Prof. Dr. Metin Pişkin’den çağrı: “Zorbalıkla mücadele için eğitimde karakter gelişimi öncelikli olmalı!"
Ankara Üniversitesi PDR Anabilim Dalı Başkanı Metin Pişkin, şiddet ve zorbalığın sadece okullarda değil, her alanda karşımıza çıkabileceğini belirterek, ailelerin ve okulların daha güçlü bir karakter eğitimi ve bilinçlendirme çalışmaları yapması gerektiğini ifade etti.

Geçtiğimiz günlerde Ankara'nın Keçiören ilçesinde, Etlik Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesinde bir grup kız öğrenci, okul arkadaşlarından birine parkta şiddet uyguladı. Olayın sosyal medyada hızla yayılarak geniş yankı uyandırmasının ardından, Ankara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık (PDR) Anabilim Dalı Başkanı ve Türk PDR Derneği Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Metin Pişkin, akran zorbalığının ciddi bir sorun olduğuna dikkat çekerek, bu tür davranışlarla bir an önce mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Pişkin, akran zorbalığı ile mücadele için neler yapılması gerektiğini yeniankara.com.tr'ye şu sözlerle anlattı:
“AKRAN ZORBALIĞI SADECE OKULLARDA DEĞİL, HER YERDE KARŞIMIZA ÇIKABİLİR”
Akran zorbalığı sadece okullarda değil, insanın bulunduğu hemen her ortamda karşımıza çıkmaktadır. Bir davranışın akran zorbalığı olarak adlandırılabilmesi için, öncelikle kasıtlı ve bilinçli olarak yapılması gerekir. Akran zorbalığı, şiddete çok benzeyen bir kavramdır; ancak ondan ayrılan iki önemli unsuru vardır. Bunlardan ilki, taraflar arasında eşit olmayan bir güç ilişkisinin bulunmasıdır. Yani, bir taraf güçlü, diğer taraf zayıftır ve güçlü olan kişi gücünü kötüye kullanır. Bu güç, örneğin fiziksel olabilir. Oysa iki öğrenci arasında eşit güçte bir çatışma yaşandığında ve iki öğrenci kavga ettiğinde, biz buna şiddet deriz; buna akran zorbalığı demeyiz. Akran zorbalığını şiddetten ayıran ikinci önemli unsur ise bu davranışların sistematik olmasıdır.
Zorba olarak tanımladığımız kişi, bu davranışları alışkanlık haline getirmiştir. Haftada en az bir kez ya da ayda iki-üç defa zorbaca söz ve eylemlerini tekrar eder; mağduru sürekli rahatsız eder. Eğer mağdur da bu davranışlara haftada bir kez ya da ayda birkaç kez, sistematik biçimde maruz kalıyorsa, artık biz o kişiye mağdur ya da kurban diyebiliriz. Bu güç her zaman fiziksel olmak zorunda değildir; psikolojik güç de olabilir. Örneğin, zorba fiziksel olarak mağdurdan daha zayıf olabilir; ancak bir grubu ya da arkadaş çevresi varsa, bu sosyal destekten aldığı güçle mağduru baskı altına alabilir. Bazen de okulda sırtını bir büyüğüne dayamış olabilir. Bu nedenle, psikolojik olarak güçlü olması da zorbalık için yeterli sayılır.
“FİZİKSEL, SÖZEL VE DIŞLAMA ZORBALIĞINA DİKKAT!”
Zorbalık türlerinden biri fiziksel zorbalıktır. Adından da anlaşılacağı gibi, bu tür zorbalık beden kullanılarak yapılan saldırgan davranışları kapsar. Örneğin tekme atmak, tokat vurmak, yumruk atmak... Yapılan araştırmalara göre, fiziksel zorbalık en çok erkek öğrenciler arasında yaygındır; hem uygulayanlar hem de maruz kalanlar açısından. Ancak son zamanlarda, kız öğrencilerin de ‘Benim erkeklerden ne eksiğim var?’ diyerek saç saça, yumruk yumruğa, tekme tokat kavgalara karıştıklarını medyada sıkça görmekteyiz. İkinci olarak, en yaygın zorbalık türlerinden biri sözel zorbalıktır. Bu, alay etme, dalga geçme ya da küfretme şeklinde kendini gösterebilir.
Gençler genellikle fiziksel görünüşü ya da davranışları farklı olan öğrencileri hedef alırlar. Örneğin boyu çok uzun ya da çok kısa olan, kilolu, gözlük takan ya da farklı bir aksanı olan çocuklar, bu farklılıkları nedeniyle alay konusu olabilir. Sözel zorbalık, hem kızlar hem de erkekler arasında yaygın olarak görülmektedir. Bir diğer tür ise dışlama zorbalığıdır. Bu, öğrenciyi oyuna almama, arkadaşlık yapmama ya da başkalarının da onunla arkadaşlık yapmasını engellemeye çalışma şeklinde olur. Bu tür zorbalık da son derece etkilidir. Çünkü okul, öğrencilerin hayatlarının önemli bir bölümünü geçirdikleri bir yerdir. Düşünün ki okula gidiyorsunuz ama mutsuzsunuz, bir arkadaşınız bile yok ve başkaları sizinle iletişim kurmalarını engelliyor.
OKULLARDA ZORBALIK ALARMI: EŞYA ZARARINDAN SİBER ZORBALIĞA KADAR HER TÜRÜ ARTIYOR
Bir başka zorbalık türü de eşyaya zarar verme şeklindedir. Zorbalık, ödevi ya da parayı zorla alma, kantinden zorla bir şeyler ısmarlatma, kişisel eşyaya veya sahip olunanlara zarar verme şeklinde gerçekleşebilir. Bunun yanı sıra, dedikodu ve söylenti yayma biçiminde de olabilir. Örneğin, gerçekte var olmayan bir olayla ilgili dedikodu çıkarıldığında, tüm okul bu söylentiyle çalkalanabilir ve bu durum, hedef alınan kişiyi derinden etkileyebilir. Ayrıca, cinsel zorbalık ya da cinsel şiddet de önemli bir zorbalık türüdür. Bu tür davranışlar, rahatsız edecek şekilde dokunma, bakışlarla veya el kol hareketleriyle rahatsız etme ya da argo konuşmalarla laf atma şeklinde olabilir. Hatta bazı ortaokullarda, öğrencilerin eşofmanlarını indirme gibi utandırıcı eylemler de bu kapsamda değerlendirilebilir. Son yıllarda oldukça yaygınlaşan bir diğer zorbalık türü ise siber zorbalıktır. Bu da dijital ortamlar üzerinden yapılan saldırgan davranışları kapsar.
“ZORBALIK İLE MÜCADELE İÇİN EĞİTİMDE KARAKTER GELİŞİMİ ÖNCELİKLİ OLMALI"
Okullarda ilk olarak, uzun vadede karakter eğitimi gibi önleme çalışmalarına odaklanılmalı. Okullar, sadece akademik derslere değil, aynı zamanda çocukların etkili iletişim kurma, sorun çözme becerileri ve sosyal-duygusal yeteneklerini geliştirme konularına da önem vermeli. Eğer bu becerileri kazandıramazsak, erdemli gençler yetiştiremeyiz ve şiddetli zorbalığı önleyemeyiz. Howard Gardner’ın söylediği gibi, içsel zeka, kişinin kendisini anlaması, fark etmesi, sevmesi ve duygularını yönetebilmesi önemlidir. Hayatta bizi öfkelendiren durumlar her zaman olacaktır; ancak öfkemize nasıl tepki verdiğimiz bizim sorumluluğumuzdur. Bu noktada, en başta yöneticiler, öğretmenler ve veliler çocuklara söylemleriyle değil, davranışlarıyla örnek olmalı ve onlara değerler kazandırmalıdır. Eğer bu değerleri çocuklara kazandıramazsak, şiddeti ve zorbalığı da önleyemeyiz.
"ZORBALIK, ÖĞRENCİLERİN PSİKOLOJİK SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR”
Zorbalığa maruz kalan öğrenci kendisini tehdit altında hisseder, kaygı ve endişe duyar. Okula gitmek istemez çünkü orada fiziksel ya da psikolojik rahatsızlık yaşadığını bilir. Bu nedenle, zorbalık yaşayan öğrencilerde devamsızlık oranı artabilir. Devamsızlık, dolaylı olarak başarıyı düşürür. Utangaç, arkadaş edinme konusunda zorluk çeken ve içe kapanık çocuklardır. Bu zorbalık fiziksel şiddet, dışlama, alay etme, küfretme ya da hakaret etme şeklinde olabilir ve nadiren de olsa intihara bile sebep olabilir. Zorba öğrenciler genellikle fiziksel veya psikolojik olarak daha güçlü olan, bu güçlerini kötüye kullanan öğrencilerdir. Öfke kontrolü sorunları vardır, dürtülerini ve duygularını yönetemezler. Empatik becerileri düşüktür.
Başarısızlık önemli bir risk faktörüdür. Başarısızlığını tolere etmek için kendini başkalarına zorbalık yaparak, ‘Ben de varım’ şeklinde bir anlamda kanıtlama ihtiyacı duyabilir. Bu öğrencilerin sorun çözme becerileri zayıftır. Zorbalık yapılma sebebinde şiddetin model alınması önemli bir faktördür. İnsanlar, televizyonlarda, ailede ya da evde şiddeti görerek bunu kabul edilebilir bir şey olarak algılayabilirler. Bunun yanı sıra, kıskançlık da önemli bir sebep olarak karşımıza çıkabiliyor. Medyanın, özellikle sosyal medya ve dizilerin etkisi de göz ardı edilemez.
ÖĞRENCİLERİN YÜZDE 36,8'I HAFTADA BİR KEZ ZORBALIĞA UĞRUYOR"
2024 yılında yapılan Anadolu lisesindeki araştırma da öğrencilerin yüzde 36,8’i haftada en az bir kez zorbalığa uğradığını belirtmiştir. Zorbalık yaptığını kabul edenlerin oranı ise yüzde 13,0’dır. Cinsiyet açısından değerlendirildiğinde, zorbalığa uğrama oranı kızlarda yüzde 33,8, erkeklerde ise yüzde 41,7 olarak bulunmuştur. Zorbalık yaptığını söyleyenlerin oranı kızlarda yüzde 7,5, erkeklerde ise yüzde 21,9’dur. Zorbalığın en sık yaşandığı yerlerin başında sınıf ortamı gelirken, bunu okulun bahçesi, koridorları, okul dışındaki park, cadde ve kafeler ile tuvaletler izlemektedir. Özellikle bazı okullarda her yere kamera yerleştirilmiş olsa da, tuvaletlerde kamera bulunmadığı için öğrenciler kavga etmek amacıyla bu alanları tercih edebilmektedir. Zorbalık olaylarının yaşandığı diğer yerler arasında kantin, spor salonu ve hatta okul taşıtları da yer almaktadır. Ayrıca akran zorbalığına kesinlikle bilimsel bir veri lazım.
Bununla birlikte, okulların kendi durumlarını da değerlendirmesi gerekir. Zorbalığın fiziksel, sözel, dışlama, eşyalara zarar verme veya dedikodu yayma gibi türleri ne kadar yaygın, bu yaygınlık kızlar ve erkekler arasında nasıl farklılık gösteriyor, hangi sınıf düzeyinde ne kadar yoğunlaşıyor gibi soruların cevapları belirlenmelidir. Ayrıca her okulun riskli bölgeleri farklıdır; bazı okullarda sınıf, bazılarında koridor, kantin ya da kütüphane riskli alan olabilir. Bu bölgelerin tespiti de son derece önemlidir. Zorbalıkla mücadelede, öncelikle okulda zorbalık eğiliminde olan öğrencilerle mağdur öğrencileri belirlemek ve her iki grup için ayrı psiko-eğitim programları uygulamak gereklidir.
“ÇOCUKLARIN ZORBALIKLA MÜCADELE EDEBİLMELERİ İÇİN AİLE DESTEĞİ ÖNEMLİ"
Çocuk, mağdur olduğu durumda ilgilenilmemesi doğru değildir. Eğer çocuk eve geldiğinde moral bozukluğu, bedensel dilinde değişiklik ya da kıyafetlerinde bir farklılık görüyorsanız, mutlaka bunu konuşmalısınız. Ayrıca, çocuğun okulda yaşadığı olumsuz bir durumu size anlatabilmesi için aranızdaki iletişimin güçlü olması gerekir. Okullarda, ‘ispiyonculuk’ gibi yanlış bir inanç vardır; çocuklar, yaşadıklarını öğretmene veya okul yönetimine anlatmaktan çekinirler çünkü ‘ispiyoncu’ olarak damgalanma korkusu yaşarlar. Bu durum, özellikle ergenlik çağındaki erkeklerde daha yaygındır. Bu nedenle anne babaların, çocuklarıyla iyi bir diyalog kurarak, onların okulda yaşadıkları sorunları çekinmeden anlatabilmelerini sağlamaları ve duyarlı olmaları gerekmektedir. Eğer okul yıllarında zorba çocukların davranışları önlenemezse, ilerleyen yaşlarda daha büyük suçlar işleyebilirler.
Çoğu anne baba, kendi çocuğuna bir şey yapıldığında hemen okula gidip hesap sorar, ancak çocuğunun zorbalık yaptığına genellikle göz yumar. ‘Sen vur, ama mağdur olma’ gibi bir yaklaşım sergilerler. Oysa bu tür bir davranış, çocuğun ileride büyük suçlara karışmasına ve belki de şiddet içeren davranışlar sergilemesine yol açabilir. Anne babalar, bu konuda daha dikkatli olmalı ve çocuklarına empati ve doğru değerler aşılamalıdır.