Avukat Arzu Gül’den evli çiftlere tapu tavsiyesi: "Ortak tapu eşlerin hakkını güvence altına alır!"
Avukat Arzu Gül, boşanma davalarında yaşanan mal rejimi hakkında önemli hukuki açıklamalar yaparak çiftlere tavsiyelerde bulundu.
Avukat Arzu Gül, evlilik birliği içinde yapılan mal alımlarında eşlerin tapuda ortaklık yapmasının önemli olduğunu bildirdi. Av. Gül, “Mal kimin üzerineyse, o kişi tek başına tasarruf hakkına sahiptir. Hisseli tapu, eşin hakkını güvence altına alır ve satışlarda onay zorunluluğu doğurur.” dedi.
Evlilik süresi içinde edinilen malların otomatik olarak eşit paylaşılacağı yönündeki yaygın kanaatin doğru olmadığına dikkat çeken Avukat Gül, Yeni Ankara muhabirine şöyle konuştu:
“EVLİLİK BİRLİĞİ SONA ERMEDEN MAL DAVASI AÇILAMAZ”
Evlilik birliği sona ermeden mal paylaşımı davası açılamaz. Mal rejimi değiştirilebilir, bu ayrı bir konudur. Ancak malların tamamen tasfiyesi için boşanmanın gerçekleşmiş olması gerekir. Boşanma davası açıldıktan sonra, mal rejimi davası da açılırsa, mal rejimine bakan mahkeme, boşanma davasının sonucunu bekler. Bu süreçte, boşanma kararının kesinleşmesi gerekir. Boşanma sonrasında mal rejimine baktığımızda, 2002 yılında yürürlüğe giren yasal düzenlemeye göre, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Eğer taraflar evlilik sırasında kendi aralarında farklı bir mal rejimi sözleşmesi yapmamışlarsa, kanunen edinilmiş mallara katılma rejimi otomatik olarak uygulanır. Ancak evlilik birliği devam ederken taraflar bir mal rejimi sözleşmesi yaparak rejimi değiştirebilirler. Tabii noter tarafından onaylanması gerekir.

“EVLİLİKTEKİ MALLARIN DURUMU?"
İnsanlar genellikle şöyle düşünüyor; ‘Bu mal evlilik içinde alındıysa, yarısı benimdir.’ Ancak durum bu kadar basit değil. Örneğin, evlilik birliği içinde eşinizle birlikte bir ev aldınız diyelim. Bu durumda doğrudan ‘evin yarısı senin, yarısı eşinin’ demek doğru olmaz. Bazı durumlarda bu paylaşım mümkün olabilir. Çünkü malın niteliğine göre farklılıklar vardır. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrım vardır:
Kişisel mallar ve edinilmiş mallar. Bir mal edinilirken kişisel mal kullanılmış mı? Yoksa yalnızca edinilmiş mallar mı kullanılmış? Buna bakmak gerekir. Kişisel mallar konusu Medeni Kanun'da açıkça düzenlenmiştir. Kanuna göre, evlilik birliği kurulmadan önce kişiye ait olan mallar, kişisel mal sayılır. Örneğin, evlenmeden önce bir otomobilin ya da evin varsa, bunlar senin kişisel malındır ve eşinin bu mal üzerinde herhangi bir hakkı olamaz. Bunun dışında, evlilik birliği devam ederken kişiye karşılıksız olarak kazandırılan mallar da kişisel mal sayılır. Örneğin; bağış veya miras gibi. Bu tür kazançlara ‘karşılıksız kazanımlar’ denir. Eğer eş bu hakkı kendi rızasıyla verirse ayrı bir durumdur. Ama aksi takdirde kanunen bir hak doğmaz.

Bunun yanında ziynet eşyaları da çok farklı bir kavramdır. Ancak genel kural şudur: Kadına takılan ziynet eşyaları (altınlar) kadının kişisel malıdır. Erkeğe takılanlar ise erkeğe aittir. Ziynet eşyaları da kişisel mal sayılır ve eş bu mallar üzerinde hak iddia edemez. Edinilmiş mallara katılma rejimi, evlilik birliği içinde edinilen tüm malların doğrudan yarı yarıya paylaşılacağı anlamına gelmez. Hesaplama yapılırken önce kişisel mallar ayrılır. Bu mallar toplam mal varlığından çıkarıldıktan sonra kalan kısma ‘artık değer’ denir. Paylaşım da bu artık değer üzerinden yapılır. Kişisel malın yerine geçen mallar da kişisel mal sayılır. Örneğin, evlilik birliğinden önce size ait bir arabanız vardı. Evlilikten sonra bu arabayı satıp aynı bedelle yeni bir araba aldınız diyelim. Bu durumda, yeni aldığınız araba da, kişisel mal sayılır.
“DÜĞÜNDE TAKILAN ALTINLARIN DURUMU"
Düğünde takılan altınların kadının kişisel malı olduğu görüşü hakimdi. Ancak bu görüş değişti. Yargıtay diyor ki; ‘Eğer taraflar düğünden önce ya da sonra anlaşmışlarsa o anlaşma doğrultusunda hareket edilir. Ancak böyle bir anlaşma yapılmamışsa, o zaman örf ve adetlere bakılır. Toplumun gelenekleri neyi gerektiriyorsa, o doğrultuda karar verilir.' Tabii burada da kültür, örf ve adetler çok önemli bir faktör. Kuralda şu söyleniyor; düğünde erkeğe takılan takılar erkeğin, kadına takılan takılar ise kadının malıdır. Ancak burada bir parantez açarak, bazı şeylerin doğası gereği kadına ya da erkeğe ait olması gerektiğini de belirtiyor. Ayrıca, eğer eşlerden birinin malları tüketme eğilimi varsa ya da sürekli satış yapıyorsa, bu durum fark edilirse, mahkemeye başvurulabilir. Aile mahkemeleri, somut delillerin sunulması halinde tedbir kararı alarak bu tür davranışları engelleyebilir.

“ORTAK TAPU EŞLERİN HAKKINI GÜVENCE ALTINA ALIR”
Eşler bir mal alırken, özellikle tapuda ya da trafik kaydında ortak olmalarını tavsiye ederim. Bununla birlikte eşlerden birinin bu şekilde kendisini güvence altına alabilmesidir. Mal kimin üzerine kayıtlıysa, o kişi mal üzerinde tek başına tasarruf hakkına sahiptir. Bu kişi evi gidip sattığında, diğer eşin bunu dava yoluyla geri alması oldukça zordur. İyi niyetli alıcı, kötü niyetli alıcı gibi pek çok hukuki durumla uğraşmak gerekebilir. Ancak mal eşit şekilde, örneğin 1/2 oranında hisseli olarak tapuya tescil edilirse, işler değişir. Kanuna göre, hisseli bir mal evlilik birliği içinde satılmak istendiğinde, diğer eşin onayı olmadan satış yapılamaz. Bu şekilde kişi, mal üzerindeki hakkını koruma altına almış olur. Bu nedenle eşlerin, özellikle büyük değer taşıyan mal alımlarında, ortak tapu yaptırmalarını kesinlikle tavsiye ederim.