Ankara'da üfleme cam ustası: 54 yıllık emeğin hikâyesi
Tıbbi camdan takıya, laboratuvardan atölyeye… 54 yıllık cam ustası Fatih Gölbaşı, “Servet kazanmadım ama mesleğim servetim oldu” diyerek cam sanatının inceliklerini Yeni Ankara'ya anlattı.
Ulucanlar Cezaevi Sanat Sokağı’nda camla hayat bulan eşsiz objelerin ardında, 54 yıllık bir emeğin izleri var. Cam ustası Fatih Gölbaşı, bu mesleğe ortaokulu bitirdiği yıl babasının yönlendirmesiyle adım atmış. İlk ustası, Ziraat Fakültesi laboratuvarında cam aletleri yapan bir uzmandı. Burada geçirdiği dört yıllık çıraklık ve kalfalık sürecinin ardından Hacettepe Üniversitesi’ne geçmiş, üniversite ve hastanede 26 yıl boyunca tıbbi cam malzemeleri üzerine çalıştıktan sonra emekli olmuş. Emekliliğinin ardından geçen 24 yılını ise mesleğini yaşatmak ve yeni nesillere aktarmak için harcıyor. 54 yıllık tecrübesini Yeni Ankara'ya anlatan Fatih Gölbaşı, "Bu mesleğe rastgele girdim ama artık cam dünyasından çıkamıyorum. Camla çalışmanın tadı bambaşka. Sadece şekil vermek değil, sabrı da öğreniyorsunuz. Cam eriyene kadar sabırla bekliyor, içine sevginizi kattığınızda ortaya harikalar çıkıyor” dedi.
CAM DÜNYASININ BÜYÜSÜ

Gölbaşı’na göre camla çalışmak, alışkanlık yaptıktan sonra bırakılamayan bir tutkuya dönüşüyor. Bu işin sabrı öğrettiğini vurgulayan Gölbaşı, şu şekilde konuştu:
“Camla çalışmanın zevki çok farklı. Katı bir maddeyi eritip istediğiniz şekle getirebilmenin keyfi bambaşka. Bir de sabrı öğreniyorsunuz. Camın belirli bir erime noktası var. O noktaya gelene kadar beklemek zorundasınız. Sabırla çalışır, sevgi katarsanız ortaya çok güzel işler çıkar.”
Fatih usta, cam işçiliğini ağırlıklı olarak bir zanaat olarak tanımlıyor. Ancak özgün eserler üretildiğinde bunun bir sanat boyutuna ulaştığını da belirten Gölbaşı, “Bence cam işçiliği bir zanaattır. Ama bazen öyle işler yaparsınız ki, daha önce kimse yapmamıştır. O zaman sanat devreye girer" dedi.
CAMIN KEŞFİ: BİR YOLCULUK HİKÂYESİ

Fatih Gölbaşı, camın keşfiyle ilgili anlatılan bir rivayeti şöyle aktarıyor:
“Bildiğim kadarıyla cam tesadüfen bulundu. Milattan önce yapılan uzun yolculuklarda, kervanlar gece kamp kurup büyük bir ateş yakarlarmış. Sabah kalktıklarında, ateşin üstü beyaz bir tabakayla kaplı olurmuş. Sebebini merak edip yeniden ateş yaktıklarında, bu tabakanın yumuşadığını ve çubuklarla şekiller verilebildiğini fark etmişler. Zamanla Mısırlılar ve Suriyeliler camı geliştirerek bugüne kadar getirmiş.”
Bugün cam üfleme sanatını dünyada çok az kişinin yaptığını vurgulayan Gölbaşı, en gelişmiş örneklerden birinin İtalya’daki Burano Adası’nda üretildiğini söylüyor. Türkiye’nin ise bu alanda geride kaldığını ancak son yıllarda toparlanma sürecine girdiğini belirten Gölbaşı, “Bir zamanlar Avrupa'da camda Asyalı ülkelerle yarışırdık ama şimdi çoğu ülke bizi geçti. Yine de Anadolu Üniversitesi’nin Cam Bölümü sayesinde bu sanat son 10-15 yılda yeniden canlandı" dedi.
CAMLA ÇALIŞMAK: KEYİFLİ AMA RİSKLİ

Camla çalışmanın hem keyifli hem de dikkat isteyen bir iş olduğunu söyleyen Gölbaşı, atölyesinin aynı zamanda bir terapi alanı olduğunu vurgulayarak, "Cam çok kırılgandır; hem yakar hem keser. Ama dikkatle ve sevgiyle yaklaşırsanız ortaya harikalar çıkar. Stresli mesleklerden gelen insanlar burada camla uğraşarak rahatlıyor" dedi.
USTA-ÇIRAK İLİŞKİSİ VE EĞİTİM
Fatih Gölbaşı, eskiden çok güçlü olan usta-çırak ilişkisinin bugün neredeyse yok denecek kadar az olduğunu söylüyor. Kendisinin eğitim hayatını da ustasının desteklediğini ve kendisine okuma hakkı verdiğini söyleyerek, "Babam ustama beni teslim etti, ustam da bana okuma hakkı verdi. Bugün bir şeyler yapabiliyorsam onun sayesinde. Ancak günümüzde bu ilişki yok denecek kadar az" dedi.
Yine de bazı belediyelerin sanata verdiği destekle bu ilişkinin yeniden canlanmaya başladığını belirten Gölbaşı, özellikle Altındağ Belediyesi’nin Sanat Sokağı’nda 30’dan fazla sanat dalının aktif olmasını umut verici bulduğunu aktardı.
ÜFLEME CAM SANATI VE ESERLERİ

Fatih Usta’nın uzmanlık alanı üfleme cam sanatı. Efetra cam borularıyla küpe, bileklik, kolye gibi ürünler yapıyor. Hem içi boş hem de dolu cam objeler üzerine çalışıyor. Kullandığı malzemeler arasında düz cam, renkli cam ve boru camları bulunuyor.
Her bir el yapımı ürünün ayrı bir ruhu olduğunu vurgulayan Gölbaşı, "Fabrikasyon ürünler hep birbirinin aynısı. Ama el emeği olan bir şey, içine sevgiyle şekil verilmişse bambaşkadır" dedi.
Atölyesinde gaz tüpü, oksijen tüpü, oksijen üretim cihazı (kondansatör), şaloma (alev üreten düzenek) ve pirinç ya da paslanmaz çelikten yapılmış çeşitli kıskaçlar kullanıyor. İlhamını ise kimi zaman çocuk filmlerinden, kimi zaman camın kendi formundan ya da internet aramalarından aldığını aktaran Gölbaşı, "Bazen cam sizin planladığınız gibi değil, kendi yönünü çizer. O yönü takip ettiğinizde çok özgün eserler ortaya çıkıyor" ifadelerini kullandı.
“ESKİDEN CAM DAMACANALAR KULLANIRDIK”

Camın hijyenik yönüne de dikkat çeken usta, özellikle laboratuvarlarda camın plastikten daha güvenli olduğunu vurgulayarak şu şekilde konuştu:
“Eskiden cam damacanalar vardı. Su, içinde bozulmadan saklanırdı. Cam en hijyenik malzemelerden biridir. Bugün cam malzemeler yurt dışından geliyor ve maliyetler çok yüksek ama benim için önemli olan maddi kazanç değil, bu mesleği yaşatmak.”
Üfleme camların fiyatlarına dair bilgiler veren Gölbaşı, "Şeffaf cam ürünlerini 10 dolara, renkli cam ürünlerini ise 22 dolara satılıyor. Bilkent gibi üniversitelerde öğrenciler ise aldıkları ürünleri stantlarında sergiliyor" dedi.
Mesleği gençlere öğretmek için çaba harcayan Gölbaşı, ücret konusunda da destek verdiğini belirterek, "Yaptığım işten servet kazanmadım ama bu mesleği servetim gibi görüyorum. Ve onu devredecek birilerini arıyorum" dedi.