Yeni yargı paketinde ‘ahlak’ krizi: Özgürlük mü korunuyor, yaşam tarzı mı kısıtlanıyor?
TBMM’ye sunulması beklenen 11. Yargı Paketi taslağındaki yeni madde, “doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı davranışta bulunanlara” hapis cezası öngörüyor. Henüz yasalaşmamış taslak, toplumda “özgürlüklerin sınırı daralıyor mu?” sorusunu gündeme getirdi.
Yeni yargı paketinde yer aldığı iddia edilen düzenlemeler, Türkiye’de özgürlük, yaşam tarzı ve “ahlak” kavramı üzerine yeni bir tartışma başlattı. Kamuoyuna sızan taslağa göre, Türk Ceza Kanununun 225. maddesi (hayasızca hareketler) yeniden düzenleniyor. Maddeye eklenen fıkrada şu ifadeler yer alıyor:

“Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunan ya da bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Ayrıca aynı cinsiyetten kişilerin nişan veya evlilik töreni yapmaları hâlinde bir yıl altı aydan dört yıla kadar hapis cezası verilebileceği belirtiliyor.
“BU KADAR MUĞLAK SUÇ TANIMI OLMAZ”

Taslak metin henüz Meclis’e gelmeden sosyal medyada binlerce yorum yapıldı. Bir vatandaş, düzenlemenin belirsizliği üzerinden, “Bu kadar muğlak suç tanımı olamaz. Pantolon giyen kadını ‘erkek kıyafeti giydin’ diye, elinde oyuncak taşıyan çocuğu ‘biyolojik cinsiyetine aykırı davrandı’ diye yargılayabilirsin. Böyle hukuk olmaz.” sözleriyle tepki gösterdi.
Bir başka yurttaş ise “Genel ahlak nedir, kim belirleyecek?” diyerek sorunun tanımında keyfiliğe dikkat çekti.
“HUKUK DİN YERİNE GEÇEMEZ” DİYEN DE VAR, “DOĞRU ADIM” DİYEN DE

Toplumda yankı uyandıran taslak, farklı kesimlerden zıt yorumlara neden oldu. Bir vatandaş, “Bu düzenleme İran’daki rejim yasalarını hatırlatıyor. Biz laik bir ülkeyiz, hukuk din yerine geçemez.” diyerek tepki gösterdi. Bir diğeri ise “Hizbullahçıların önerisini pakete eklemişler.” sözleriyle siyasi eleştiri getirdi.
Eleştirilerde sıkça dile getirilen bir başka görüş ise “devletin vatandaşın yaşam biçimine karışmaması gerektiği” yönünde oldu.
Buna karşın bazı yurttaşlar düzenlemeyi destekledi:

- “Eşcinsellik, travestilik ve benzeri sapkınlıkların önlenmesi için geç bile kalındı.”
- “İlk defa iyi bir şey yaptılar.”
- “Arada yüzümüzü güldüren haberler de oluyor, inşallah en kısa sürede yürürlüğe girer.”
CİNSİYET UYUM YAŞI 25’E ÇIKARILIYOR
Taslak yalnızca “ahlak” düzenlemesiyle değil, trans bireylerin cinsiyet uyum süreçleriyle ilgili yeni sınırlamalarla da gündemde. Cinsiyet uyum ameliyatı olabilmek için yaş sınırının 18’den 25’e çıkarılması, ayrıca sağlık raporu koşullarının zorlaştırılması öngörülüyor.
Bazı kesimler bu değişikliği “biyolojik koruma” olarak görürken, eleştirenler “bireyin kendi bedeni üzerindeki tasarruf hakkına müdahale” olarak nitelendiriyor.
İKTİDAR ÖZGÜRLÜK SINIRINI YENİDEN Mİ ÇİZİYOR?

Taslak, henüz Meclis’e sunulmadan “özgürlükler mi daralıyor?” tartışmasını yeniden alevlendirdi. Birçok yurttaş, “ahlak ve hukuk” çizgisinin giderek bulanıklaştığı görüşünde. Türkiye’de geçmişte ceza yasalarından çıkarılmış bazı fiillerin, yeniden cezai kapsamda değerlendirilmesi “geri dönüş” olarak yorumlanıyor. Bir vatandaş durumu şöyle ifade etti:
“Avrupa 1960’larda cezalandırmayı bıraktı. Biz 1858’de Osmanlı’da kaldırmıştık. Şimdi tekrar o döneme mi dönüyoruz?”
HENÜZ TASLAK, AMA TEPKİLER BÜYÜYOR
Adalet Bakanlığı henüz resmi açıklama yapmadı, ancak 11. Yargı Paketi’nin kısa sürede TBMM’ye sunulması bekleniyor. Taslakta yer alan “genel ahlak” ve “biyolojik cinsiyet” ifadeleri, Meclis görüşmeleri sırasında da tartışmanın odağı olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Toplumun geniş kesimi, paketin özgürlük alanına müdahale edip etmediğini sorgularken; iktidar cephesi, düzenlemenin “toplumsal değerleri korumayı” amaçladığını savunuyor.