yerleşkesi muhteşem bir manzara sunuyor.

Elbette mutlaka görülmesi gereken yerler arasında; Gazi Köşkü ve On Gözlü Köprü de bulunuyor.

15. Yüzyılda Akkoyunlu Devleti döneminde yaptırılan Gazi Köşkü, Birinci Dünya Savaşı sırasında Diyarbakır’da Kolordu Komutanı olarak görev yapan Mustafa Kemal Paşa tarafından karargâh olarak kullanılmış. Diyarbakır Belediyesi, 1937’de köşkü satın alarak, Atatürk’e armağan etmiş.

Gazi Köşkü’nün etrafına, bugün düğün-eğlence merkezi, kafeterya ve lokanta olarak işletilen başkaca köşkler de inşa edilmiş. Ne de olsa ‘marka’ bir mekân…

Diyarbakır kent merkezindeki son durağımız, Dicle Nehri üzerinde bulunan On Gözlü Köprü oluyor. Köprü, 1065’te, Mervanîler döneminde inşa edilmiş, Anadolu’daki ilk İslam eserlerinden birisi sayılıyor.

10 kemerden oluşan köprü, adını da buradan alıyor. Köprünün her iki tarafında kafeterya ve lokanta tarzı işletmeler kurulmuş. Turistler ve yerli halk, burada Dicle Nehri’ne nazır keyif yapma imkânı buluyor.

SİVEREK

Diyarbakır’dan sonraki durağımız Siverek… Konaklama yerimiz de burası. Bucak Aşireti’nin çoğunluğunun yaşadığı Siverek, Şanlıurfa’nın en büyük ilçelerinden birisi. Yüzölçümüyle de Türkiye’nin en büyük ilçesidir. İlçe nüfusunun çoğunluğu, Türk kökenli Zazalardan oluşuyor.

Siverek’teki konukluğumuz sırasında muhatap olduğumuz insanların kibarlığı, yardımseverliği ve sıcak ilgisi dikkatimizden kaçmıyor.

Bölgenin genel karakteristiğinin aksine, Siverek’te, PKK’ya endeksli siyasî yapının en son seçimde aldığı oy oranı yüzde 16,19. Belediye seçimini, Cumhur İttifakı adayı, AK Partili Ali Murat Bucak yüzde 40,23 oyla kazanmış. İkinciliği ise; yüzde 40.17 ile Yeniden Refah Partisi adayı Hasan İzol elde etmiş.

Evet, gerçekten ilginç bir siyasî dokusu var, Siverek’in...