Bir kez daha ‘ev kiraları’ meselesi… Yanıltılıyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanım…
Ekonominin direksiyonunda oturan Mehmet Şimşek ve ekibi, enflasyonun birinci derecede müsebbibi olarak, ev kiralarındaki artışı gösteriyor.
Yaşanan ağır ekonomik sorunların sorumluluğu, ev sahiplerinin ‘zalim ve doyumsuz’ olmaları söylemi üzerine oturtularak, bütün günahlar onların sırtına yükleniyor.
Peki, gerçek nedir?
Önce bir noktanın bilinmesi lazım: Ev sahiplerinin ezici çoğunluğu, öyle multimilyoner, ensesi kalın, ranttan geçinen insanlar değil. Bildiğiniz, çoğu emekli insanlar… 40 yıllık helal kazançlarını yememiş içmemiş, biriktirmiş. Emekli oluncaya kadar, başını sokacak iyi kötü bir ev sahibi olmuş. Emeklilik sonrasında da tüm birikimlerini ortaya koyup, bir daire daha satın almış. İşte o dar gelirli kitle, zaten geçim ücreti olmayan emekli aylığının üzerine, o mülkünden gelen kirayı ekliyor ve ay sonunu getirmeye çalışıyor.
Eğer ev sahiplerinin kodaman olanlarını arıyorsanız, büyük şehirlerin mutena semtlerine bakın. Oralarda kiralar dolarla ve birkaç binlik rakamlarla ifade ediliyor olabilir.
Beşiktaş veya Çankaya’nın lüks sitelerdeki daire kiralarının birkaç bin dolar olması, iktidarı niye bu kadar ilgilendiriyor?
Yahu, öylesi mutena semtlerde oturmak isteyen ve buna gücü yetenler, bırakın o kirayı ödesin. Size ne?
KİRALAR NEYE GÖRE YÜKSEK?
Geride kalan 2 yıl boyunca, Mehmet Şimşek ve Murat Kurum’um ‘fevkalade zekice’ politikasıyla, ev sahipleri yüzde 25’lik kira artışına talim ettirildi. Üstelik, devletin yıllık yüzde 120 yeniden değerleme artışı oranına rağmen…
Adını koyalım; bugün birçok evin günlük kirası, esnaf lokantasındaki bir tabak kuru fasulyenin fiyatına denktir. İnanmayan gidip baksın.
Kuru fasulye benzetmesiyle, düşük ev kiralarını birazcık netleştirmiş olmalıyız.
Peki, ev kiralarının yüksek olduğunu savunanlar, neye göre ölçüm yapıyor? Yani aynı cadde üzerindeki iki konutun kiraları dahi birbirinden çok farklı olabilir. Zira kira düzeyini etkileyen onlarca etken var.
Bu etkenlerin en önemlisi, kiralanan mülkün satış fiyatıdır. Binanın satış bedeli ile aylık kira miktarı arasında doğru bir orantı olmalıdır. Uluslararası kabul görmüş değerlemeye göre; bir konutun kira geliri, 11 ila 19 yıl arasında konutun bedelini amorti etmelidir. Sürenin 11-19 yıl arasında değişmesi, konutun bulunduğu semtin emlak değerlerine göre belirlenmektedir.
Elbette amorti süresini belirlerken, kira geliri üzerinden ortalama net yüzde 13-14 gibi bir vergi ödendiği de dikkate alınmak durumunda.
BUYURUN TOKİ FİYATLARINA
Şimdi… TOKİ marifetiyle, ‘dar gelirlileri konut sahibi yapmak’ (!) iddiasıyla bugünlerde piyasaya sürülen gayrimenkul sertifikaları üzerinden gidersek, karşımıza şöyle bir konut maliyeti çıkıyor:
TOKİ, sertifikaya konu gayrimenkullerin bedelinden yüzde 24.1 indirim yaparak, her bir sertifikanın bedelini 7.59 TL olarak belirledi. Bu rakam burada bir dursun.
Hâlihazırda sertifikası satışa çıkarılan konutlardan; 62 metrekare 1+1 olanlar için 631 bin 516 adet, 88 metrekare 2+1 daire için 863 bin 276 adet, 144 metrekare 3+1 daire için 1 milyon 384 bin 916 adet, 194 metrekare 4+1 daire için 1 milyon 833 bin 345 adet sertifika gerekli…
Rakamları tercüme edersek:
TOKİ’nin ‘indirimli tarifeden’ bahşettiği 1+1 ‘hücrenin’ şu anki fiyatı: 4 milyon 793 bin TL.
2+1 dairenin fiyatı 6 milyon 552 bin TL, 3+1 dairenin fiyatı 10 milyon 511 bin TL ve 4+1 dairenin fiyatı da 13 milyon 915 bin TL…
BUNLAR İNDİRİMLİ VE VERGİSİZ FİYATLAR
Bunlar, mevcut rayiç fiyatlara göre yüzde 24.1 indirim yapılmış fiyatlar…
Peki, konut kirasının, satış bedelini karşılaması beklenen süreyi, ortalama 15 yıl kabul edersek ve aylık kira gelirinin net yüzde 13’ünün de vergi olarak devlete gittiğini dikkate alırsak, TOKİ’nin sertifikaya bağladığı evlerin aylık kira gelirinin ne olması lazım?
Hesaplayalım…
15 yıl= 180 ay.
1+1 dairenin olması gereken aylık kirası; 4.793.000 TL/180 ay= 26.627 TL + yüzde 13 vergi= 30.089 TL…
2+1 dairenin olması gereken aylık kirası; 6.552.000 bin TL/180 ay = 36.400 TL + yüzde 13 vergi= 41.132 TL…
3+1 dairenin olması gereken aylık kirası; 10.511.000 TL/180 ay = 58.394 TL + yüzde 13 vergi= 65.985 TL…
4+1 dairenin olması gereken aylık kirası; 13.915.000 TL/180 ay = 77.305 TL + yüzde 13 vergi= 87.355 TL…
Dikkat buyurunuz; bu rakamlar, piyasaya göre yüzde 24.1 indirim yapılmış gayrimenkullere ilişkin rakamlar. Eğer gerçek piyasa değeri üzerinden bir hesaplama yapmak isterseniz, yukarıdaki rakamlara yüzde 24.1’i de ilave etmeniz gerek.
Fiyatlarına göre kiralarını hesaplamaya çalıştığımız söz konusu dairelerin fiyatları, muhtemelen bazı vergi, proje, harç, KDV vs. indirimleriyle birlikte oluşmuş rakamlardır. Yani bu konutları devlet değil de özel şirketler yapmış olsaydı, muhtemelen maliyetler çok daha yüksek olacaktı.
DEVLET BU İŞE NİYE KARIŞIR?
Peki, yukarıda hesapladığımız konut maliyeti ile olması gereken kira arasındaki doğrusal ilişki ortadayken, hangi mantıkla, ev sahibi ile kiracı arasına devlet adına girilir?
Dahası, ev sahibi/kiracı ilişkisinde, korunması gereken hep kiracı mı oluyor? Adalet bunun neresinde?
Devlet adına piyasaya müdahil olanlar; tarlada kilosu 5 lira olan domatesin, marketteki 50 TL olan satış fiyatına narh koyamazken, nasıl oluyor da emeklinin üç kuruşluk kira gelirine, hem de enflasyonun yüzde 100’leri bulduğu bir ortamda, 2 yıl üst üste yüzde 25 artış sınırı koyabiliyor?
YANILTILIYORSUNUZ
Sayın Cumhurbaşkanım…
Birileri sizi fena halde yanıltıyor. Ve sizinle, aranızda gönül bağı olan orta ve dar gelirli, mazbut vatandaşların arasına soğukluk sokuyor.
Unutmayın ki; üç kuruşluk kira gelirini, enflasyon oranında artırmayı bile çok gördükleri orta ve dar gelirli ev sahiplerinin kahir ekseriyeti sizin seçmeninizdir.
Nitekim o kitle, son yapılan yerel seçimlerde sandığa küsmüştür.
Lütfen, ekonomiyi ‘faizleri yükselterek’ kurtaracağı iddiasındaki finansçıların verdiği yanlış bilgilere itibar etmeyiniz.
Kanımca iktidarınızın son yıllarda yaptığı en büyük yanlışlar;
- Ev sahibi ile kiracı arasına hiç gereği yokken girmeniz,
- Toprak Mahsulleri Ofisi’nin, çiftçinin bütün hububatını alacağına dair sizin ağzınızdan dile getirtilen gerçeğe aykırı beyanlar,
- EYT meselesi,
- Bazı kamu çalışanlarının, vatandaş karşısında aşırı derecede korumaya alınması ve bunun getirdiği şımarıklıkla vatandaşa eziyet etmesi ve
- Nihayet memur ve emeklisine enflasyon üzerinde zam verirken, işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin enflasyona ezdirilmesi; hem de bu çıplak gerçeğe rağmen, size ‘enflasyona ezdirmedik’ beyanının söylettirilmesi olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanım…
Basit bir önerim var. Daha önce de söylemiştim… Namusuna ve dürüstlüğüne itibar ettiğiniz 8-10 danışmanınızı, tebdili kıyafetle Anadolu’ya gönderin. Gidip köyde, kasabada, şehirlerin camilerinde gezsinler, vatandaşın nabzını tutsunlar. Sonra da size ‘temiz’ bir rapor sunsunlar.
Aksi halde, bu faizci finans elemanları ve bürokrasi baronları, sizi yanlış bilgilendirmeye ve yanlışa sürüklemeye devam edecekler.