Ankara'da KAFFED'den anayasal eşitlik çağrısı! "Anadil ve kimlik mücadelesi temel haktır"
Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED) Başkan Yardımcısı Şeneser Tokmak ve Genel Sekreteri Ömer Atalar, Ankara'da düzenlenen toplantıda federasyonun kültürel faaliyetleri, gençlik kampları ve anayasal eşitlik taleplerine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
2003 yılında kurulan KAFFED’in, Türkiye genelindeki 51 derneği bir araya getirerek Kuzey Kafkas halklarının tarihsel, kültürel ve toplumsal mirasını yaşatmayı amaçladığını belirten Tokmak, bu mirasın gelecek kuşaklara aktarılması için verilen mücadelede anadil, kimlik ve kültürün temel insan hakları çerçevesinde ele alındığını vurguladı.
Tokmak, KAFFED’in vizyonunu şu sözlerle özetledi:
"Kafkas halklarının kendi kimlikleriyle onurlu bir şekilde yaşadığı, anadilini ve kültürünü özgürce yaşatabildiği, anavatanıyla kesintisiz bağ kurabildiği demokratik, eşitlikçi ve çoğulcu bir toplumu hedefliyoruz."
YAZ AYLARINDA GENÇLİK KAMPLARI

Tokmak, her yıl yaz aylarında düzenlenen gençlik kamplarının, diasporadaki gençler için çok değerli bir kazanım olduğunu ifade etti. Türkiye, Avrupa ve anavatan cumhuriyetlerinden gençlerin katıldığı bu kampların, kültürel aktarımı sağlamanın yanı sıra uluslararası dayanışma ruhunu da güçlendirdiğini söyledi.
Kamplarda yer alan etkinlikler arasında Adıgece dil dersleri, Çerkes yaşam felsefesine dair Xabze seminerleri, geleneksel el sanatları ve dans atölyeleri, kültürel geziler ve hafıza yürüyüşleri yer alıyor.
Tokmak, kampların etkisini şu sözlerle özetledi:
"Anadil yetkinliğini artıran, tarihsel hafızayı güçlendiren ve Çerkes gençliği arasında kalıcı bağlar kuran bu kamplar, sadece bir etkinlik değil, gelecek nesillere yapılan bilinçli bir yatırımdır."
"ANADİL MÜCADELESİ TERÖRLE MÜCADELE KAPSAMINDA GÖRÜLEMEZ"

KAFFED Genel Sekreteri Ömer Atalar, Çerkes halkının kültürel haklar için verdiği mücadelenin terörle mücadele kapsamında değerlendirilmesini sert bir dille eleştirdi.
"Temel haklar siyasi pazarlık konusu yapılamaz. Anadilini öğrenmek ve kimliğini yaşatmak, eşit yurttaşlık ilkesinin doğal bir sonucudur." diyen Atalar, bu taleplerin demokratik çerçevede ele alınması gerektiğini vurguladı.
"DİLİMİZ VE KÜLTÜRÜMÜZ KORUNMAZSA TÜRKİYE FAKİRLEŞİR"
Atalar, kültürel çeşitliliğin Türkiye için büyük bir zenginlik olduğunu ifade ederek, bu değerlerin korunmaması halinde ülkenin kültürel olarak fakirleşeceğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
"Halay güzel bir şey ama bu ülkede sadece halay biliniyorsa, bu bir fakirliktir. Tüm halkların dansları, dilleri, yemekleri yaşatılmalı. Bu yalnızca Çerkeslerin değil, tüm demokratların ve vicdan sahibi yurttaşların mücadelesidir."
"SOYADIMIZDAN KÖY ADIMIZA KADAR HER ŞEY DEĞİŞTİRİLDİ"
Çerkes kimliğine yönelik tarihsel baskılara da değinen Atalar, "Rusya’da hâlâ Çerkes soyadını taşıyan akrabam var ama Türkiye’de Soyadı Tüzüğü nedeniyle kendi soyadımı kullanamıyorum. Köylerimizin isimleri bile Çerkesçe olduğu için değiştirildi. Bu sadece bir isim değil, kültürel bir silinme politikasıdır" dedi.
"EĞİTİMDE VE YEREL YÖNETİMLERDE KÜLTÜREL TEMSİL ŞART"
Atalar, yerel yönetimlerde ve eğitim kurumlarında Çerkes kültürünün yeterince temsil edilmediğini ifade etti. Atalar, "Çerkesleri seviyoruz demek yetmez. Üniversitelerde Çerkes öğrenci toplulukları bile kurulamıyor. Oysa biz de bu ülkenin eşit ve onurlu yurttaşlarıyız. Kültür Bakanlığı ve yerel yönetimler Çerkes kültürünü desteklemeli, bu ülkeye zarar değil katkı sağlar" şeklinde konuştu.
"MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖĞRETMEN KADROSU AÇMIYOR"
Anayasa’nın 42. maddesinin Türkçe dışındaki dillerin anadil olarak öğretilmesini engellediğini söyleyen Atalar, seçmeli ders olarak sunulan Çerkesçe’nin de öğrenciler tarafından seçilmesinin zorlaştırıldığını belirtti. Atalar konuya ilişkin şu şekilde konuştu:
"Çocuklara ‘Matematik mi seçeceksin, anadilini mi?’ diye baskı yapılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı ise bu dersleri verecek öğretmenleri istihdam etmiyor. Düzce, Kayseri gibi yoğun nüfuslu illerde bile kadro açılmıyor. Kültür kendi haline bırakılmış durumda."
KAFFED yetkilileri, anayasal eşitlik ve kültürel haklar çerçevesinde yürütülen mücadelenin yalnızca Çerkes toplumunu değil, Türkiye'nin demokratik geleceğini ilgilendirdiğini vurguladı.