Papa'nın ziyareti canlı yayın şöleni mi, milli onur testi mi?

Türkiye son günlerde tek bir konuya kilitlendi: Papa XIV. Leo’nun Türkiye ziyareti. Anıtkabir’den İznik’e, Sultanahmet’ten Cumhurbaşkanlığı’na uzanan bu yoğun program, televizyonlarda saatlerce kesintisiz yayınlarla adeta ulusal bir “dini protokol şöleni”ne dönüştü.

TRT’den CNN Türk’e, Ulusal Kanal’dan Habertürk’e kadar her kanal, neredeyse dünya tarihinin yeniden yazıldığı havasını yaratan bir yayın akışı sundu.

Peki bu coşku nereden geliyor? Bir din adamının ziyareti neden milli bayram havasıyla servis ediliyor? Yoksa perde arkasında çok daha büyük hesaplar mı var?

JEOPOLİTİK SATRANÇ: VATİKAN’IN YUMUŞAK GÜCÜ

Papa'nın 22–26 Kasım arasındaki programı, yüzeyde “Hıristiyan birliğinin 1700. yılı” kutlaması gibi görünse de aslında derin jeopolitik mesajlar taşıyor. İznik Konsili’nin yıl dönümü bahanesiyle gerçekleşen bu ziyaret, Vatikan’ın yumuşak güç hamlesi olarak değerlendirilebilir.

Dikkat çekici nokta: ABD’li kökenli Papa Prevost'un (Leo XIV) ilk yurtdışı tripi neden Türkiye?
Rusya değil, Atina değil. Çünkü Türkiye; Fener Rum Patrikhanesi ile Ortodoks dünyasının anahtarını elinde tutuyor.

Papa ile Patrik Bartholomeos’un Fener’deki buluşması sadece bir dini ritüel değil; Rusya–Ukrayna hattındaki güç mücadelesinin bir uzantısı. Batı dünyası açıkça Ortodoks kartını Türkiye üzerinden yeniden karıyor.

Lozan’ın 42. maddesi Patrikhaneyi sadece dini bir kurum olarak tanımlar. Ancak Vatikan’ın ısrarla “ekümenik” sıfatını öne çıkarması, Türkiye’yi Batı’nın “Hristiyan mirasının bekçisi” pozisyonuna itme çabasıdır.

Bu, milli egemenlik çizgimizi zorlayan bir hamledir.

MEDYANIN COŞKUSU: ABARTI MI, ROL DAĞITIMI MI?

Ziyaret süresince;

2 bin gazeteci,

150 TV kanalı,

Saatler süren canlı yayınlar…

Adeta Papa’nın her adımının kutsal bir anmış gibi sunulduğu bir medya seferberliği izledik.

Bu sırada sokaklarda da tepkiler büyüdü:
– Vatan Partisi protesto çağrısı yaptı.
– Atatürkçü Düşünce Derneği ziyareti "ideolojik kuşatma" olarak niteledi.
– Türk Ortodoks topluluğu “Siyasi tuzak!” diyerek isyan etti.
– Sosyal medyada “Lozan aşındırılıyor” yorumları fırtına gibi esti.

Eleştiriler boş değil. Devlet protokolü ile dini etkisinin bu kadar iç içe verilmesi doğal olarak bir tartışma alanı yaratıyor.

PEKİ AYNI HASSASİYET DİYANET İÇİN NEDEN YOK?

Asıl çarpıcı olan ise şu:
Medya Papa’ya gösterdiği özeni kendi ülkesinin Diyanet İşleri Başkanlığına göstermiyor.

Ali Erbaş döneminde:

42 ülkeye 100’den fazla ziyaret,

Milyonlarla ifade edilen harcırahlar,

Avrupa, Asya ve Orta Doğu’da sayısız dini program…

Yeni başkan Safi Arpaguş ise iki ayda üç ülkeye gitti ama Anıtkabir’e gitmediği için sosyal medyada linç edildi.

Diyanet’in yurtdışı faaliyetleri genellikle şu çerçevede manşet oluyor:

“Lüks makam aracı!”

“İsraf gezileri!”

“Kızının BMW’leri, tatil pozları!”

Papa’nın ziyaretinde yayınlar saatlerce canlı verilirken Diyanet’in faaliyetleri ise çoğunlukla eleştirel ve karalama odaklı.

Bu, medya açısından açık bir çifte standarttır.
Batı’nın dini figürü göklere çıkarılırken, Türkiye’nin dini kurumu yerden yere vuruluyor.

Laiklik bu mu?
Yoksa bu, Batı’ya karşı bilinçaltı bir romantizm mi?

MİLLİ ONUR VE EŞİTLİK TESTİ

İster Papa, ister Diyanet Başkanı olsun:
Eşitlik temel olmalı.

Papa’nın ziyareti “kültürel ve tarihi olay” diye göklere çıkarılıyorsa, Diyanet’in 794 milyon TL’lik küresel faaliyetleri de aynı oranda değerlendirilmeli.

Medya, iktidar ve muhalefet bu sınavda sınıfta kaldı. Çünkü milli onur, sadece Batı’dan gelen bir liderle sınanmaz; kendi kurumlarımızla da sınanır.

GÖLGELER UZUN KALIR

Papa gider, ziyaret biter.
Ama bu ziyaretin Türkiye’nin iç dengelerinde bıraktığı gölge kolay kolay kalkmaz.

Sosyal medyada sıkça söylenen cümle tam da bugünlere uygun:
“Tarih susmaz, gerçekler gizlenmez.”

Türkiye’nin beklentisi çok sade:
– Eşitlik,
– Milli duruş,
– Tutarlı bir medya.

Aksi halde bir taraf alkışlanırken, diğer taraf yıpratılmaya devam eder ve bu da toplumsal huzura değil, kutuplaşmaya hizmet eder.

SON DAKİKA HABERLERİ

Hasan Taşkın Diğer Yazıları