Birleşik Kamu-İş'ten toplu sözleşme tepkisi! “Simit parası üzerinden maaş hesabı yapanlara izin vermeyeceğiz”
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, toplu sözleşme sürecinde memur ve emekçilerin haklarını savunmak için düzenlediği yürüyüşte Ankara'dan ses yükseltti. Başkan Orhan Yıldırım, açıklamasında, “Bulunduğumuz yerde simit parası üzerinden kimsenin bizimle maaş hesabı yapmasına izin vermeyeceğiz” dedi.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu ve ona bağlı sendikalar, toplu sözleşme sürecinde taleplerini duyurmak ve seslerini yükseltmek amacıyla Anıtpark’ta bir araya geldi. Burada düzenlenen basın açıklamasının ardından üyeler ve başkanlar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önüne yürüyüş gerçekleştirdi. Sendika adına basın açıklamasını Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkan Orhan Yıldırım okudu.
“TOPLU SÖZLEŞME MASASINDA ARTIK FİGÜRAN DEĞİLİZ”

Toplu sözleşme masasında ilk kez figüran olmayacaklarını söyleyen Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Yıldırım, “Haftalardır süren ve Türkiye'de yaklaşık 4 milyon memur ile 2,5 milyon memur emeklisini, aileleriyle birlikte toplamda 25 milyonu aşkın insanı ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci, tüm basın yayın organlarında yer almakta ve ülkenin üçte bir nüfusunu doğrudan etkileyen önemli bir süreç olarak devam etmektedir. Bizlerde bu sürecin aktif bir parçasıyız. Bu yıl ilk kez 8. Dönem Toplu Sözleşme Masası’nda yerimizi aldık. Masaya otururken de şunu açıkça ifade ettik: Yedi dönemdir süren toplu sözleşme süreçlerinde oynanan tiyatro oyununun sekizinci döneminde figüran olmayacağız. Oyun aynı olsa da bu oyunu bozacağız. Bizden sadece imza atmamızı, imzada yanmamızı istiyorlar. Ancak bizler; emekçiler, emekliler, çiftçiler, köylüler, iş sahibi olanlar, işsiz bırakılanlar, üniversiteyi bitirip atanamayanlar, atanma hakkı elinden alınanlar, mülakatla elenenler, yani bu ülkenin tüm onurlu vatandaşları adına buradayız. Birilerinin mağdur ve mazlum duruma düşürülüp, başka birilerinin bu ülkede zevk ve sefa içinde yaşamasına izin vermeyeceğiz.” dedi.
“KRİTİK DÖNEMDE EMEKÇİNİN SESİNİ KISAMAZSINIZ”

Türkiye’nin kritik bir dönemden geçtiğini belirten Yıldırım, hükümetin ve işverenlerin emekçilerin taleplerini görmezden geldiğini belirterek, sözlerini şu şekilde devam ettirdi:
“Tarihsel olarak halkın yaşadığı farklı dönemler vardır. Ülkemiz bugün yine çok sıkıntılı ve kritik bir dönemden geçmektedir. Emin olun ki bizler, tarihin bu dönemine tanıklık eden insanlar olarak, adeta bir imtihan sürecinden geçiyoruz. Herkesin sustuğu, korktuğu bir ortamda biz susmayacağız. Bizler, alanlarda, meydanlarda, sesimizin duyulacağı her yerde ve o kapalı kapılar ardında oturan, refah içerisinde yaşayan hükümet yetkililerine, ‘efendim işçilerimiz’ deyip kendileri gününü gün eden her bir patrona da sesimizi duyurmaya devam edeceğiz. Toplu sözleşme masasına oturduklarında ise bizimle dalga geçer gibi rakamlar önerdiler: 2026 yılı için yüzde 10 + yüzde 6, 2027 yılı için ise yüzde 4 + yüzde 4 Bu rakamları neye göre verdiklerini sorduklarında, TÜİK tarafından açıklatılan sahte enflasyon verilerini gösteriyorlar. Diyorlar ki: ‘Önümüzdeki yıl enflasyon bu kadar olacak, biz de size enflasyon kadar zam veriyoruz.”
“ASGARİ ÜCRET VE EMEKLİ MAAŞLARI YOKSULLUĞU GİZLEYEMEZ”

Emekçilerin yaşadığı ekonomik kayıplara dikkat çeken Yıldırım, 2022-2023 yıllarında öngörülen enflasyon oranlarının gerçeği yansıtmadığına işaret eden Yıldırım, “Ancak 2022-2023 yıllarında öngörülen enflasyon yüzde 10-15 civarındaydı, fakat gerçekleşen enflasyon yüzde 65 oldu. 2025’in sadece ilk 6 ayında enflasyon yüzde 16’ya ulaştı. Sadece Temmuz ayında enflasyon farkı vermeleri yetmiyor. Bu tablo, emekçilere yapılan büyük bir haksızlıktır. Hükümet, her bir emekçinin cebinden kişi başı 15 bin TL’yi alarak doğrudan bütçeye aktardı; yani bizzat her bir emekçiden çaldı. Biz, emekçinin alın terinden kesilen bu parayı hükümete yedirmeyeceğiz. Gerçekler çok farklı: Asgari ücret 22 bin 104 TL, en düşük emekli maaşı 16 bin TL civarındayken ve ülkenin büyük bir kesimi asgari ücretin bile altında gelirle yaşamaya çalışıyorken, bu hesaplanan kişi başı 51 bin TL’lik gelir nerede?” şeklinde konuştu.
“SİMİT PARASI ÜZERİNDEN MAAŞ HESABI YAPANLARA İZİN VERMEYECEĞİZ”

Simit parası üzerinden kimsenin maaş hesabı yapılmaması gerektiğini bildiren Yıldırım, şunları kaydetti:
“Bulunduğumuz yerde simit parası üzerinden kimsenin bizimle maaş hesabı yapmasına izin vermeyeceğiz. Buna emin olun. ‘Terörsüz Türkiye’ye evet diyoruz’ diyorlar; evet, biz de buna katılıyoruz. Ancak aç ve yoksul bir Türkiye’ye hayır diyorum. Turizmin geliştiğini söylüyor ve bununla övünüyorlar. Evet, turizm ülkemizde gelişsin ama biz kendi ülkemizdeki kıyılarda tatil yapamadıktan sonra bu gelişmenin bize ne faydası var? Asgari ücretli ya da emekli, tatile gitmeyi bırakın, evinden dışarı bile çıkamıyor. Böyle bir turizm anlayışını istemiyoruz. Sanayinin geliştiğini de söylüyorlar. Evet, gelişmiş sanayiye karşı değiliz. Ancak sanayi ve madencilik gelişecek diye zeytinliklerin ve ormanların yok edilmesine hayır diyoruz. Ülkede özgürlük olduğunu iddia ediyorlar. Basın özgürlüğünü biz de savunuyoruz. Ancak bir yandan televizyon kanalları kapatılırken buna sessiz kalamayız. Fikir özgürlüğünü savunuyoruz; gazetecilerin tutuklanmasına ise hayır diyoruz. Gelişmiş demokrasilerden yanayız ama seçilmiş belediye başkanlarının, milletvekillerinin ve üniversite öğrencilerinin hukuka aykırı şekilde tutuklanmalarını kabul etmiyoruz.”
“ÜLKE ZENGİNLİĞİ AZINLIK DEĞİL, MİLYONLARIN HAKKIDIR”
Mülakat sisteminden gelir adaletsizliğine kadar pek çok konuda hükümete sert eleştiriler yönelten Yıldırım, “Memur alımlarına evet, fakat mülakat adı altında yapılan adaletsiz uygulamalara hayır diyoruz. Ama bu ülkenin milyonlarca emekçisi, çiftçisi ve köylüsü açken yalnızca yurt dışındaki liderlerle temas kurarak içerideki 86 milyonu görmezden gelemezsiniz. Bu halkı açlığa mahkûm edemezsiniz. Çocuğumuz aç kalmasın, ele güne muhtaç olmayalım istiyoruz. Ülkemizin ürettiği tüm zenginliklerin adil ve dürüst bir şekilde paylaşılması için bu mücadeleyi veriyoruz. 23 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti iktidarını uyarıyoruz: Bu ülkenin zenginliği sadece bir avuç azınlığın değil, milyonlarca vatandaşın hakkıdır. Bu nedenle, her türlü zenginlik halkın alın teri ve emeğiyle üretilmişse, adil bir şekilde paylaşılmalıdır. Biz vatandaşlar olarak sadece emeğimizin karşılığını istiyoruz; eşit işe eşit ücret talep ediyoruz. Hükümeti uyarıyoruz; Emekçiden yana ekonomi politikaları uygulayın. Çünkü sermayeden yana yürütülen politikalar sonucu ülkede ne orta direk kaldı ne de memur ya da çiftçi. Her birimiz yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veriyoruz. Biz bu adaletsizliğe ‘dur’ diyoruz.” dedi.
“SADECE EKONOMİK KRİZ DEĞİL, HUKUK KRİZİ DERİNLEŞİYOR”

Türkiye’nin sadece ekonomik değil, aynı zamanda ciddi bir hukuk kriziyle de karşı karşıya olduğunu belirten Yıldırım, “Ülkemiz sadece ekmek kavgası vermiyor; aynı zamanda bir adalet ve hukuk kriziyle de karşı karşıya. Hükümet ekonomik kriz yok diyor ama aslında hukuku ve adaleti ortadan kaldırdığı için kriz derinleşiyor. Hukukun üstünlüğü yerine, üstünlerin hukuku egemen oldu. Bu nedenle ülkemizde ekonomik kriz bir türlü sona ermiyor. Bu ekonomik krizin sebebi biz değiliz, ama iktidar hâlâ ‘kriz var, alın terinizi biz çözeriz’ diyerek sorumluluktan kaçıyor. Oysa bu krizin faturasını yine biz emekçilere ödetmek istiyorlar. Biz diyoruz ki: Alın terimizden tek bir damla bile vermeyeceğiz, bu krizin bedelini biz ödemeyeceğiz! Sermayeye destek verenler, büyük enflasyonu bizlere enayi gibi göstererek düşürmeye çalışıyorlar. Peki bu enflasyon neye göre düşüyor? Açıklamadıkları sepet ürünlerine göre mi? Kendi aralarında kapalı kapılar ardında ölçüp biçtikleri rakamlarla mı? Eğer gerçekten enflasyon düşüyorsa, neden kiralar düşmüyor? Neden marketteki fiyatlar hâlâ yüksek? Pazarda sebze-meyve fiyatları neden azalmıyor? Ulaşım fiyatları neden sürekli artıyor? Her şeyin fiyatı yükselirken, biz vatandaşlar yoksulluğa ve çaresizliğe mahkûm ediliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Çalışma ve Maliye Bakanlıklarının enflasyon oranlarına dayandırarak sunduğu maaş zamlarını sert bir dille eleştiren Yıldırım, “Sahte enflasyon rakamlarıyla karşımıza gelen Çalışma Bakanı’nın ve onun arkasında duran Maliye Bakanı’nın önerdiği zamları kabul etmiyoruz. Bu önerilerle bir ya da iki yıl daha yoksulluğa mahkûm edilmek istemiyoruz. Biz, Türkiye’nin gerçek sahipleriyiz. Bu ülkenin tarlalarında da, fabrikalarında da hakkımız var. Fabrikada çalışıp emeğiyle geçinen milyonlarca insan olarak, bu düzeni sandıkta değiştireceğiz. Emekliler, memurlar ve tüm emekçiler olarak sesimizi duyuracağız. Çağındaki çocuğuna harçlık veremeyen bir babanın başını öne eğmesinden ders çıkarması gerekenler, bu ülkenin yöneticileridir.” dedi