Yargı çalışanları Ankara'da ses yükseltti: “Adalet Bakanlığı sadece hakim ve savcıdan mı ibarettir?”

Yeni adli yılın açılışı kapsamında Büro-İş Sendikası, yargı çalışanlarının yaşadığı sorunlara dikkat çekmek ve taleplerini kamuoyuyla paylaşmak amacıyla Ankara Adliyesi önünde bir araya geldi. Genel Başkan Hamzaçebi, “Yargı çalışanları görmezden geliniyor, temel ihtiyaçlarımız karşılanamıyor” dedi.

Yargı çalışanları Ankara'da ses yükseltti: “Adalet Bakanlığı sadece hakim ve savcıdan mı ibarettir?”

Büro Hizmet Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Büro İş), 2025-2026 adli yılının açılışı dolayısıyla yargı çalışanlarının yaşadığı sorunlara dikkat çekmek ve taleplerini kamuoyuna duyurmak amacıyla Ankara Adliyesi önünde bir araya geldi. Sendika temsilcileri, yargı emekçilerinin artan iş yükü, düşük ücretler ve özlük haklarına ilişkin yaşanan sıkıntıların çözüm beklediğini söyledi.

“YENİ ADLİ YIL BAŞLADI”

Sendika adına basın açıklamasını okuyan Genel Başkan Alay Hamzaçebi, hukuk devleti ilkesinin çağdaş ve çoğulcu demokrasilerin temel taşı olduğunu vurgulayarak, “1 Eylül aynı zamanda Adli Yılın başlangıcı. Hukuk devleti ilkesi, özgürlükçü, çoğulcu, çağdaş demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Günümüz kamu hukuku anlayışında kuvvetler ayrılığı; yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin farklı organlarca kullanılması şeklinde anlaşılmaktadır. Oysa tam tersi olarak bu yetki Türkiye’de bir kişiye aittir. Gelinen noktada yargı rakipleri susturmak, sindirmek, bastırmak, canını yakmak; emeği sömürmek amaçlı bir maşa olarak kullanılmaktadır. Biz memurlar, emekliler, emekçiler olarak maşayı insanca yaşamak, sağlıklı beslenmek için fahiş fiyatlar nedeniyle satın alamadığımız, cebimizi de elimizi de yakan temel gıdaya dokunmak için kullanır hale geldik.” dedi.

“ANAYASAYI TANIMAYANLAR YENİ ANAYASA PEŞİNDE”

Mevcut anayasayı fiilen uygulamayanların yeni anayasa vaadine tepki gösteren Hamzaçebi, “Mevcut Anayasayı tanımayanlar yeni anayasa yapacaklarmış. 2017 anayasa değişikliğinde özgürlükler gelecek, refahımız artacak dediler; hapishaneler iddianamesi bile düzenlenmemiş, ceza alsa bile yatarı olmayan, halkın oyları ile seçilmiş yüzlerce hatta binlerce belediye başkanı, gazeteci, aydın, sendikacı tutuklu ile doludur. Bir ülkede hukuk sitemi iyi değilse, hukuk güvenliği yoksa; özgürlükte yok huzurda yok, güvende yok, üretimde yok, refah ta yok. Emekçilerin anlatılan bu hikâyelere karnı tok; gıdaya, besine, insanca yaşayabileceği bir gelire ihtiyacı var.” ifadelerini kullandı.

“ZAM DEĞİL, SEFALET TEYİDİ”

TÜİK’in talimatla belirlenen enflasyon oranlarıyla maaşların bilinçli olarak eritildiğini öne süren Hamzaçebi, şunları kaydetti:

“Hükümetin istediğine göre enflasyon oranlarını talimatla açıklayan TÜİK’in uydurulmuş düşük enflasyon oranları, Vergi, Faiz, Bütçe, gelir transferleri ve Toplu Sözleşme Tiyatrosu ile sefalete mahkûm edilmiştir. 5 gün önce hükümetin atadığı ve çoğunluk oyuna sahip olduğu noter görevi gören hakem kurulu tarafından onaylanan 2026 yılı için yüzde 11+7+ taban aylığa bin TL, 2027 yılı için yüzde 5+4 sefalet zamları hiçbir yaraya merhem olmaz. Bu komik zamlar ile Ocak 2026 ‘da en düşük memur maaşı 52 bin 725 TL, en düşük memur emeklisi maaşı 25 bin 164 TL olacak. Refah payı içermeyen, beklenen enflasyon oranında ki zam, zam değildir. Maaşlarımızın yüzde 75-80’ni kiralara gidiyor.”

“ADALET BAKANLIĞI HAKİM VE SAVCIDAN MI İBARET?”

Hamzaçebi, Ankara Adliyesi’nde binlerce çalışanın faydalandığı yemekhanenin tam da bu dönemde tadilat gerekçesiyle kapatılmasına tepki göstererek, “Adli Tatilde nöbetçi mahkemeler dışında bütün hakim ve savcılar izindedir. Oysa eksik personel ve iş yoğunluğu nedeniyle yargı çalışanlarının çoğu görevinin başındadır. Tam da bu zamanda en az 2 bin kişinin çalıştığı Ankara Adliyesi yemekhanesi bakım onarım tadilat nedeniyle kapatılmaktadır. Bu durum artık önceki yıllardan itibaren devam ederek süreklilik halini almıştır. Dışarda bir öğün yemek 600-700 liradan aşağı değil. Bu sefalet zamları ile bizlerin karnını doyurması imkânsız. Buradan Adalet Bakanına sesleniyoruz. Adalet Bakanlığı hakim ve savcıdan ibaret midir? Adalet Bakanlığının diğer çalışanları üvey evlat mıdır?” şeklinde konuştu.

Hamzaçebi, taleplerini şu şekilde sıraladı:

  • Adalet Hizmetleri Sınıfı bir an önce oluşturulsun.
  • Adalet Hizmetleri tazminatı artırılarak merkez teşkilatı dahil edilerek tüm yargı çalışanlarına verilsin.
  • Yargı çalışanlarına fiili hizmet zammı verilsin.
  • Adalet çalışanlarına döner sermaye gelirlerinden pay verilsin.
  • Kamu çalışanlara refah payı içerecek şekilde insan onuruna yaraşır ücret ödensin.
  • Vergi oranı yüzde 10 olarak sabitlensin.
  • Ek ödeme, seyyanen zam ve tazminat benzeri ödemeler emekli keseneğine sayılsın.
  • 3600 ek gösterge ayrımsız tüm kamu emekçilerine verilsin.
  • Yargı emekçilerine Hâkim ve Savcılarda olduğu gibi brüt maaşlarının yüzde 10’u tutarında yargı ödeneği verilsin.
  • Adalet çalışanları 2802 sayılı Hâkim ve Savcılar Kanununa göre değil 4483 sayılı Memur Suçları kanununa göre yargılansın.
  • Adli Yıl açılış ayında tüm yargı çalışanlarına 1 maaş tutarında ikramiye ödensin.
  • Nöbet görevi verilen Yargı Çalışanlarının, nöbet ücreti ve izinlerinde komisyonlar arasındaki uygulama farklılıkları giderilsin.
  • Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışan personel, Genel İdari Hizmetler Sınıfına, içerisinde teknik kadroda görev yapanlar Teknik Hizmetler Sınıfına geçirilsin.
  • Zabıt Kâtibi kadrosunda görev yapanlar için “Uzman Kâtip” ünvanı oluşturulsun,
  • Personel alımına hız verilerek; iş yüküne uygun olarak çalışan sayısı artırılsın.
  • Yemek hizmeti ücretsiz olsun, dışarıda yoklama, icra, keşif gibi görev yapan memurlara da yemek bedeli nakden ödensin.
  • Ulaşım ödeneği, tüm adliye çalışanlarına ödensin.
  • Disiplin affı çıkarılsın,
  • Yeşil pasaport bütün memurlara verilsin.

“ADALETİN YÜKÜ SADECE YARGIÇLARIN OMUZUNDA DEĞİL”

Birleşik Kamu- İş Sendikası Genel Başkanı Orhan Yıldırım ise şunları söyledi:

Adaletin sağlanmasında yalnızca hâkimler ve savcılar değil, tüm yargı çalışanları önemli bir rol oynamaktadır. Adaletin daha hızlı ve etkin işlemesi için, yalnızca hâkimlerin değil, tüm adalet çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Ancak Türkiye’de adalet sistemi sadece yargı eliyle oluşmuyor; sistemi ayakta tutan emekçilerin de ekonomik koşulları göz önünde bulundurulmalıdır. Toplu sözleşme süreçlerinde tüm memur ve emekli memurların hakları adil bir şekilde gözetilmelidir. Bu konuda karar mercii yine Cumhurbaşkanı’dır. Eğer adaletin daha iyi işlemesini istiyorsak, adalet sisteminin tüm çalışanlarına hak ettikleri değeri vermemiz gerekiyor.”