O kadar basit değil Ekrem Bey
CHP sosyolojisi, fena halde efsunlanmış durumda. Gerçeklerden kopuk, kendi iç dünyasında yaşayan bir büyük kitleden bahsediyoruz.
Yıllardır aralıksız sürdürülen Erdoğan düşmanlığıyla zehirlenmiş…
Gettolaşmak suretiyle, genel toplumsal yapıdan izole halde yaşayan…
Hem içerideki, hem de dışarıdaki gelişmelere gözünü ve gönlünü kapatmış…
Sadece bir-iki gazete ve televizyon kanallarından, ‘haber’ diye önüne konulanla yetinen…
Hasbelkader haberdar olduğu gerçeklikleri de kendi iç dünyasında yalanlayarak, kozası içinde, halinden memnun bir şekilde yaşayan…
Elbette halinden memnun olmak, ‘mutlu olmak’ anlamına gelmiyor. Tam tersine, gerçeklikten koparılmış bu kitle, kendisini gam dağlarının altına sokmaktan, adeta mazoşist bir zevk alıyor.
Hani, eskinin meyhane muhabbetlerinin anahtar bir cümlesi vardı: “Ne olacak bu memleketin hali?”
Ertesi sabah alkolün etkisi geçtiğinde çıkmak üzere içine daldıkları gam denizinin, sırf o akşamlık zevkiyle idare ederdi, o meyhane müdavimleri.
Tabi, onlar da geneli itibariyle CHP’liydi. Fakat çakırkeyiflik hali geçtikten sonra, kendilerini yaşamın gerçekliği içinde bulurlardı.
MUTSUZLUK MÜPTELASI BİR KİTLE
Bugünküler, ne halde olduğu düşünülecek bir memleket kalmadığına ikna olmuş vaziyetteler. O yüzden, “Ne olacak bu memleketin hali?” kaygıcılığı yerine, “Ulan bunlar kalkındıracağına, batsın gitsin bu memleket…” nefretiyle muzdaripler.
O yüzden asla mutlu olamıyorlar. Hatta mutlu olmayı talep bile etmiyorlar.
Bakınız…
Bu ülke uzay teknolojilerine odaklanmış…
Savunma sanayisinde dünyaya parmak ısırtan gelişmelere imza atmış…
Karada ve denizlerde müthiş doğal gaz ve petrol keşifleri yapmış…
Yıllık milyarlarca metreküp doğal gaz üretmeyi başarmış…
Günlük 1 milyon varili bulan petrol tüketiminin yüzde 10’unu sadece Gabar’dan karşılayabilme başarısını göstermiş…
Türk Devleti, enerjide yakaladığı bu güzel tablonun da katkısıyla, vatandaşının tükettiği elektrik faturasının yarısını ve doğalgaz faturasının yüzde 60’ını kendisi karşılıyor…
Bu ülkeye düşman olmayan herkesin sevineceği bir tablodur, bahsettiğimiz… Yani soyu sopu ne olursa olsun, bu ülkenin kimliğini taşıyan herkesin gururlanması gereken bir tablo…
Ama yok… CHP ve bileşenlerinin, ruhunu zehirlediği o büyük kitle, ülkesinin eriştiği hiçbir başarıdan mutlu olmuyor. Olmak da istemiyor.
İşte, karşımızda böylesine devasa bir sorun var.
SİYASETİN EN KOLAY HÂLİ
Eh, kitle, kendisine sunulan her yalanı bile bile kabullenmeye bunca yatkın olunca, CHP’nin iç iktidarını ele geçirenlerin siyaset yapması da kolaylaşıyor.
Hani, ‘siyaset yapmak’ derken, ülke ve dünya meselelerine dair elle tutulur siyaset üretiminden bahsetmiyoruz. Her türlü yanlış işi kitleye kayıtsız şartsız kabul ettirebilme kolaylığıdır, kastımız.
Şimdi…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekseninde yürütülen yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, haraç kesme, kayırmacılık, teröre destek ve daha bilmem ne tür yamuk işlere dair yargısal iddialar ayyuka çıkmış…
Savcılık, emniyet ve MASAK kanalından gelen yüzlerce, binlerce belgeye dayanan suçlamalar söz konusu…
Dosya kapsamında, belki 100 kadar tanık ve onların verdiği ifadeler var. Ki, o tanıkların yalnızca 4’ünün gizli, diğerlerinin aleni olduğu bilgisi veriliyor.
Yetmemiş, soruşturmada ‘örgüt lideri’ diye tanımlanan Ekrem İmamoğlu’nun en mutemet adamlarından bazıları ‘itirafçı’ olmuş…
Bu itirafçılar tarafından verilen kayda değer bilgiler üzerine yeni belgelere ve delillere ulaşılmış…
Ekrem İmamoğlu’nun, polise ve savcılığa teslim etmekten kaçındığı telefonu, itirafçı ifadeleri sayesinde ele geçirilmiş…
Hal böyleyken, İmamoğlu adına sosyal medyaya ve Saraçhane (bazıları Haraçhane diyor’ Medyasına üfürülen açıklamalarda, zanlılara yapılan her suçlama; önce sulandırılmak, sonra da ‘zaten yalan çıktı’ kolaycılığıyla geçiştiriliyor.
Mesela, “560 milyar TL yolsuzluk deniyor; oysa İBB’nin 6 yıllık bütçesi bile o kadar değil…” diye bir güya ‘yalanlama’ yapılıyor.
CHP kitlesi (gazetecileri de dâhil), bu cümlenin en azından rakamsal olarak doğru olup olmadığını kontrol etme gereği duymuyor.
Oysa, bırakınız 6 yıllık bütçeyi, İBB’nin yalnızca 2025 yılı bütçesi bile 415 milyar TL’dir. Bunu, 6 yılın güncellenmiş rakamlarıyla toplarsanız, en azından 2 trilyon 500 milyar lira gibi bir rakam çıkar.
ZORLAMAYIN; HAYVAN TERLİ
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, eline aldığı mikrofondan avazı çıktığı kadar bağırıyor; İmamoğlu’nun ‘ele geçirilen’ telefonunun boş bir telefon olduğunu, 24 yıldır kendisine ait bulunduğunu ve son 5 yıldır da kullanılmadığını iddia ediyor.
Hele bir sakin olun, Sayın Özel… Henüz emniyet ve savcılık bile o telefonun içinde neler olduğunu bilmiyor. Belki şifresi bile henüz kırılabilmiş değil.
Peki, madem o kadar masum bir telefondur; niye Ekrem İmamoğlu o telefonu teslim etmedi? Niye şifresini vermiyor? Dahası, sen nereden biliyorsun, o telefonun masum bir şey olduğunu?
Elbette Özgür Özel, Genel Başkanlık koltuğunu borçlu olduğu Ekrem İmamoğlu’na olan diyet borcu sebebiyle, önüne gelen her topa giriyor. Asıl muhatap, İmamoğlu’nun bizzat kendisidir.
Dolayısıyla, bu meyanda söylenecekler de İmamoğlu’nu muhatap almalıdır.
Ekrem Bey… Hakkınızdaki suçlamalar, iddialar, ortaya konulan deliller, tanıklıklar, itiraflar…
Yani dava dosyasına giren her şey o kadar sarih ve aleyhinize ki… Öyle avukatlar aracılığıyla sosyal medya ve "Haraçhane Medyası"na pompaladığınız “Vallahi de billahi de külliyen yalan…” cümlesiyle geçiştirmeye çalıştığınız suçlamalardan o kadar kolay sıyrılamazsınız. Olsa olsa, size inanmak ve tutuklanmanızı ‘bir sonraki Cumhurbaşkanının önünü kesmek’ diye algılamak üzere hazır bekleyen kitlenizi mutmain edebilir.
Lakin sizi, muhatap olduğunuz suçlamalardan kurtaramaz.
Yani mevzu o kadar basit değil, Ekrem Bey… Belki ‘sâdık’ adamlarınızdan bazısının yaptığı gibi, siz de ‘itirafçı’ olup, en azından almanız muhtemel cezayı hafifletebilirsiniz.
Gerisini de Özgür Özel düşünsün…