Yüksek enflasyon, bireylerin psikolojisini ve yaşam kalitesini nasıl etkiliyor?

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Ümit Acar, yüksek enflasyonun bireylerin psikolojisi ve yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini anlatarak, iktisatta mutluluğun genellikle tüketimle ilişkilendirildiğine dikkat çekti.

Yüksek enflasyon, bireylerin psikolojisini ve yaşam kalitesini nasıl etkiliyor?

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Ümit Acar, yüksek enflasyonun yalnızca ekonomik göstergeleri değil, bireylerin psikolojisini ve yaşam kalitesini de derinden etkilediğini belirtti. Acar’a göre, geleneksel büyüme odaklı iktisat anlayışı yerini giderek “iyi oluş ekonomisi”ne bırakırken, Türkiye’de de mutluluk ve yaşam memnuniyeti temelli politikaların geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.

Dr. Öğretim Üyesi Ümit Acar, Yeni Ankara'ya yaptığı açıklamalarda, iktisatta bireylerin mutluluğu, teknik bir terim olan "fayda" kavramıyla ölçüldüğünü aktardı. Acar, "Psikolojide "mutluluk" kavramı çok daha doğrudan ele alınırken, iktisatçılar bunu "fayda" terimiyle ifade ederler. Dolayısıyla, iktisattaki fayda kavramı, günlük dildeki mutluluğa tekabül eder" dedi.

Ana akım (neoklasik) iktisat anlayışına göre bireylerin mutluluğunun, tüketimle ilişkilendirildiğini belirten Acar, "İnsanların çok fazla mal ve hizmet tüketmesi, o bireylerin bir o kadar mutlu oldukları anlamına gelir. Bu da hem devletlerin hem bireylerin, kişi başına düşen geliri artırmayı birincil hedef haline getirmesine neden olur" şeklinde konuştu.

"DOĞAYI VE SAĞLIĞI HİÇE SAYAN BÜYÜME POLİTİKALARI İNSANLIĞI FELAKETE SÜRÜKLÜYOR"

2010 yılı itibarıyla ana akım iktisat anlayışına yönelik eleştirilerin artmaya başladığını vurgulayan Acar, şunları kaydetti:

"Doğayı kirleterek, sağlığı göz ardı ederek sadece büyümeye odaklanan politikaların insanlığı felakete sürüklediği görülüyor. Bu nedenle bazı ülkeler “iyi oluş ekonomisi” (well-being economy) adı verilen yeni bir yaklaşıma yönelmiş durumda."

Yeni Zelanda, Avustralya ve İtalya gibi ülkelerin, ekonomik büyümeyi değil, insanların yaşam memnuniyetini öncelik alan politikalar geliştirmeye başladığı belirten Acar, "Bu ülkeler doğrudan halka sorular yönelterek, vatandaşlarının hangi hizmetlerden daha fazla memnuniyet duyacağını belirleyip buna göre bütçelerini şekillendiriyor" dedi.

ENFLASYONUN ETKİSİ

Yüksek enflasyon verilerinin insanların yaşamlarına etkisi hakkında açıklamalarda bulunan Acar, "Enflasyon, bireylerin reel gelirlerini düşürerek aynı parayla daha az mal ve hizmet satın almalarına yol açar. Geçen yıl doldurulan bir alışveriş sepeti, bu yıl aynı parayla ancak yarı yarıya doldurulabilmektedir. Bu durum maddi refahı azaltmakla kalmaz, aynı zamanda geleceğe dair endişe, güvensizlik ve umutsuzluk gibi duygusal boyutları da tetikler" dedi.

"YAŞAMDAN MEMNUNİYET YALNIZCA TÜKETİMLE DEĞİL, İÇİNDE YAŞADIĞI ORTAMIN ADİL, DEMOKRATİK VE GÜVENLİ OLMASIYLA DA İLGİLİ"

Acar, konuya ilişkin şu şekilde konuştu:

"İyi oluş ekonomisi, sadece maddi ihtiyaçların karşılanmasını değil; güven, huzur, adalet, özgürlük gibi duygusal ve sosyal ihtiyaçların da karşılanmasını hedefler. Yani insanın yaşamdan memnuniyeti, sadece tüketimle değil; içinde yaşadığı ortamın adil, demokratik ve güvenli olmasıyla da ilgilidir."

EKONOMİ POLİTİKALARINDA MUTLULUK ENDEKSLERİNİN YERİ

Türkiye'de 2003 yılından bu yana düzenli olarak "yaşam memnuniyeti" anketi yapıldığını ancak bu anketlerin sonuçlarının makroekonomik politikaların şekillendirmesinde etkisinin tartışılabilir olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Ümit Acar, "Kalkınma planlarında daha çok enflasyon, büyüme, ihracat gibi klasik makro hedefler ön planda tutulurken; mikro düzeyde bireylerin yaşam memnuniyetine dair politika üretimi sınırlı kalmaktadır" dedi.

Dünyada "yaşam memnuniyeti"ni önceleyen örnek ülkelerden birinin Yeni Zelanda olduğu vurgulayan Acar, "Örneğin Yeni Zelanda, “İyi Oluş Bütçesi” yayımlayarak bu konuda öncü bir adım atmıştır. Halkın önceliklerini tespit edip doğrudan bu alanlara kamu yatırımı yapmıştır. Avustralya da sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve iş dünyasıyla yaptığı anket ve toplantılarla halkın ihtiyaçlarını belirlemiş ve kamu politikalarını bu önceliklere göre şekillendirmiştir" dedi.

Acar, konuşmasına şu şekilde devam etti:

"Bu ülkeler, mutluluğu ölçmek için düzenli olarak yapılan anketlerden ve küresel araştırmalardan faydalanmaktadır. Örneğin World Happiness Report (Dünya Mutluluk Raporu), her yıl ülkeleri yaşam memnuniyeti açısından sıralamaktadır. Bu raporlar sayesinde uygulanan politikaların halk üzerindeki etkileri gözlemlenebilmektedir."

TÜRKİYE’YE ÖZGÜ DEĞERLENDİRME

Türkiye’de 2003’ten bu yana yapılan yaşam memnuniyeti anketlerinde soruların çerçevesinin oldukça sınırlı olduğunu belirten Acar, "Örneğin, sadece “yaşamınızı bir bütün olarak düşündüğünüzde kendinizi ne kadar mutlu hissediyorsunuz?” gibi genel sorular sorulmaktadır. Oysa psikolojide mutluluk ve yaşam memnuniyeti birbirinden ayrılan kavramlardır. Mutluluk anlık duygularla değişebilirken, yaşam memnuniyeti daha uzun vadeli ve kapsamlı bir değerlendirme gerektirir. Türkiye’de bu ayrımı yapabilmek adına yakın zamanda ikinci bir soru daha ankete eklendi ancak bu sorunun kurgusunda da sorunlar olduğu belirtilmektedir" dedi.