Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde Hıdırellez coşkusu! Kültürel miras geleceğe taşınıyor
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, Gölbaşı Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi, Somut Olmayan Kültürel Miras Derneği, Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi iş birliğiyle düzenlenen Hıdırellez Şenliği, HBV Itri Yerleşkesinde düzenlendi.
Şenliğin açılış törenine; Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Metin Orbay ve Prof. Dr. Kürşat Göktürk, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz, Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nurşen Özkul Fındık, Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Aydan Irgatoğlu ile akademisyen ve öğrencileri katıldı.

Hacı Bayram Veli Üniversitesi üniversite öğrencileri ve halk baharın gelişini simgeleyen Hıdırellez’i İtri Kampüsü’nde düzenledikleri kapsamlı bir etkinlikle kutladı. Geleneksel oyunlardan çeyiz sergilerine, el sanatlarından kültürel sembollere uzanan zengin içerikli programda, öğrenciler geçmişle gelecek arasında köprü kurmayı hedefledi.

Bu yılki Hıdırellez kutlamaları, sadece mevsimsel bir geçişi değil; aynı zamanda Türk halk kültürünün derinliklerinde yatan somut olmayan değerleri gün yüzüne çıkaran bir platforma dönüştü. Etkinliğin organizasyonunda aktif rol alan Türk Halk Bilimi Bölümü öğrencileri, hem kendi hazırladıkları sunumlarla hem de bölgeden getirdikleri özgün materyallerle, ziyaretçilere adeta bir kültür şöleni yaşattı.
Etkinlikte Türk Halk Bilimi 3. sınıf öğrencisi Cemile Uzuner, şöyle konuştu:
"Sergimizde yer alan bindallılar, tülbentler, yelekler, örtüler ve Mardin’den getirilen çoban çantası gibi pek çok geleneksel eşya, geçmişte çeyizin taşıdığı derin anlamlardandır. Çeyiz geçmişte yalnızca bir ev eşyası değil ailenin emeğini, kadının hünerini ve sosyal statüsünü gösteren bir kültürel yapıydı. İpek kumaş ve dikiş malzemeleri zor bulunurdu, ne kadar çok çeyiz varsa o kadar zenginlik ve saygınlık ifade ederdi. Bugünse ne yazık ki çeyiz, sadece maddi bir beklentiye dönüştü.”
Türk Halk Bilimi Bölümü 3. sınıf öğrencisi Sunay Keser, dokuz taş oyununa ilişkin şu bilgileri paylaştı:
"M.Ö 1400’lü yıllara dayandığı düşünülen “Dokuz Taş” oyunu Osmanlı döneminde tüccarlar tarafından geliştirilerek vakit geçirme aracı haline geldi. Oyun hem zihinsel gelişim hem de stratejik düşünme açısından büyük önem taşıyor."
Türk Halk Bilimi bölümü son sınıf öğrencisi Zeynep Reyhan Daldallı da "topuz portal" oyununa ilişkin şu bilgileri verdi:
"UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne aldığı “Topuz Portal” (Kumalak) oyunu Kazakistan ve Kırgızistan kökenli bir oyundur. Anadolu’da mangala olarak bilinen oyunla benzerlikler taşır. Bu oyun, aslında sadece boş zaman geçirme aracı değil. Türklerin göçebe yaşamlarında dahi strateji geliştirme yeteneklerini kaybetmediklerini gösteren önemli bir kanıt. Oyunda taşlar, tuzluklar ve kazanlar stratejik hamlelerle kazanılıyor. Her hamle, geçmişten bugüne taşınan kültürel bir iz barındırıyor. Peçiç oyunu ise özellikle kadınların ev içindeki üretkenliğini ve yaratıcılığını yansıtması açısından dikkat çekiyor. Artan kumaş parçalarından dikilen özel peçiç alanlarında oynanan bu oyun çeyizle birlikte kadınların kültürüne değer katıyor. Oyunun kurallarında kullanılan figürlerin sayısal karşılıkları oyuncuya ne kadar ilerleyebileceğini gösteriyor. Oyunumuz Güneydoğu Anadolu’da hala bazı köylerde çocuklar tarafından oynanmaya devam ediyor."
Türk Halk Bilimi Bölümü 3. sınıf öğrencisi Sena Güzel ise şu görüşleri şu şekilde dile getirdi:
"Altay Türklerinde tuz almaya giderken insanlar soğuktan, açlıktan etkilenirler yollarda perişan olurlar. Bu yüzden en yaşlı gözden çıkmış kişilere tercih ederler. "Tuskn Bar" tuza gitmek, ölüme gitmek şeklinde de nitelendirilmiştir. Aynı zamanda Anadolu'da da kazadan beladan korunmak için de tuz verilir. Eskiden kervansaraylar konaklarda şöyle söylemişlerdir. Bir insanın ekmeğini ve tuzunu yiyorsanız o insanla aynı masada oturabilirseniz denmiştir."