DTCF'deki lanetli miras: Orta bahçede esen rüzgâr, Ankara'yı ve Türkiye'yi hâlâ titretiyor...
Ankara Üniversitesi DTCF, 1948’deki “komünist” akademisyen tasfiyelerinden bu yana ideolojik fırtınaların kalbi. Atatürk’ün vizyonuyla doğan fakültede, aradan geçen yıllara rağmen hâlâ sloganlar sustuğunda yumruklar konuşuyor.
DTCF'de 1948'den günümüze uzanan gerilim, son günlerde patlak veren olaylarla gündeme bomba gibi düştü. Peki, Türk kültürünü bilimsel yöntemlerle inceleyecek araştırma kurumlarına duyulan ihtiyaç ile ortaöğretim kurumlarına ulusal dil ve tarih alanında çağdaş anlayışla yetişmiş öğretmen kazandırma, ayrıca mevcut öğretmenlerin bu alanlardaki bilgilerini geliştirme amacı güden, "Türkiye'nin aynası" fakülte neden hâlâ fırtınaların merkezi?
CUMHURİYET'İN İLK ÇINARI, KAOSUN KALBİ

Ankara'nın kalbinde, 1930'lu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk'ün vizyonuyla kurulan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF), Türkiye'nin en köklü yükseköğretim kurumlarından biri. Bruno Taut'un ikonik mimarisiyle yükselen bu bina, sadece akademik bir kale değil, aynı zamanda siyasal olayların merkezi.

1948 DTCF Tasfiyesi, dönemin en karanlık sayfalarından. "Komünist" ithamıyla Pertev Naili Boratav, Behice Boran, Niyazi Berkes ve Muzaffer Şerif olmak üzere dört öğretim üyesinin üniversiteden uzaklaştırılması, milliyetçi-solcu geriliminin fitilini ateşledi. Bu olay, ülke çapında sağ-sol kavgalarını da alevlendirdi. Tan Gazetesi Baskını ve Irkçılık-Turancılık Davası'yla birleşince siyasi ortam zehirlendi. Yüzlerce tanık ifadesi alındı, tasfiye dalgası akademiyi sarstı.
ÖĞRENCİ OLAYLARININ MERKEZİ

1960'lar ve 1970'ler, solcu ve ülkücü gruplar arasında taşlı-sopalı kavgalarla geçti. 1960 darbesi, 1971 muhtırası ve 1980 ihtilali sırasında akademisyenler kovuldu, dersler aksadı. Fakülte, farklı görüşteki öğrenci gruplarının eklendiği bir mozaik haline geldi, ama bu çeşitlilik, sık sık şiddet patlamalarına yol açtı.
SİLAH SESLERİ YÜKSEL CADDESİ'NDE YANKILANDI

Üniversite için tarihin bir başka dönüm noktası ise 26 Şubat 2015. Ülkücü ve solcu öğrenciler arasında çıkan kavgada silahlar patladı. Hocalı Katliamı anmasında Yasini Şerif okunurken "Kahrolsun faşizm" sloganları atıldı. Taşlar, yumruklar havada uçuştu. Bir güvenlik görevlisi mermiyle, üç öğrenci taş darbesiyle yaralandı. Polis fakülteye baskın yaptı, onlarca gözaltı gerçekleşti. Ülkücü liderlerden Sinan Koç, "PKK'lılar başlattı" derken, sol gruplar "faşizme karşı direniş" diye kendilerini savundu. Olaylar soğuduktan sonra taraflar, patlak veren gerilimin aslında yılların birikimi olduğunu itiraf etmek durumunda kaldı.
ÇIĞRINDAN ÇIKAN OLAY
DTCF'nin huzursuz mirası, 2024 Ekim'inde yeniden su yüzüne çıktı. Bir sonbahar gününde, fakülte bahçesinde ideolojik gruplar arasında çıkan arbede, ülke gündemini salladı. Solcu ve feminist öğrencilerle milliyetçi gruplar arasında başlayan tartışma, taşlı-sopalı kavgaya dönüştü. Bu olaylar sosyal medyada "çığrından çıkan olay" diye tartışıldı. Kampüs polisi önlem alsa çıkan olaylarda 12 kişi yaralandı.
DAHA ESKİLERDEN BİR YANKI

Daha eski tarihe, 2016'ya döndüğümüzde "Kampüs Cadıları" grubu, bir öğrenciyi "taciz" iddiasıyla dövdü. O görüntü sosyal medyada viral oldu. Kimi alkışlarla yaşanan olaya destek verdi kimi ise tam tersi. Hâlâ çözülemeyen bu gerilimler, DTCF'yi "Türkiye'nin aynası" yapmaya devam etti.
YIL OLDU 2025: YUMRUKLAR VE DİŞLER HÂLÂ SIKILI

Günümüzde ise kavga devam ediyor. Kendilerini milliyetçi ve sol görüşlü olarak tanımlayan öğrenciler arasındaki kızgın rekabet o meşhur orta avluda sürüyor. Sloganlar sustuğunda yumruklar konuşuyor.
DTCF'NİN KARANLIK LABİRENTİ

Türkiye'nin en köklü müesseselerinden DTCF'nin bahçesindeki fısıltılar susmuyor. Birçok akademisyen, geçmişteki kavgaların içinde bulunanlar, tüm bu yaşananları "ideolojik kutuplaşma" olarak tanımlıyor ve "provokasyon" konusunda öğrencileri uyarıyor.
DTCF'nin orta bahçesinden esen rüzgâr, Ankara'yı ve Türkiye'yi hâlâ titretiyor...