İnsanlık bu utancı temizlemeli
İsrail adlı terör örgütü, iyice gemi azıya aldı. Uluslararası bir grup sivil toplum örgütünün işbirliğiyle, Türkiye’den Filistin’e insanî yardım götüren Mavi Marmara adlı gemiye 31 Mayıs 2010’da yaptığı korsan saldırıyla, 10 aktivisti katletmiş, 56’sını da yaralamıştı.
Bu defa İsrail korsanlığı, Gazze’ye simgesel miktarda da olsa insanî yardım ulaştırmak üzere İtalya’dan yola çıkan Madleen adlı gemiyi, Akdeniz’in uluslararası sularında yakaladı.
Gemide, içlerinde dünyaca tanınmış isimlerin de olduğu, 2’si Türk 12 aktivist bulunuyordu.
İsrail korsan örgütü, bu defa yardım gönüllülerine ölümcül bir saldırı yapmaya cüret edemedi.
Bununla birlikte, Akdeniz’in uluslararası sularındaki bu korsanlık, hem insanlığı hem de ‘uluslararası hukuk’ denilen kavramı, bir kez daha ‘turnusol kâğıdı testine’ soktu.
Gazze’de en az 18-20 senedir yaşanan soykırım, katledilen yüzbinli rakamlardaki masum insana yapılan zulümlerle kıyaslandığında, aslında Madleen gemisine karşı yapılan korsanlık, çok küçük bir ayrıntı sayılabilir.
DİYET BORÇLARI
Fakat İsrail’in bu korsanlığı, ‘Batı kamuoyu’ dediğimiz geniş kitlenin vicdanını harekete geçirmede önemli bir işlev görebilir.
Türk Milleti olarak, bizim bu Siyonist güruha karşı bir diyet borcumuz yok. Bizim dışımızdaki Müslüman dünyanın da onlara bir diyet borcu olamaz. Çünkü tarih boyunca, bilhassa ‘Batılılar’ dediğimiz Hıristiyan dünya ile bu Siyonist zalimler arasında yaşanan kavga ve katliama Müslümanlar bulaşmadı.
Hal böyle olmasına rağmen, Batılı diye tanımladığımız utanmaz zalimler, Yahudilerle olan karşılıklı zulümleşmelerinin bedelini Müslümanlara ödetiyor.
Zulmün kendisi kadar vahim olan bir diğer nokta; her ne kadar hak etmiş olsa da, tarih boyunca zulme uğrayıp, sürekli sürgün yaşayan bir kavmin, eline fırsat geçtiğinde, kendi yaşadıklarının çok daha fazlasını, silahsız ve savunmasız mazlumlara yaşatmasıdır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, dönemin Almanya Başbakanı olan Olaf Scholz’u kameralar önünde rezil ederken dile getirdiği gibi; Türk Milleti, tarih boyunca hiçbir topluluğa karşı katliam yapmamış, ‘soykırım cenderesine’ girmemiştir.
Tam tersine, bu Siyonist güruh, fırsat yakalayıp da yaşadığı ülkeyi fesada boğan densizlikleri sebebiyle uğradığı katliam ve sürgün demlerinde, Türkiye ve diğer Müslüman dünya tarafından koruma altına alınmıştır. Bu mevzuda verilebilecek örneklerin çoğunu artık tüm dünya biliyor.
HALKLARIN VİCDANI YÖNETİMLERİ ZORLUYOR
Güncel katliam mevzusuna dönersek… Kamuoylarında zaman zaman vicdan kabarmaları görülse de, ‘Batı’ başlığı altında tanımladığımız, çoğunluğu Hıristiyan ve maddî anlamda kalkınmış ve dahi emperyalist nitelikli ülkelerin yönetimleri, Gazze ve bütünüyle Filistin konusunda, bugüne kadar kafalarını kuma gömdü.
Anılan vicdansız yöneticiler, İsrail terör örgütünün insanlık dışı soykırımları ne zaman gündeme getirilse, ‘İsrail’in güvenliği bizim için önemli’ diye başlayan kem-küm cümleleri kurmakla yetinmişti.
Ülkelerin halklarınca gösterilen vicdanî tepkiler, yavaş yavaş da olsa, Batının yönetimlerini harekete geçmeye zorluyor. Nitekim son birkaç haftadır; İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada gibi ülkeler başta olmak üzere, Batılı yönetimlerde, İsrail terör örgütüne karşı homurtular yükseliyor.
Tüm âlemin gözü önünde yürütülen soykırım, sadece insanlığın değil; zulmü bir ‘siyaset aracı’ gibi gören Batılı emperyalist yönetimlerin dahi taşıyamayacağı bir yük düzeyine ulaştı.
Kafalar kuma gömülmüş olsa da, yaşanan zulümlerin ağırlığı, anılan yönetimleri, Siyonist rezilliği gözleriyle değilse bile başka yerleriyle görmek zorunda bıraktı.
Batılı yönetimlerin ve başlarındaki liderlerin İsrail karşısındaki ‘süt dökmüş kedi’ hallerini, sadece geçmişte kendilerinin işlediği soykırım suçlarının ezikliğine bağlamak mümkün olsa da, meseledeki, ‘Epstein Dosyaları’ denilen Mossad şantajlarının etkisi de gözardı edilemez.
İNSANLIK BU UTANCI TEMİZLEMELİ
Adına ‘İslam Ülkeleri’ dediğimiz, çoğunun ‘tahtında’ Batılı emperyalistlere diyet borcu olan kifayetsiz muhterislerin oturduğu ülkelerin sergilediği vurdumduymazlığı, artık dikkate almıyoruz.
Gün gelecek, bugün Gazzeli yiğitlerin set çektiği Siyonist-Evangelist saldırganlığı, o taç ve taht sahiplerinin kapısına da dayanacak. O vakit geldiğinde, taç ve tahtlarıyla birlikte tarumar olacak o izzetsizler için üzülüp ağlayacak kimseler de olmayacak.
Evet, İlahî Adalet mutlaka tecelli edecek. Bundan kuşku duymaya, imanımız izin vermez.
Ama ‘insanlık’ denilen küresel vicdanın, artık tahammül sınırlarını çoktan aşmış olan İsrail zulmünü durdurması ve kendisini binlerce yıl boyunca ‘ezecek’ olan bu utancı temizlemesi, kaçınılamayacak bir yükümlülüktür.
Haydi insanlık!...
İsrail ve Siyonistler, arkalarındaki her türlü riyakâr desteğe rağmen, göründüğü kadar güçlü ve sağlam değildir. Hepi topu, vuracağınız bir fiske kadar hükümleri var.
Vurun artık şu fiskeyi de insanlık hem bu ağır zulümden, hem de yaşamak zorunda kaldığı bu utançtan kurtulsun.