Memleketten notlar-4

Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Tüm Yazıları

Geçtiğimiz Eylül’ün son haftası ile Ekim’in ilk 12 gününü, memleketimizin güzide köşelerinden Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde geçirdim. Okuyucularım, bu ‘gözlem gezisini’ ve kapsamında 4 yazı yazdığımı biliyor. Bu yazı, beşincisi…

Daha önce meslekî veya kişisel gerekçelerle, konumuz olan şehir ve kasabaları -Hakkâri ve Yüksekova hariç- gezmiştim. Bu kez, ‘Terörsüz Türkiye’ çalışmaları bağlamında, fakat muhatap olduğum insanlara bunu sezdirmeden dolaştım.

Tespitlerimi, kanaatlerimi ve bazı önerilerimi, herhangi bir iddia taşımadan ve sistematik olmayan bir tarzda paylaşmak istiyorum.

Her şeyden önce, bahse konu bölgelerimizdeki Türkmen, Kürt, Zaza, Arap, Süryani ve sair etnik kökenden gelen vatandaşlarımızın, ‘Türk Üst Kimliği’ noktasında bir itirazda bulunmadığını fark ettim. Elbette kendisini ‘koyulaştırmış’, fakat sınıfsal olarak ‘Beyaz Kürt’ diyebileceğimiz kitlenin içinden, bu tespitimize uymayanlar çıkacaktır.

Bin yıldır yurt ve düzen kurduğumuz bu toprakların ahalisi, Müslümanlık ortak paydasını fevkalade benimsemiş ve dünyaya ağırlıklı olarak bu pencereden bakıyor. Bu tespitim, Müslüman olmayıp da, İslam kimliğinin sağladığı barış, adalet ve huzur ikliminde yaşayanları da kapsamaktadır.

TERÖRSÜZ TÜRKİYE MAYASI TUTMUŞ

Batıdaki büyük şehirlerde bazı gevşemeler ile aksi iddiaları doğrulayacak fikir ve siyaset unsurları bulunsa da, bu coğrafyanın mayası ve karakteri İslam inancıyla yoğrulmuştur.

MHP Genel Başkanı Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli’nin bir yıl önceki cesur çıkışıyla ülke gündemine oturan ‘Terörsüz Türkiye’ çabaları, bilhassa Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde tam olarak benimsenmiş.

Yaygın kanaatin aksine, devletimizin bölgeye ve orada yaşayanlara götürmüş olduğu kamu hizmetleri ve teşvikler, bazen aşırıya kaçacak ölçüde fazladır. Zaman zaman dile getiriyorum; bu bölgeye verilen kamu hizmetlerinin aynısı, keşke –Ankara dâhil- Orta Anadolu başta olmak üzere, diğer bölgelerimizdeki il, ilçe, kasaba ve köylere de verilse. Bu tespitimi abartılı veya yanlış bulanlarla, her türlü zeminde tartışmaya hazırım.

Geçmişte ‘Türk’ kimliğini, ülkenin ‘üst kimliği’ değil de ‘Kürt’ kimliğinin hasmı olarak kurgulayan ‘dışarıdan sokma’ bakış açısı, geride kalan bir yılda hızla değişmiş. Bunun da etkisiyle, ahalide, Dr. Bahçeli’ye karşı büyük bir saygı ve sempati oluşmuş.

Muhatap olduğum hiç kimseden, Dr. Bahçeli hakkında olumsuz bir beyan işitmedim. Dahası, il ve ilçelerdeki MHP ve Ülkü Ocakları mekânları ve tabelaları, daha bir görünür hâle gelmiş.

HALK, EKMEK ve HUZUR DERDİNDE

Batıdaki büyük kentlerde de belli bir tabanı bulunsa da, ayrılıkçı terör örgütü PKK’nın kendi uzantısı olan siyasî hareketlerin sosyolojik tabanı, konumuz olan coğrafyadır.

Hal böyle iken, gelinen noktada bölge insanının, ‘bağımsızlık’, ‘özerklik’, ‘kültürel federalizm’ ve saire arayışlarının olmadığı net bir şekilde görülüyor.

Halkın beklentisi; terörün zehirlediği atmosferin hızla temizlenmesi, herkesin işine gücüne bakması ve ekmeğini huzur içinde kazanıp, ağız tadıyla yemesidir.

Ahali, terörün gölgesi altında yaşamaktan yorulmuş ve bıkmıştır. Batıda yaşayan bizler, terörün acısını şehit cenazelerimiz üzerinden yaşıyorken; bölge halkı, gelen cenazelere ilave olarak, günlük hayatını, bilhassa terör örgütü mensupları ve onlara müzahir siyasî odakların zorlaştırmasından bizar olmuş.

Şöyle de ifade edebiliriz: Neredeyse yarım asırdır terörün ağırlığı altında ezilen insanlarımız, artık bu yükü sırtlarından atmak ve hayatı ‘normal’ şartlar altında yaşamak istiyor.

MAKUL ÇİZGİ BENİMSENMİŞ

Terör örgütünün güdümünde siyaset yapan ve bölgedeki yerel yönetimlerin önemli bir bölümünü elde etmiş olan siyasî uzantılar, sokağa yansıyan görünüme dayanarak söylüyorum; o eski, bildik ‘çıkıntılıklarını’ büyük ölçüde terk etmiş.

Mesela geçmişte, göreve gelir gelmez ilk yaptıkları işleri; belediye başkanlığı tabelasına Kürtçe ilave yapmak, Türk Bayrağı ve sair remizleri kaldırmak olurdu. Şimdi bu durum büyük oranda değişmiş. ‘Belediye Başkanlığı’ ibaresi yanında bunun Kürtçesi de yer almakla birlikte, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ kimliği, Türk Bayrağı ve Cumhurbaşkanımızın portresi, teröre müzahir siyaset yapanlara artık batmıyor.

Bu tespite ulaşmak için, PKK uzantısı partilerin yönetiminde olan şehirlerdeki aydınlatma direklerine asılmış bayrağımız ve Erdoğan posterlerine bakmak yeterli olacaktır.

Ayrıca, gezdiğim onca şehir ve kasabada, bir elimin parmakları sayısında ‘Kürtçe tabela’ göremediğimi ekleyeyim.

KİLİDİ AÇAN TEK KELİME ‘SELAMÜNALEYKÜM’

‘Selamünaleyküm’ diye selamladığımda, istisnasız her insanın, büyük bir hüsnü kabulle selamımı aldığına, gülümseyen bir çehre ile beni karşıladığına her yerde tanık oldum. Elbette muhataplarım; aksanımdan, duruşumdan, kıyafetimden Batıdan geldiğimi, daha selamımı almadan biliyor, hissediyor.

İşte buna rağmen, sıcak bir selamla ve tebessümle verilen karşılık; ahalinin bu ülke ve kimliğine karşı bir husumetinin olmadığını (kalmadığını) gösteriyor.

Terör örgütünün gölgesinde Ankara’da siyaset yapan ve çoğu da Kürt kökenli olmayan bazı zevat, arada bir abuklasa dahi, tabanda ‘Terörsüz Türkiye’ emeklerine büyük bir saygı ve bağlanış var.

Şöyle de ifade edebiliriz; DEM Partisi midir, yoksa şimdilerde başka bir isim mi aldı bilmediğimiz o siyasî yapının ‘ileri gidenleri’, temsil iddiasında oldukları bölgeyi ziyaret ettiklerinde, kendi duruşlarının karşılığını buralarda bulamayacak. Elbette keskin militan ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel misali, tüm umutlarını Batının Türkiye’ye yapmasını umduğu müdahalelere bağlamış küçük bir kitleden yüz bulacaklardır. Benim tespitim, sokaktaki sade seçmenlerine dair…

TEKRAR EDEYİM: DR. BAHÇELİ DİYARBAKIR’A

Özetin özetini vurgulamak gerekirse; Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde yaşayan insanımız, 40 küsur senelik terör gölgesinde kurtulmanın rahatlığını yaşıyor. Ekonomi ve turizm canlanmış, insanların geliri ve refahı hızla yükseliyor, örgüt baskısıyla dükkânını kapatmak gibi bir zulümden kurtulmuş, okula gönderdiği evladının artık dağa kaçırılamayacağından emin, geceleri sokağa çıkmaktan korkmuyor

Daha epeyce söz söylenebilir, bu mevzuya dair. Bizim amacımız ve imkânlarımız bu kadarla sınırlı.

Son bir yıldaki bazı yazılarımda, MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli’nin, Doğu ve Güneydoğu’ya esaslı bir çıkarma yapmasının yararlı olacağını dile getirmiştim. Aynı kanaati, bu kez daha güçlü olarak taşıyorum.

Dr. Bahçeli, ‘Terörsüz Türkiye’ mücadelesinde büyük emekleri olan Diyarbakır Anneleri’nden başlamak üzere, bölgede kapsamlı ziyaretler yapmalı ve nihayetinde Diyarbakır’da bir ‘Kardeşlik Mitingi’ düzenlemeli. Dr. Bahçeli’nin, bölge insanının genelince sıcak ve saygıyla karşılanacağından kuşku duymuyorum.