Hata mı, o da ne?
En kötüler, kendi hatalarını hiç görmeyen, hiçbir yanlışı kabul etmeyen ve kendilerine asla bir suçlama gelebileceğini düşünmeyenlerdir; sanki onlar mükemmel bir maddeden yapılmış ya da insanlardan farklı bir topraktan yaratılmış gibidirler. Hiçbir zaman özür dilemez, yumuşamaz, kötü davranışları için af dilemez ve başkalarına karşı kendilerinin yaptığı hataları kabul etmezler.
Onlara karşı çıkıldığında, eleştirildiklerinde veya bir yanlışları varsayıldığında öfkelenir, sinirlenir, tutuşurlar—oysa onlar hatada ilk sıradadır, en kolay inciten, en adaletsiz insanlardır.
Gurur ve cehaletle dolu olsa bile, aşırı övgüler, boş iltifatlar, tüm görüşlerine alkışlar dışında hiçbir şey onları tatmin etmez onları. Kendilerini en bilge, en aydın ve en doğru kararları veren kişiler olarak görürler—oysa en cahil insan, zirvesine ulaştığını sanan kişidir.
Bu insanlar alçakgönüllülük erdemini kaybetmiştir, yumuşaklık ateşi sönmüştür ve kalpleri o kadar katılaşmıştır ki, artık yaralı ruhları hissedemez; onlar artık ne özür ne de teselli bekler. Onlardan adalet bekleme, tövbe bekleme... Hatasını kabul etmeyen birinin kalbi seni tanımaya yetmez, “özür dilerim” demeyi bilmeyen birisi seni asla samimiyetle sevemez, incittiği şey için özür dilemeyen biri de içindeki yarayı asla iyileştiremez.