Yeni Ankara Yazarı Zübeyir Tokgöz, çocukluktan başlayan hayallerini bugüne taşıdı
"Venüs’ün Şifresi" adlı kitabında okuyucusunu hem evrenin derinliklerine hem de kendi içsel labirentine davet eden Yeni Ankara yazarı, Zübeyir Tokgöz Ankara'da okuyucularıyla buluştu.
Tokgöz, çocukların ilgi gösterdiği imza gününde, yıldızlara bakan bir çocuğun hayalinden bugünün kalemine taşan yolculuğunu Yeni Ankara muhabirine anlattı.
"ŞİFRE DIŞARIDA DEĞİL İNSANIN İÇİNDE"

"Venüs benim için sadece gökyüzündeki parlak bir cisim değil. Kadim uygarlıkların tanrıça imgesinden, aşkın, güzelliğin ve bilgeliğin sembolüne dönüşen bir anlamı var. Kitabımda Venüs, insanın içsel yolculuğunu ve evrensel hakikati arayışını temsil ediyor. Şifre kelimesi burada hem metaforik hem de gerçek bir çağrışım. Her bir okuyucu, bu kitabın içinde kendi iç dünyasına dair çözmesi gereken bir gizemle karşılaşıyor. Yani şifre, dışarıda değil, insanın içinde."
HERKESİN HAYATINDA ÇÖZMESİ GEREKEN ŞİFRE: KENDİNİ TANIMAK

Kitapta geçen şifre okuyucunun çözmesi gereken bir bilmece mi, yoksa bir farkındalık süreci mi sorusuna yazar şu şekilde yanıt verdi: "Aslında ikisi de. Herkesin hayatında çözmesi gereken bir “şifre” var. Kendini tanımak. Kitaptaki anlatılar sembollerle bezenmiş durumda ama bu semboller ne tamamen gizli ne de doğrudan. Okuyucu kendi bilinç düzeyinde, kendi hayatıyla bağlantılı şekilde bu sembolleri çözmeye başlıyor. Bu kitap, zihinsel değil ruhsal bir okuma öneriyor."
MAVİ VE KIRMIZI PARLAYAN YILDIZLARIN BİR AYRIMI OLMALIYDI: ÖĞRENMENİN PEŞİNDEN GİTTİM
Çocukluğunda gökyüzüne duyduğu merakın kitap yazmaya iten bir güce dönüşmesine değinen Tokgöz, "Kırşehir’de doğdum. Bozkırın ortasında, yıldızlarla dolu bir Ağustos gecesi gökyüzüne baktım ve orada sanki bana bir şeyler fısıldayan bir düzen, bir sır gördüm. Mavi ve kırmızı parlayan yıldızları izlerken onların neden öyle göründüğünü anlamak istedim. Uzaya merakım da, tarihe ilgim de o gecede arttı. O çocuk hâlâ içimde yaşıyor. Araştırma, merak ve hayal gücü birleşince ortaya yazma tutkusu çıktı." dedi.
"HAKLIYDIM AMA MEMLEKETİN YÖNETİMİYLE DE HEP İLGİLENEN BİRİYDİM"
Yazar Tokgöz, sözlerine şu şekilde devam etti: "Yazarlık serüvenim, Demokratikleşme Sürecinde Siyasi Partiler adlı kitabımla başladı. Bu benim için sadece bir kitap değil, profesyonel yazarlığa giden yolda ilk adımdı. Daha sonra gökbilim üzerine yazmaya başladım. "Küre"ve "Ongay (Jüpiter)" adlı kitaplarım bu alandaki ilk eserlerimdi. İlerleyen süreçte oğullarıma kahramanlar sunmak istedim. Onların başrolde olduğu çocuk kitapları yazdım. Bu süreçte şunu fark ettim: Türkiye’de çocuk edebiyatı ciddi anlamda ihmal edilmiş. Oysa bizim, hem kendi çocuklarımıza hem de dünya çocuklarına tanıtabileceğimiz çok sayıda kahramanımız, mitolojimiz, tarihsel hikâyemiz var."
"Özellikle Türk Cumhuriyetlerinin de bu alana dahil edilmesiyle birlikte elimizde zengin bir malzeme birikiyor. Yazar arkadaşlara da bu alana yönelmelerini tavsiye ediyorum çünkü bu topraklarda işlenmeyi bekleyen çok sayıda hikaye var.
"Çocuklara bilim anlatmanın yolu, onların dünyasına girerek olur. Her kitabımda bir gezegeni konu alıyorum. Mesela Mars'ta geçen bir hikâye hem macera hem de temel bilimsel bilgiler içeriyor. Hayal gücüyle bilimi birleştiriyorum. NASA’nın Mars’a insan göndermeyi planladığı bu çağda, neden Türk çocukları da hayal kurmasın?" dedi.
Kitap okuma kültürü hakkında düşüncelerini farklı bir pencereden sözlerine yansıtan yazar: "Kitap okumak bir görev değil, bir ihtiyaç ve keyif olmalı. Çocuk ne seviyorsa onu okumalı. Evde kütüphane yoksa, kitapla tanışmamışsa çocuk okur olmaz. Ben kendi çocuklarıma örnek oldum. Tatile çıkarken bile bavullarına kitap koyarlar, belki okumazlar ama bu bir alışkanlık, bir aidiyet yaratıyor. Bu da zamanla dönüşür."dedi.
İKİ TEMEL TUTKUM: TARİH VE GÖKBİLİMİ
İki alanda yazıyorum: tarih ve gökbilim. Her gökbilim kitabımda bir gezegeni merkeze alıyor, orada geçen bir macera eşliğinde çocuklara bilimsel bilgiler sunuyorum. Mars gibi gezegenler şimdilik uzak olsa da, NASA’nın çalışmaları çocuklara umut ve ilham veriyor. Ben de bu ilgiyi hikâyelere dönüştürerek bilim ve teknolojiyi sevdirmeyi amaçlıyorum.
Tarih kitaplarımda ise Ahi Evran ve Göktürk Prensi gibi kahramanları fantastik bir dille anlatıyorum. Amacım, çocuklara kendi kültürlerini eğlenceli ve etkileyici bir şekilde tanıtmak. Şu ana kadar 15 kitap yazdım, yeni kitaplar da yolda.
"KİTAPLARIM OYUNA DÖNÜŞSÜN ÇOCUKLARA ULAŞSIN İSTİYORUM"

15. kitabını tamamlayan yazar sonbaharda yeni bir kitabının çıkacağının da müjdesini verdi. "Ayrıca Ankara’da geçen bir macera üzerine çalıştım: Gordion Tümülüsü etrafında geçen, Frigler’e dair fantastik bir hikâye. Bu hikayelerin çizgi filme, tiyatroya, oyuna dönüşmesini çok isterim. Yapımcılara da buradan çağrım olsun. Türkiye’nin her köşesine ulaşmayı, her çocuğa dokunmayı hayal ediyorum."
"HAYALİM ASTRONOT OLMAKTI"
"Eğer Türkiye’nin teknolojisi o dönemde gelişmiş olsaydı, en büyük hayalim astronot olmaktı. Hatta Mars’a gidip onun fatihi olmayı düşlüyordum. Ama o hayalleri bir süreliğine ertelemek zorunda kaldık. Yine de memleketime, milletime hizmet etme isteğim hep sürdü; bu yüzden farklı alanlarda katkı sunmaya çalıştım. Eşim Betül Tokgöz Gazi Üniversitesinde Okul Öncesi bölümünde öğretim görevlisi. Yazdığım tüm kitapları önce kendisi okur. Eğitimsel açıdan denetler, içeriklerin uygunluğuna katkı sağlar. Ayrıca eşim Gazi Teknopark bünyesindeki Bilişim Garajı platfomunda çocuklara dijital eğitim içerikleri üretiyor. Ortak ilgi alanlarımız sayesinde birbirimizi tamamlıyoruz."
"TÜRKİYE'NİN HER KÖŞESİNDE ÇOCUKLARA ULAŞMAK İSTİYORUM"
"Ekim ayında fuar ve okul sezonu başlıyor. Birçok ilden davet alıyorum. Amacım, Türkiye’nin her köşesine gidip çocuklarla bir araya gelmek, onların hayal dünyasına dokunmak. En büyük ödülüm, bir çocuğun kitabımı okurken yaşadığı heyecandır."