Deprem vurdu bizi, biz İlyas Aslan'ı tanıdık

Enver Baltaş

Enver Baltaş

Tüm Yazıları

6 Şubat depremleri hepimizi çok sarstı. Halen depremin kayıplarını yüreğinden atamayan insanlar acımızı ve çaresizliğimizi daha da arttırıyor. Bir yandan da elimizden geldiğince deprem mağdurlarına yardım etme çabası içindeyiz. 6 Şubat'ta ne gördüm ne yaşadım? Kimi bölgeye giderek kurtarma çalışmalarına destek olmaya çalışıyor, kimi bölgeye gönderilecek yardımlara katkıda bulunuyor. Sosyal ve görsel medya üzerinden olayları takip ediyor, yardım çığlıklarını çevremize duyurmaya çalışıyoruz. Tüm bu seferberlik haline eşlik eden ortak duygularımız var; üzüntü, çaresizlik, korku, suçluluk, öfke bunlardan belki de en önde gelenleri. Kitlesel bir travma yaşıyoruz.

KAHRAMANLAR ÜLKESİ TÜRKİYE

Burada İlyas Usta'dan bahsetmek isterim size. Tüm Türkiye'nin gerçek haliydi aslında bu.
İlyas Usta benim Kahramanmaraşlı olduğumu bildiği için ilk günden arayıp "beni bölgeye götür, ben dayanamıyorum" diyerek bana devamlı baskı yapan kadim bir dost kendisi.

Tüm hazırlıkları yaptım bana gelen bir yardım çığlığı üzerine Kahramanmaraş Afşin Kangal köyüne gitmeye ve o mağdur insanlara el uzatmaya karar verdim. İlk aklıma İlyas geldi. "Haydi hazırlan gidiyoruz" dedim. Bu teklifi duyan İlyas Usta, ömründe en kıymetli hediyeyi almış gibi sevindi. Sanki deprem bölgesine değil, bayram şenliğine gidiyordu.

Ben hazırlıkları yaparken her dakika "hadi hadi geç kalmayalım" diyerek devamlı baskı yapıyor ve yerinde duramıyordu. Yol boyunca öyle heyecanlıydı ki fırsatı olsa arabayı omuzlayıp koşarak gidecekti bölgeye. Yollar çok çetindi, hele Kayseri Pınarbaşı sonrası kar, buz, tipi öyle bir hava muhalefeti vardı ki anlatamam. Trafik polisleri insanları uyarıyor, yolların çok kötü olduğu ve gitmemeleri gerektiği konusunda. Aynı uyarıyı bize de yaptıklarında "hayır hayır, asla duramayız, gitmeliyiz, gitmek zorundayız" diyerek yola devam ediyorduk.

İki defa kaza atlattık ama istediğimiz hedefe gece saat 03'te vardık. Tüm köy, tek katlı ayakta kalmış bir evde toplanmış, her odada bir soba kurulmuş, çaresiz bir bekleyiş içindeydiler. Çünkü şiddetli kar ve tipiden dolayı bu köye ulaşmak çok ama çok zordu. Biz dahi köyün 2 km yakınına kadar gelebildik ve sonrasını yürüyerek eve ulaştık. Sadece şunu bilin korkunç bir rüzgâr uğultusu ve yüzümüze çarpan kar zerrecikleri, değdiği yeri bıçak gibi kesen soğuk (- 17 derece) insanlar o kadar umutsuz ki "Buraya gelmek imkansız siz nasıl geldiniz?" diye şaşkın şaşkın bize bakıyordu. Bu sırada İlyas Usta, "haydi haydi yaralı varmış, onu alıp bir an önce hastaneye ulaştıralım" diye gayretli şekilde getirdiğimiz yardım malzemelerini eve taşıyordu.

Malzemeleri indirdik. Ayağı kırılan hastayı aldık ve zaman geçirmeden Ankara'ya yola çıktık. O gün hiç uyumadan 640 km gittik ve geri döndük. Ankara'ya ilk yaralı deprem zedeyi getiren bizdik. Bilkent Şehir Hastanesi acil bölümünün önüne durdum, içeri girerek "deprem bölgesinden yaralı getirdim" deyince tüm personel fırladı adeta, "bu işte ben birinci olacağım" der gibi sedyeyi alıp hızlıca koştular titizlikle hastayı sedyeyle alıp içeri taşıdılar. Doktorlar seferber oldu.

İlk incelemeden sonra bize sarıldılar, "bu hasta bir gün daha kalsaydı ayağı kangren olur ve hastanın hayatına mal olurdu" diyerek verdiğimiz mücadeleyi tebrik ettiler. İlyas Usta, arkasını dönmüş salya sümük ağlıyor ve "hadi hadi daha çok insana ulaşmamız lazım" diyerek beni çekiştiriyordu.
Bu azimli dostla zaman geçirmeden Kahramanmaraş merkeze ulaşmak üzere yeniden yola çıktı,k tam dokuz gün çok zor şartlarda enkazlarda canlı aradık, onlarca insana ulaştık ve biz elimizden geleni yapmanın huzuru içerisinde o günleri böyle yaşadık.

Rabbim bir daha böyle bir acı yaşatmasın. Ölenlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Amin