“Kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya” diyen şair Gülten Akın kimdir?
Gülten Akın, 10 sene önce bugün; 4 Kasım 2015’te yaşamını yitiren ve Türk edebiyatının en önemli kadın şairlerinden biridir. Akın’ın yaşamından satır başlarına gelin birlikte göz atalım…
Gülten Akın, 23 Ocak 1933’te Yozgat’ta doğdu ve 4 Kasım 2015’te Ankara’da hayatını kaybetti.
ANKARA’DA GEÇEN YILLAR

Gülten Akın, memur Nurettin Akın ve Emsal Hanım'ın kızı olarak Yozgat'ın Sorgun ilçesinde dünyaya geldi. Eğitimine Yozgat'ta başlayan şair, 1943'te ailesiyle Ankara'ya taşındı; Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesini bitirdikten sonra 1955'te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Yaşar Cankoçak ile evlendi ve eşi kaymakam olarak görev yaptığı için 1958-1972 yılları arasında Anadolu'nun çeşitli illerinde (Tokat, Kayseri, Tunceli gibi) dolaşarak avukatlık, yardımcı avukatlık ve öğretmenlik yaptı. Bu dönem, şiirlerine toplumsal gözlemleri ve halkın yoksulluğunu yansıtmasında kırılma noktası oldu.
1972'de Ankara'ya yerleşen Akın, Türk Dil Kurumunda çalıştı, ardından Kültür Bakanlığında editörlük görevinde bulundu ve 1978'de emekli oldu.1980 sonrası demokrasi hareketlerinde aktif rol aldı; İnsan Hakları Derneği, Halkevleri ve Dil Derneği gibi örgütlerde kurucu ve yönetici olarak yer aldı. Akın, sürgünler ve zorlu yaşam koşulları altında bile dirençli bir duruş sergilemeyi şiar edindi.
EDEBİ ANLAYIŞININ TEZAHÜRLERİ

Gülten Akın, şiir serüvenine 1951'de Son Haber gazetesinde yayımlanan ilk şiiriyle adım attı; Hisar, Varlık, Yeditepe gibi dergilerde eserlerini paylaştı. Şiirleri bireysel temalardan (aşk, yalnızlık, özlem) başlayarak, 1960'larda toplumsal eleştiriye evrildi. Halk şiirinden beslenen diliyle Anadolu insanının ezilmişliğini, yoksulluğu, direnişi ve umudunu işlerken, slogan üsluptan kaçınarak evrensel bir duyarlılık yarattı. 1990'lardan itibaren yaşlılık, ölüm ve bilgelik gibi ontolojik temalara yönelerek; “insan olmayı” sorgulayan ve sorgulamaya davet eden bir bilge sesi duyurmaya çalıştı.
Kadın duyarlılığını merkeze alan Akın, eril tahakküme başkaldırarak; Anadolu kadınının iç dünyasını ve toplumsal kronikleşen acılarını ve sancılarını şiirle haykırmayı hedefledi. 2008'de Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın vefatından sonra Milliyet'in anketinde "Yaşayan En Büyük Türk Şairi" seçildi; şiirleri İngilizce, Almanca, İtalyanca, Arapça gibi birçok dile çevrildi.
GÜLTEN AKIN’IN ESERLERİ

Akın'ın 20'den fazla eseri vardır; şiir kitaplarının yanı sıra derlemeler, tiyatro oyunları ve poetik yazılar kaleme almıştır. Başlıca şiir kitapları:
Rüzgâr Saati (1956): Bireysel duyguların hâkim olduğu ilk kitabı.
Kestim Kara Saçlarımı (1960) ve Sığda (1964): Yalnızlık ve özlem temaları.
Kırmızı Karanfil (1968): Toplumsal dönemeç.
Sevda Kalıcıdır (1991), Beni Sorarsan (2013): Geçmiş sorgulaması ve bilgelik (Metin Altıok Şiir Ödülü) kazandı.
40'tan fazla şiiri farklı sanatçılar tarafından bestelendi. En bilineni, Sezen Aksu'nun 1993 albümüne adını veren ‘Deli Kızın Türküsü’dür.
Gülten Akın, 4 Kasım 2015'te tedavi gördüğü hastanede vefat etti. Cenazesi, 6 Kasım Cuma günü Kocatepe Camii'nden kaldırılarak Karşıyaka Mezarlığına gömüldü.
ŞİİR KÖŞESİ
Sen yağmurlu günlere yakışırsın
Yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler
Islanan yapraklar gibi yüzün ışır
Işırsa beni unutma
Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün
Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün
Bir yer sızlar yanar içinde büsbütün
Her şeye rağmen ellerin üşür
Üşürse beni unutma
Yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer
Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular
Kahredersin başın önüne düşer
Düşerse beni unutma
Uzun Yağmurlardan Sonra / Gülten Akın