Genel Başkan İmamoğlu olmalıydı

Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Tüm Yazıları

İnşallah bu defa kurtulur, diyeceğiz. Yine de emin değiliz. Ufukta yeni bir kurultay daha görünüyor. Galiba bu defaki ‘olağan’ olanından…

CHP, seriye bağladığı kurultay dizisinin 22’ncisini kazasız belasız gerçekleştirdi. Yine şükür ki; bu defa yumruklar konuşmadı, sandalyeler havada uçuşmadı.

Tabi bunda, salona misafir seyirci (siz parti militanları olarak anlayın) alınmamasının da büyük etkisi olmuştur. Eh, savaşacak neferler dışarıda kalınca, tarafların başı olanlar da kalkıp birbirine yumruk sallayacak değil.

Kurultay geldi geçti de, ‘niye’si havada duruyor. Sahi, bu olağanüstü kurultay niye yapıldı?

Saçma sapan da olsa, cevap gayet basit: Yargının arkasından dolanmak için. Ola ki şaibeli kurultay davası, ‘mutlak butlan’ gibi bir kararla hükümleşirse, ortalık fena halde karışacak.

İyi de, davası devam eden şaibeli kurultay için mahkemeden, ‘hükümsüzdür’ hükmü çıkarsa, o günden beri yönetimin yaptığı tüm tasarruflar, aldığı kararlar da yok sayılmayacak mı?

TEMİZE ÇEKER Mİ?

Yani olağanüstü kurultay yapıp, tek ve blok listeyle seçime girip, delegenin de yüzde 90 küsurunun oyunu almak, geçmişe sünger çeker mi? Şaibeli kurultayı temize çeker mi?

Bu soruların cevabını, muhtemelen birkaç hafta içinde alacağız. Benim takıldığım nokta; her mevzuda canhıraş çıkış yolları arayan, elinin altındaki tüm tuşlara birden basan CHP yönetiminin, hazır olağanüstü kurultayı toplamışken, Silivri’de tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Ekrem İmamoğlu’yu neden Genel Başkan seçmediğidir.

Öyle ya, bunca gölge boksu yeterli değil mi? Asıl patronun da Genel Başkanın da İmamoğlu olduğunu sadece CHP ve mensupları değil, Mısır’daki sağır sultan bile biliyor.

Hem İmamoğlu’nun Genel Başkan sıfatını elde etmesi, uyduruk Cumhurbaşkanı Adayı etiketinden daha etkileyici olabilir. Hani kendisini yargılayan mahkeme, ‘Ana muhalefet Partisi Genel Başkanını yargıladığını’ bilmiş olurdu. Hatta böylelikle, İngiltere ve diğer etkili devletlerden yardım dilenmek daha kolay olurdu.

Olurdu olmasına da, Özgür Özel bu işe rıza gösterir miydi? Her ne kadar kendisini CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturtanın Ekrem İmamoğlu ve onun maddî güçleri olduğunu bilse de, mahkemede ceza yiyeceğini neredeyse kesin gören Özgür Özel, eninde sonunda topun kendi ayağına geleceğini bilmez mi?

Siyasette vefa, öyle her yerde zuhur eden bir güzellik değildir. Hele ki CHP’de…

İDDİANAMELER ÇIKINCA…

Kurultayda bir de ‘hapisteki CHP’li belediye başkanları’ konseptinde, zincirlerle çevrelenmiş alana o başkanların resimlerinin konulduğu bir şov yapılmış. Bir anlamda; hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve irtikâp gibi yüz kızartıcı suçlardan tutuklu bulunan belediye başkanlarına sahip çıkılmış.

Tamam, başkanlarınıza sahip çıkın. Da, ortadaki ağır suçlamalar ne olacak? Başta, iddia olunan Ekrem İmamoğlu Suç Örgütü olmak üzere, CHP’li başkanlar hakkındaki soruşturmalarda, iddianamelerinin eli kulağında. O iddianameler ve destekleyici delilleri kamuoyu önüne getirildiğinde ne yapacaksınız?

Bir de 70 küsur itirafçı var. Kelle isimler arasında itirafçı olmayan, bir İmamoğlu bir de Murat Ongun kalmış gibi…

Ha, az kaldı unutuyordum. İtirafçılar denilince, aklımıza, CHP İstanbul İl Başkanlığı görevine mahkemece atanan Gürsel Tekin’in anlattıkları ve sordukları geliyor.

Ne diyordu Gürsel Tekin?

“CHP milletvekillerine, ekranlarda bağıran parti yöneticilerine sormam gereken bir soru var: Bugüne kadar 300'ün üzerinde tutuklu arkadaşımız var. Tutuklu olmalarının temel sebebi 73 tane itirafçıdan kaynaklı. Bu 73 itirafçıdan 24 tanesi CHP üyesi. Neden bu 73 kişiyle ilgili bir şey söylenmiyor?

Parti emekçileri, 99'da partimiz baraj altında kalınca gözyaşı döken arkadaşlarımız alelacele, Ertan Yıldız'ın, Aziz İhsan Aktaş'ın arkadaşları tarafından disiplin kuruluna sevk edildiler.

Şimdi soru şu: Hangi güç sizin bu 73 tane itirafçıyla ilgili dava açmanızı engelliyor?

İkinci soru; bu 24 tane CHP üyesi ile ilgili işlem yaptınız mı? Neden yapamadınız? Partimizin yöneticilerin meşgul olması gereken bu meseledir.”

Evet… Gürsel Tekin sıradan bir parti üyesi değil. Ve sorduğu sorular da ciddi cevapları hak ediyor.

Ki, seriye bağlanmış olağanüstü kurultaylar yapmaktan daha önemlidir.