Çıkış yolu CHP’yi kapattırmak mı?

Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Tüm Yazıları

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolsuzluk-hırsızlık-rüşvet içerikli soruşturmanın ilk dalga operasyonları, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in muvazenesini sarsmıştı.

İlk tepki olarak Özgür Bey, soruşturmaları dumura uğratma umuduyla, sokağı harekete geçirdi. Hatırlayınız; Saraçhane’de binlerce CHP’liyle birlikte, memlekette ne kadar aşırı sol örgütler varsa, cümlesini gazlamış ve gazlatmıştı.

Soruşturma sürecinde itirafların başlamasıyla, Özgür Özel, adeta freni patlamış kamyona dönmüştü. Sadece fren patlak olsa… Direksiyon da Silivri’deydi.

Şimdi CHP Genel Başkanı, çok daha vahim bir yere savruldu. Deyimde hata olmasın, Özgür Özel’in patlak freni ve direksiyonsuz vaziyetlerine, dağılmış şanzıman ve diferansiyel de eklendi.

Ekrem İmamoğlu’nun, gündemdeki suçlamalar nedeniyle gözaltına alındığı günden itibaren, soruşturmayı sürekli ‘siyasî nitelikli’ iddiasıyla karşılayan Özel, başta İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek olmak üzere, soruşturmayı yürüten yargı ve emniyet görevlilerine de haddi aşan eleştiri ve suçlamalar yöneltmişti.

MIZRAK-ÇUVAL MESELESİ

Belli ki Özel-İmamoğlu ikilisi, soruşturmanın sınırlı bir alanda tutulmasını sağlayıp, özellikle CHP’nin yönettiği diğer belediyeler ile parti Genel Merkezine ulaşmasını engelleme çabasına girişmişti.

Elbette hukuk, siyasî etkilere belli ölçüde maruz kalabiliyor olsa da, ortalığa saçılan devasa yolsuzluk iddiaları, kimsenin görmezden gelebileceği kadar zayıf ve hacimsiz değildi. Hukuk mercileri de meselenin gereğini yerine getiriyor.

Son dalga operasyonlarla, soruşturmanın İBB dışındaki belediyelere sıçraması, Özgür Özel’in ayarlarını iyice bozdu. İlaveten, itirafçı sayısı ve ortaya saçılan itirafların aniden fırlaması, şanzıman ve diferansiyeli de dağıttı.

Her gün bir yerlerden, soruşturma mercilerine ve siyasî sorumlulara, ağza alınmaması gereken sözlerle höyküren Özgü Özel, son sözleriyle iyice zıvanadan çıktı. Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e yönelik, ‘oğlum’ gibi çiğ bir hitapla başlayan cümleleri, kendisinin düştüğü ruh halinin ne ölçüde vahim olduğunu gözler önüne serdi.

BU NASIL BİR DİL?

Düşünün bir kere… Anamuhalefet Partisi’nin başındaki zat, tarihin en büyük yolsuzluk-hırsızlık soruşturmalarını yürüten ekibin başındaki Başsavcıya, “Oraya gelirim… Asarım… Keserim… Dağıtırım… Gözünü patlatırım, çeneni dağıtırım…” manalarını içeren, mafyavari laflar savuruyor.

Yetmiyor, CHP’nin şaibeli kurultay davasında ‘mutlak butlan’ kararı verilmesi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeniden partinin başına geçmesi ihtimallerine binaen, önüne gelenin alnını karışlamaktan bahsediyor.

Acaba tüm bu akıldışı çıkışlar, suçlamalar, tehditler sadece Özgür Özel ve sürekli ziyaret ettiği Silivri Sakininin ruh halindeki tehlikeli kaymanın sonucu mu? Eğer böyleyse, konu psikiyatrinin ilgi alanına girer.

Yoksa bu çıldırmışçasına çıkışların geri planında birtakım siyasî hesaplar mı var?

Önce şu tespiti yapalım:

Yolsuzluk soruşturmalarının ortaya koyduğu ağır tablo ve şaibeli kurultay davası, CHP açısından içinden çıkılamaz ve altından kalkılamaz bir yöne doğru gidiyor.

Cumhuriyeti kuran parti’, sadece Türk tarihinin değil, belki dünya tarihinin gördüğü en büyük yolsuzluk-hırsızlık suçlamalarıyla karşı karşıya. İddianamenin de yakın gelecekte hazırlanıp, davanın duruşma sürecine geçildiğinde, muhtemelen durum çok daha vahim noktalara varacak.

ÇIKIŞ YOLU, CHP’Yİ KAPATTIRMAK MI?

İşte tüm bu ‘ağır gerçekler’ karşısında, İmamoğlu-Özel ekibi, tek çıkış yolu dolarak ‘CHP’yi kapattırmayı’ mı görüyor?

Biliyorum, hem tuhaf hem de siyaseten pek de akılla bağdaştırılamayacak bir tezden söz ediyoruz.

Anayasaya aykırı eylemlerin odağı haline gelmesi’ partilerin kapatılması için bir gerekçedir. Eh, yargı organlarına ve mensuplarına bunca pervasız saldırı da Anayasaya pek uygun düşmüyor.

Özgür Özel’in şahsında verilen sert, sınırsız ve tutarsız tepkiler; sanki CHP’yi bir şekilde kapattırmanın, İBB ekseninde başlayıp, CHP’nin hem kılcal damarlarına hem de atar-toplar damarlarına kadar ulaşan yolsuzluk-hırsızlık iddialarını siyaseten ‘gürültüye getirmenin en uygun yolu’ gibi görüldüğü hissini veriyor.

Kişisel kanaatim şudur:

Başından beri bu soruşturmayı, ‘siyasî içerikli’ diye itibarsızlaştırmaya çalışan Özel-İmamoğlu ikilisi, içine düştükleri durumu ‘en hafif hasarla’ atlatabilmenin, CHP’nin yargısal kararla kapatılmasıyla mümkün olacağını düşünüyor.

Ve her türlü kurgulamayı da ‘CHP’yi kapattırma siyaseti’ üzerine bina ediyor.

İddia biraz uçuk gelebilir. Fakat Özgür Özel kişiliğinde sergilenen çıldırmışlık hallerinin; yolsuzluk heybesinin daha nice büyük turplarla dolu olduğu gerçekliğinden kaynaklanması, pek de ihtimal dışı değil.

Bakalım, şanzıman ve diferansiyelden sonra, şase ve dingiller de dağılacak mı?

Bayramınız mübarek ve bereketli olsun.