Nükleer felaket kapıda! Hindistan ve Pakistan savaşın eşiğinde

Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim, Keşmir'deki terör saldırılarının ardından nükleer bir çatışmaya dönüşme riski taşıyor. Sivil kayıplar artarken, her iki ülke de savaş hazırlıklarını artırdı ve uluslararası müdahale giderek daha kritik hale geliyor.

Nükleer felaket kapıda! Hindistan ve Pakistan savaşın eşiğinde

Hindistan ve Pakistan arasında süregelen düşmanlık, 1947'den bu yana her geçen yıl daha da derinleşti. Ancak 2025 baharında, Keşmir'deki son terör saldırısı ve Hindistan’ın Pakistan’a yönelik hava operasyonları, bu gerilimi kritik bir noktaya taşımış durumda. 22 Nisan’da Hindistan’ın Keşmir bölgesinde 26 Hindu turistin hayatını kaybetmesiyle başlayan gerginlik, 6 Mayıs’ta Hindistan’ın hava harekâtı ile iyice tırmandı. Bu çatışma yalnızca Güney Asya'yı değil, nükleer silahları bulunan iki ülkenin karşı karşıya gelmesiyle küresel güvenliği de tehdit ediyor.

SİNDOOR OPERASYONU: GERİLİMİ TETİKLEYEN HAREKÂT

6 Mayıs’ta Hindistan, "Sindoor Operasyonu" adı altında Pakistan ve Pakistan kontrolündeki Keşmir’deki hedefleri vurdu. Hindistan’a göre, bu operasyonun amacı, 22 Nisan’daki terör saldırılarının sorumlularına karşılık vermekti. Ancak Pakistan, Hindistan’ın hedef aldığı yerlerin siviller olduğunu belirterek, 26 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Hindistan’ın hava saldırısına karşılık olarak Pakistan, Hindistan’a ait beş savaş uçağını düşürdüğünü ve sınır hattında topçu ateşiyle karşılık verdiğini bildirdi. Hindistan, üç uçağının vurulduğunu kabul etti ve pilotların sağlık durumlarının iyi olduğunu belirtti.

SAVAŞIN BEDELİ: SİVİL KAYIPLAR ARTIYOR

Karşılıklı saldırılar sonucunda her iki ülkede de can kayıpları yaşandı. Pakistan, Hindistan’ın hava saldırılarında 26 sivilin hayatını kaybettiğini, ayrıca sınırdaki çatışmalarda 8 sivilin daha yaşamını yitirdiğini ve 35 kişinin yaralandığını açıkladı. Hindistan ise Pakistan’ın topçu ateşi sonucunda 3 sivilin öldüğünü, 35 kişinin ise yaralandığını duyurdu. Şu ana kadar yaşanan çatışmalarda Hindistan’da 8, Pakistan’da ise 34 sivil hayatını kaybetti. Yaralı sayısı ise Hindistan’da 47, Pakistan’da ise 93 olarak kaydedildi.

NÜKLEER TEHDİT: GERÇEKÇİ BİR KORKU

Her iki ülkenin de yaklaşık 150-160 adet nükleer savaş başlığına sahip olduğu tahmin ediliyor. Hindistan resmî olarak "İlk kullanım yok" doktrinini benimsemiş olsa da, Pakistan böyle bir politikayı benimsemiyor. Bu durum, herhangi bir tırmanmanın nükleer bir çatışmaya dönüşme riskini önemli ölçüde artırıyor. Ayrıca, her iki ülke de nükleer başlıklarını kısa menzilli "taktik" hedeflere yönelik kullanabilen sistemlerle çeşitlendirdi. Bu, savaşın daha küçük ölçekli olsa da daha yıkıcı olabileceği anlamına geliyor.

ULUSLARARASI TEPKİLER: ENDİŞE ARTTI

Birleşmiş Milletler, ABD, Çin ve Rusya gibi küresel güçler, Hindistan ve Pakistan’a itidal çağrısında bulundu. Ancak Hindistan, Pakistan’ı Keşmir’deki politikaları ve terörizmi desteklemekle suçlarken, Pakistan da Hindistan’ı Keşmir’deki “işgal ve etnik baskı” politikalarıyla suçluyor. Bu karşılıklı suçlamalar, bölgesel çatışmanın daha da derinleşmesine yol açabilir.

SAVAŞ HAZIRLIKLARI VE DENGEYİ KORUMA ÇABALARI

Askerî olarak Hindistan, Pakistan’dan daha güçlü bir konvansiyonel güce sahipken, savunma bütçesi de daha yüksek. Ancak Pakistan, nükleer caydırıcılığını öne sürerek, konvansiyonel anlamda Hindistan’la denge sağlamaya çalışıyor. Her iki ülke de son yıllarda sınır bölgelerindeki askeri varlıklarını artırarak, ileri karakollar, radar sistemleri ve hava savunma bataryalarıyla cepheyi güçlendirdi.

DİPLOMASİ YA DA FELAKET

Savaş hazırlıkları tamam, gerginlik her geçen gün artıyor ve nükleer eşik giderek daha da düşük. Uluslararası müdahalelerin ve diplomatik baskıların devreye girmemesi durumunda, bu kriz çok daha büyük bir felakete dönüşebilir. Güney Asya’daki bu nükleer uçurumun eşiğinde duran dünya, ya barış için birlikte hareket edecek ya da tarih, çok daha büyük bir trajediyle yazılacak.