Bilge Lider Dr. Bahçeli, bir özrü hak etmiyor mu?
TBMM yeni yasama yılı açılışında, DEM Parti milletvekillerinin sıralarına giderek, onlarla tokalaştı.
Herkes şaşkındı. Türk Milliyetçiliğinin simge isimlerinden biri olan, Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli, 40 yıldır ayrılıkçı terör yürüten kanlı örgütün siyasî temsilcilerine el uzatmıştı.
Sonra, birileri bu uzatılan eli istismar etmeye kalkıştı. Kendisini ‘daha milliyetçi’ diye pazarlayanlar, Dr. Bahçeli’yi eleştiriyor; PKK’ya müzahir unsurlar ise uzatılan elden ‘meşruiyet devşirmek’ istiyordu.
Dr. Bahçeli, “Uzattığımız elin kıymeti bilinmeli…” diyerek, meseleyi özetledi.
Derken, 22 Ekim çağrısı geldi, Dr. Bahçeli’den… Herkes şaşkın, siyasî yorumcular ters köşe idi. Milliyetçilerin Lideri, PKK elebaşının, gelip DEM Partisi grubunda, PKK’nın lağvedildiğini ve silahları bıraktığını açıklaması çağrısında bulunuyordu.
DEM’ciler ve yancıları, birkaç gün boyunca ‘meseleye muttali olmaya’ çalıştı. Dr. Bahçeli’nin çıkışını nereye koyacaklarını bilemediler.
TÜRK DEVLET AKLI
Türk Milliyetçiliğini, ‘siyaset esnaflığının pazarlama ürünü’ sanan nevzuhur ‘milliyetçiler’(!), paylaşacak ganimet bulmuşçasına şark kurnazlığına soyundular. Dr. Bahçeli’yi, ‘milliyetçiliğe ihanet’ ile suçlayacak kadar kendilerini kaybettiler.
Fitne kazanının altına odun taşıyan zavallılar ise; Dr. Bahçeli ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında derin görüş ayrılıkları olduğu ve MHP Liderinin, Cumhur İttifakı'nı bitirmek amacıyla 22 Ekim çıkışını yaptığını iddia edecek kadar soysuzlaştılar.
Oysa konu, anlaşılmayacak veya üzerinde tepinilecek kadar karmaşık değildi. 23 Ekim tarihli ve sonrasındaki yazılarımızda sık sık işaret ettiğimiz gibi, Türk Devlet Aklı, 40 küsur senelik bölücü terörü bitirmek üzere kesin bir karar almıştı.
Zaten Ağustos 2016’dan itibaren Suriye’nin kuzeyinde icra edilen terörü bitirme operasyonları ve devamındaki pençe-kilit-kapan operasyonlarıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri, ‘Teröristan’ girişimlerinin belini kırmıştı.
Dr. Bahçeli’nin ‘sözcülüğünü’ yaptığı yeni Devlet Politikası, sahadaki mücadelenin siyaset ve toplum boyutunu tamamlamaya matuftu.
OLGUNLAŞAN MEYVE
Derken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dr. Bahçeli’nin dile getirdiği yeni politikayı sahiplenince, işin bir Devlet Politikası olduğu anlaşıldı. Fakat bu kez de “PKK ve yan kuruluşları, Öcalan’ın çağrısını takmaz; kendini feshetmez…” gibilerden, kötü niyetli kehanetler başladı.
Türk Devlet Aklı’nı azıcık tanıyanlar bilir ki; bu devlet, derinliğinden emin olmadığı suya dalmaz. Daha açık ifade edelim: 22 Ekim çağrısı yapıldığında, Öcalan’ın ‘silah bırakma ve fesih’ meselesini sahiplendiğini devletimiz biliyordu.
Ayrıca, sahada köşeye sıkıştırılmış terör unsurları, TSK karşısında hiçbir direnme güçlerinin kalmadığını idrak etmişti. Bu da devletimize malumdu.
Yani 22 Ekim çağrısı, ‘olgunlaşmış meyvenin daldan alınması’ amacını taşıyordu.
Fitne unsurları, buna rağmen boş durmadı. Terörsüz Türkiye için PKK’ya tavizler verileceği, teröristlerin affedileceği, Öcalan’ın serbest bırakılacağı gibi zırvalar havada uçuştu. Yetmedi, “TSK zaten terörü bitirdi sayılır. O halde, son darbeyi vurup, örgütü bitirmek varken, niye pazarlık ediyorsunuz?” mealinde, hoş ama boş laflar edildi. Şehit ailelerimizin ve gazilerimizin hassasiyetleri kaşındı.
TOPLUM BARIŞI VE HUZURU ADINA
Evet, Türk Devleti, silahlı mücadelede terör örgütünü ve arkasındaki emperyalistleri bozguna uğratmıştı. Lakin toplumsal barışın, iç huzurun ve tüm etnik kökenler arasındaki kardeşliğin pekiştirilmesi adına, yapılması gerekenler vardı.
İşte, Terörsüz Türkiye parantezi içinde yürütülen ve Dr. Bahçeli’nin 22 Ekim çıkışıyla ete-kemiğe bürünen Devlet Politikası, tam olarak toplumsal barışı, iç huzuru ve iç cephenin güçlendirilmesini hedefliyordu.
Nitekim bu hedefte başarıya ulaşıldı.
5-7 Mayıs tarihlerinde kongresini toplayan PKK, bugün itibarıyla, ‘Öcalan’ın çağrısı doğrultusunda kararlar aldığını’ ve kendisini feshettiğini duyurdu.…
BUNDAN SONRASI TEFERRUATTIR
Elbette her şey bitmiş değil. PKK’ya milyarlarda dolar yatırım yapan emperyalistler ve onların mayın eşekleri, yatırımlarının boşa gitmemesi için sonuna kadar direnecek.
Ayrıca PKK içindeki, özellikle örgüt paralarının paylaşım kavgası, süreç içinde bazı ‘kılçıklı alanlar’ oluşturabilir.
Fakat tüm bunlar işin ayrıntılarıdır. Esas değişmez. Türk Devleti, 40 küsur senedir ülkenin canını yakan bölücü terörü bitirmiştir.
Şimdi… Meselenin inceliklerini anlayamadığından veya kötü niyetinden dolayı, MHP Genel Başkanı Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli’ye yaptıkları haksızlıklardan, getirdikleri temelsiz eleştirilerden, hatta iftiralardan dolayı bir özür borcu oluşmadı mı?
TARİH HER ŞEYİ YAZACAK
Elbette tarih bugünleri de yazacak. İstanbul fethedilirken, Sultan Fatih’in yanında fedakârca duranların yanı sıra, ruhunu Bizansa sattığından veya gafletinden dolayı, o büyük fethin önünde bir engel teşkil etmeye çalışanları nasıl yazdıysa…
Tarih, bugün Türk Milleti’nin ve ülkesinin huzur ve güvenliği uğruna, değil elini, tüm gövdesini taşın altına koyanları da o taşın üstüne oturanları da yazacak elbette.
Herkes, huzur-u mahşere, yapıp ettiklerini yüklenmiş olarak gidecek.
Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli olmak üzere, Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin geleceği adına çok büyük siyasî riskleri üstlenen gerçek liderlerin kıymeti, yakın gelecekte çok daha iyi anlaşılacak.
Terörsüz Türkiye; bütün Türk Dünyasına, İslam Ümmetine, coğrafyamızın adalet ve huzur bekleyen toplumlarına ve tüm dünya mazlumlarına hayırlı olsun.