Cumhuriyet'in kadın kahramanları: Cepheden sanata bir asırlık mücadele
Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi'nde, 29 Ekim öncesinde düzenlenen "Cumhuriyetin Kadın Kahramanları" etkinliğinde, Doç. Dr. Zümre Gizem Yılmaz Eriş, kadınların Kurtuluş Savaşı'ndaki fedakârlıklarını ve Cumhuriyetin kazanımlarını tarihi bağlamda ele aldı.
Ankara İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi, 29 Ekim öncesinde “Cumhuriyetin Kadın Kahramanları” etkinliğine ev sahipliği yaptı. Etkinlikte, ASBÜ İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zümre Gizem Yılmaz Eriş, Kurtuluş Savaşı’ndaki fedakârlıklardan, Remziye Hisar, Süreyya Ağaoğlu ve Bedia Muvahhit gibi öncü kadınların mücadelelerine değindi.
Eriş, “Derslerimde bu kıymetli kadınları anıyor ve kadınlara ekstra söz hakkı veriyorum. Kamusal alanda daha fazla kadın görmemiz mümkün.” dedi. Cumhuriyet dönemi kadınlarının çalışmalarını araştırıp okumanın önemine dikkat çeken Eriş, “Kurtuluş mücadelesinde erkeklerin de desteğiyle pek çok kadın, kendi hayatlarından fedakârlık yaparak bu sürece katkıda bulundu.” ifadelerini kullandı.
Klasik edebiyat, Rönesans tiyatrosu ve Shakespeare üzerine akademik çalışmalarını sürdüren Eriş, kadınların kamusal alandaki temsiline dair, “Bu konu, özünde bir eğitim meselesidir.” ifadesini kullandı.
"HALİDE EDİPLER SADECE YAZAR KİMLİĞİYLE DEĞİL TOPLUMSAL KATKILARIYLA DA ELE ALINMALI"

Kadın figürlerin eğitim müfredatında daha güçlü bir yer alması gerektiğini belirten Eriş, “Atatürk’ün kaleme aldığı metinler, Hasan Âli Yücel’in öncülüğündeki yayın politikaları ve Cumhuriyet dönemi kadın yazarlarının eserleri temel kaynaklar olarak görülmeli. Halide Edip Adıvar gibi isimler yalnızca ‘yazar’ kimliğiyle değil, çok yönlü toplumsal katkılarıyla ele alınmalıdır.” diye konuştu.
Sunumunda Cumhuriyet’in kadınlara tanıdığı hakların “kendiliğinden verilmiş” haklar olarak sunulmasının tarihsel açıdan eksik bir anlatı olduğuna dikkat çeken Eriş, “Kurtuluş Savaşı sürecinde kadınlar yalnızca cephe gerisinde değil, doğrudan cephede de aktif görevler üstlendiler. Kara Fatma (Fatma Seher Erden) ve Şerife Bacı gibi figürler bize şunu gösteriyor: Kadınlar bu mücadelede yalnızca destekçi değil, belirleyici aktörlerdi.” dedi.
Eriş, kadınların Osmanlı döneminden itibaren yalnız kalmadığını, aksine örgütlü şekilde hareket ettiklerini vurgulayarak şunları kaydetti:
“Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nden Türk Kadınlar Birliği’ne uzanan çizgi, kadınların kendi sözlerini kurdukları bir hattı oluşturdu. Türkiye’nin 1935’te ev sahipliği yaptığı Uluslararası Kadınlar Birliği Kongresi ise bu mücadelenin dünya sahnesine taşınmasında dönüm noktalarından biridir.”
KÜLTÜR VE SANAT: KADININ YÜKSELİŞİ VE VAR OLMA TESCİLİ

Sanatın, özellikle de tiyatronun toplumsal dönüşümdeki rolüne dikkat çeken Eriş, “Tiyatro, tarihsel belleği canlı tutan bir alan. Sahnede anlatılan hikâyeler, kadınların sesini bugüne taşıyan bir araç.” dedi.
Eriş, Osmanlı’nın son döneminde Müslüman kadınların sahneye çıkmasının yasaklandığını hatırlatarak, Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kadın sanatçıların tiyatroda görünürlük kazanmasının kültürel olarak kritik bir eşik olduğunu söyledi. Eriş, “Bu yalnızca sanat tarihinde bir değişim değil; kadınların kamusal alanda var olma hakkının tescilidir.” dedi.
Bu dönüşümün yalnızca tiyatroyla sınırlı kalmadığını belirten Eriş, “Fahrelnissa Zeid gibi sanatçılar, entelektüel ve estetik üretimleriyle Cumhuriyet kadınlarının sesini ulusal sınırların dışına taşıdı. Sanat, kadınların dünya ölçeğinde özneleştiği bir kanal haline geldi.” diye konuştu.
ULUSLARARASI BİR MÜCADELE HATTI: İNGİLTERE’DE SUFRAJETLER

Eriş, kadın hakları mücadelesinin yalnızca Türkiye’ye özgü bir hikâye olarak okunamayacağını vurgulayarak süreci uluslararası bağlamına ilişkin şunları kaydetti:
“İngiltere’de 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında ortaya çıkan sufrajet hareketi; oy hakkı, seçilme hakkı, kamusal temsil ve eşit işe eşit ücret talepleriyle şekillendi.”
Sufrajetlerin zaman zaman sivil itaatsizlik yöntemlerine başvurduğunu ve ağır siyasal baskılarla karşılaştığını hatırlatan Eriş, “Basında küçümseyici, hatta alaycı bir dille hedef gösterildiler. Bu durum, Türkiye’de benzer dönemlerde kadınların yaşadığı direniş biçimleriyle önemli paralellikler taşıyor.” dedi.
Eriş konuya ilişkin şunları söyledi:
“Cumhuriyet’in kadınlara tanıdığı haklar ile sufrajet hareketinin talepleri arasında, dönemin ruhuna dair ortak bir damar olduğunu gösteriyor. Bu kesişimler, kadın mücadelesinin aslında evrensel bir dil kurduğunu ortaya koyuyor.”
CUMHURİYET'İN İLHAM VEREN KADINLARI

Eriş, Cumhuriyet döneminin öncü kadın figürlerinin yalnızca belirli günlerde anılan tarihî isimler olarak kalmaması gerektiğini vurguladı. Eriş, “Bu isimler, tek boyutlu kahraman portreleri değil. Çok boyutlu üretimleriyle bugün hâlâ genç kuşaklar için rol model işlevi görüyorlar.” dedi.
Bu nedenle, bu kadınların biyografilerinin ve üretimlerinin eğitimin merkezinde yer alması gerektiğini, bunun da yalnızca kadın öğrenciler için değil, tüm toplum için bir yüzleşme ve öğrenme alanı sunduğunu belirtti.
Etkinlik kapsamında Cumhuriyet tarihine yön veren pek çok kadının hikâyesi sunumlarda yer aldı. Etkinlikte anılan kadınlar ise şu şekilde:
-
Afet İnan: Atatürk’ün manevi kızı olan İnan, İsviçre’de sosyoloji ve tarih eğitimi aldı. Türkiye’ye döndükten sonra öğretmenlik ve akademisyenlik yaptı; Türk Tarih Kurumu’nun kuruluş sürecinde aktif rol üstlendi.
-
Süreyya Ağaoğlu: Türkiye’nin ilk kadın avukatı olarak anılan Ağaoğlu, kadın ve çocuk haklarının savunuculuğunu üstlendi ve bu alandaki mücadelesiyle uzun yıllar kamuoyunda etkili oldu.
-
Remziye Hisar: Türkiye’nin ilk kadın kimyacılarından biri olan Hisar, akademik çalışmalarıyla bilimin içinde kadın varlığını güçlendiren isimlerden biri olarak öne çıktı.
-
Fahrelnissa Zeid: Modern resim sanatının öncülerinden kabul edilen Zeid, eserleriyle uluslararası alanda Türkiye’yi temsil eden en önemli sanatçılardan biri olarak gösterildi.
-
Sabiha Rıfat Gürayman: Türkiye’nin ilk kadın inşaat mühendisi olan Gürayman, aynı zamanda Fenerbahçe’nin erkek voleybol takımında forma giymiş olmasıyla spor tarihinde sembolik bir figür haline geldi.
-
Sabiha Gökçen: Dünyanın ilk kadın savaş pilotu olarak anılan Gökçen’in mezuniyet fotoğraflarında tek kadın olarak yer alması, dönemin cinsiyet eşitsizliğini çarpıcı biçimde görünür kıldı.
-
Halide Edip Adıvar: Edebiyatçı, hatip ve eğitimci kimliğiyle öne çıkan Adıvar, Millî Mücadele döneminde hem kürsüde yaptığı konuşmalarla hem de yazdıklarıyla toplumsal seferberliğe katkı sundu.
Eriş, bu figürlerin yalnızca birer anı ya da “isim listesi” olarak değil, bugün hâlâ süren eğitim, temsil ve kamusal görünürlük mücadelesinin simge kişilikleri olarak görülmesi gerektiğini söyledi.
“CUMHURİYET, KADINLARIN DA SÖZ SAHİBİ OLDUĞU BİR SÖZLEŞMEDİR”

Sahne sanatlarında kadınların önünü açan, polis baskınlarına rağmen pes etmeyen ilk Müslüman Türk kadın tiyatrocu Afife Jale, Türkiye’nin ilk kadın kimyageri Remziye Hisar, uluslararası üne sahip ressam Fahrelnissa Zeid ve ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen gibi isimlere değinen Eriş, kadınların yalnızca eğitim ve sanatta değil, savaşta da aktif rol aldığını vurguladı.
Eriş, Kara Fatma (Fatma Seher Erden)’in cephedeki üstün hizmetlerini ve bebeğiyle cepheye mermi taşırken donarak şehit olan Şerife Bacı’nın fedakârlıklarını da hatırlattı.
Konuşmasının sonunda Eriş, bugün kadınların elde ettiği hakların değerini anlamak için Afganistan’daki kadınların durumuna dikkat çekti. Mahremsiz dışarı çıkamayan, peçesiz dolaşamayan ve arabanın ön koltuğuna oturamayan kadınlara işaret eden Eriş, “Bu olaylar birer hakikattir. Cumhuriyet, milletin hürriyet aşkından doğan bir devrimdir. Onlar istiklal uğruna ölmeseydi, siz bugün esir olmaya mahkûm olurdunuz.” sözleriyle hakların kazanım sürecini hatırlattı.