Ankara itfaiyecisinden Gökçek dönemine sert eleştiri! "İtfaiyeciler Yavaş’la değer kazandı"
Ankara İtfaiyeciler Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Şeheri, "Mansur Yavaş’ın göreve gelmesiyle birlikte itfaiye istasyonlarının sayısı artırıldı, personel servisi sağlandı. Ankara İtfaiyesi artık Türkiye’de örnek gösterilecek düzeyde güçlü bir kurum oldu." dedi.
Ankara İtfaiyeciler Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Osman Şeheri, son dönemde yaşanan orman yangınlarının etkileri ve Ankara itfaiyesinin müdahale kapasitesi hakkında Yeni Ankara’ya önemli açıklamalarda bulundu.
Şeheri, Eski Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Melih Gökçek’in 23,5 yıllık yönetimi süresince itfaiyeye gereken desteğin verilmediğini ileri sürdü.
ABB Başkanı Mansur Yavaş'ın itfaiyeye destek verdiğini belirten Şeheri, “Mansur Yavaş’ın göreve gelmesiyle birlikte itfaiye istasyonlarının sayısı artırıldı, personel servisi sağlandı ve kullanılan ekipmanlar modernize edilerek günümüz şartlarına uygun hale getirildi. Ankara İtfaiyesi artık Türkiye’de örnek gösterilecek düzeyde güçlü bir kurum oldu.” dedi.
“İTFAİYECİLERE GÖKÇEK ZAMANINDA VERİLMEYEN DEĞER, YAVAŞ’LA DEĞER KAZANDI”

Ankara İtfaiyesi’nde uzun yıllardır devam eden maaş ve çalışma şartları adaletsizliğinin, ABB Başkanı Mansur Yavaş döneminde sona erdiğini belirten Şeheri, şöyle konuştu:
“Ancak ne yazık ki, geçmişin olumsuz izleri hâlâ devam ediyor. Bu durumdan yalnızca biz değil, Türkiye'deki tüm itfaiyeciler etkileniyor. Bugün bile fazla mesai ücretimiz hâlâ 4G tarifesi üzerinden ödeniyor, yani itfaiyeciler neredeyse asgari ücret düzeyinde bir ek mesai geliriyle yetinmek zorunda kalıyor. Bu adaletsizliğin sorumlularından biri de Eski ABB Başkanı Melih Gökçek’tir. Murat Karayalçın döneminde biz bin TL maaş alırken, ekstradan bin TL daha fazla mesai ücreti alıyorduk. Yani toplamda 24 saatlik çalışmanın karşılığı olan 240 saatin emeği maddi olarak karşılık buluyordu. Şimdi ise aynı emeğe verilen değer oldukça geride kaldı. Gökçek’in 23,5 yıllık döneminde itfaiyeye değer verilmedi. Ancak son yıllarda bu anlayış değişti. Mansur başkan göreve geldiği bu zamandan beri Ankara İtfaiyesi'ne bin 100 yeni personel alındı. Bu alımlar önceki dönemlerden farklı şekilde gerçekleşti. Eskiden siyasi referansı olan kişiler tercih edilirdi; şimdi ise itfaiyecilik mesleğine gerçekten gönül vermiş, itfaiye fakültesi mezunu gençler işe alındı. Dolayısıyla işe alımlarda liyakat ön plana çıktı, torpil devre dışı kaldı. Torpilli olmak için bile itfaiye okulunu okumanız gerekiyor. İtfaiye istasyonlarının sayısı arttı, personel servisi sağlandı, kullanılan ekipmanlar günümüz şartlarına uygun hâle getirildi. Ankara İtfaiyesi artık Türkiye’de örnek gösterilecek düzeyde bir kurum hâline geldi. İstanbul, hem bütçe hem de şehir büyüklüğü açısından ilk sırada yer alsa da Ankara, operasyonel yeterliliğiyle en az onun kadar güçlüdür.”
“İTFAİYEYE VERİLEN DEĞER KENT GÜVENLİĞİNİN ÖLÇÜSÜDÜR’”
Geçmişte belediye yönetimlerinin itfaiyeye gereken önemi vermediğini hatırlatan Şeheri, “Bizim sadece ilk denetimi yapma hakkımız olduğu için, daha sonra kontrol edemiyoruz. Bu yüzden mevcut yönetmeliğin mutlaka değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu işin bir yönü denetimle ilgiliyken, diğer yönü ise itfaiyecilerin kurumsal saygınlığıyla ilgilidir. Oysa biz bu kente hizmet üreten insanlarız ve daha fazla saygıyı hak ediyoruz. Bu bakış açısı değişmediği sürece, Ankara İtfaiyesi olması gereken seviyeye ulaşamayacaktır. Örneğin, elimizde sadece tek bir köpük aracımız vardı, bu da mevcut şartlarda yetersiz kalıyor. Yaklaşık 25 yıl önce, Murat Karayalçın döneminde Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından itfaiyeye araç ve ekipman desteği sağlanmıştı. Ancak ondan sonraki 25 yıl boyunca itfaiyeye yönelik neredeyse hiçbir yatırım yapılmadı. Bu süreçte belediyeyi yönetenler, itfaiyeye önem vermeyen bir bakış açısıyla hareket etti. Neyse ki son dönemde bu anlayış değişti; hem personel alımı yapıldı, hem araç takviyesi sağlandı, hem de köpük aracı temin edildi. Hatta bununla da yetinilmedi, köylerdeki muhtarlıklara yangın tankerleri verildi. Bu da, itfaiyenin ne kadar gerekli bir hizmet olduğunu ve ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini gören bir yönetim anlayışının geldiğini gösteriyor.” diye konuştu.
“ANKARA İTFAİYESİ TÜRKİYE’DE BİRİNCİ SIRADA”

Ankara İtfaiyesi’nin Türkiye’nin en donanımlı teşkilatlarından biri olduğuna dikkati çeken Şeheri, geçtiğimiz günlerde ODTÜ’de çıkan yangına işarete ederek, şunları kaydetti:
“Ankara İtfaiyesi, Türkiye’nin sayılı itfaiye teşkilatlarından biridir; hatta birinci sırada olduğunu söyleyebilirim. İstanbul ve Ankara bu konuda öne çıkmaktadır. Bizim yönetimimizdeki ekip arkadaşlarımız, olası yangın risklerini önceden öngördükleri için Ankara’nın çevresindeki tüm köylere tanker araçlar dağıtıldı. Bir yangın uçağının havalanıp müdahale edebilmesi için en az 3 dakikalık bir hazırlık süresi gerekir ve bu süre çok kritiktir. Bu nedenle, belediye başkanımız ve daire başkanımızın önerisiyle, muhtarlıklara tanker araçları verildi. Bu araçları kullanacak köylülere de yangına müdahale konusunda gerekli eğitimler sağlandı. Bu sayede yangınlara en hızlı şekilde müdahale edilebilmesi amaçlandı. Nitekim ODTÜ’de çıkan yangın da bu sistem sayesinde çok hızlı bir şekilde söndürüldü. Profesyonel ekiplerin çalışmasıyla birlikte, kurumsal anlamda askerî birlikler ve helikopterler de destek sağlamıştır. Ankara özelinde, çevre köylere yaklaşık yüz adet yangın tankeri dağıtılmıştır. Bu tankerler, özellikle orman yangınlarına anında müdahale edilebilmesi amacıyla muhtarlıklara verilmiştir. Çünkü yangın anında merkezden araçların olay yerine ulaşması en az yarım saat ila bir saat sürmektedir. Bu da öngörü ve zamanında alınan tedbirlerin önemini ortaya koymaktadır.”
“ORMANLAR KUNDAKLANIYOR, RANT KÜLÜN İÇINDEN DOĞUYOR"
Başkan Şeheri, hem bilinçsiz insan davranışlarının hem de rant amaçlı kundaklamaların yangınların başlıca sebepleri arasında yer aldığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Bursa’da bir orman yangınının kundaklama sonucu çıktığını hep birlikte canlı yayınlarda izledik. Yangının turizm alanlarını genişletmek ya da otel inşaatlarına yer açmak amacıyla çıkarıldığını gösteren birçok görüntüye televizyonlardan, gazetelerden ve vatandaşların çektiği videolardan ulaşmak mümkün. Bunun yanı sıra, bilinçsiz vatandaşların ormanda piknik yaptıktan sonra ateşi tamamen söndürmeden, üzerine kum ya da toprak dökmeden alanı terk ettiklerini biliyoruz. Cam kırıkları, güneş ışığını yansıtarak kuru otları tutuşturabiliyor. Bu şekilde başlayan yangınlar da ormanları kül edebiliyor. Bu yangınların bir kısmı rant için, bir kısmı bilinçsiz davranışlar nedeniyle çıkıyor. Ayrıca denetimsizlik de büyük bir etken. Aşırı sıcaklar, elektrik hatlarında kısa devreye neden olabilir; gevşeyen teller rüzgârla hareket edip yere kıvılcım düşürebilir ve kuru otların tutuşmasına yol açabilir. Yani birçok farklı sebep vardır. Fakat çıplak gözle görülebilen bazı gerçekler de vardır. Örneğin Ege ve Akdeniz bölgelerinde yanan orman alanlarında, yangından hemen sonra otel inşaatlarının başlaması kamuoyunda ciddi soru işaretleri doğurmaktadır.”
“DOĞAYA NE VERİRSEK ONU GERİ ALIYORUZ”
İklim değişikliğinin yangınların artışı üzerindeki etkilerine dikkat çeken Şeheri, alınması gereken önlemlerin uzun süredir göz ardı edildiğini belirterek, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“İklim değişikliğinin yangınların sıklığı ve şiddeti üzerindeki etkisine gelince, bizim bu konuda çeşitli çözüm önerilerimiz olsa da ne yazık ki karar vericiler tarafından çok fazla dikkate alınmıyor. İklim değişikliğiyle mücadele, sadece alanda çalışmakla çözülemez; esas belirleyici olan, oy verme tercihlerimizle ortaya koyduğumuz iradedir. Yağmurun aniden ve kısa sürede yağması, sıcaklıkların mevsim normallerinin çok üzerine çıkması gibi durumlar ülkeye ciddi zararlar vermektedir. Ayrıca, piknik alanlarında cam şişelerin ve sönmemiş mangal kömürlerinin bırakılması gibi ihmaller, tamamen insan kaynaklıdır. Ayrıca çam ormanlarının kendine has tehlikeleri vardır; örneğin reçine keseleri, bir bomba gibi patlayarak birkaç yüz metre ilerideki başka bir alanın tutuşmasına neden olabilir. Bu tür risklere karşı baştan tedbir alınmış olsa, yangın olayları can kaybı yaşanmadan ve kontrollü bir şekilde yönetilebilir. Ancak bu tür sorunlar, bilinçli davranışlarla ve eğitimle çözülebilecek niteliktedir. Aslında doğaya ne kadar iyi bakarsak, doğa da bize o ölçüde karşılık verir. Ancak biz doğaya pisliğimizi bırakıyoruz, o da bize yangınlarla cevap veriyor. Bu durumda sorumluluk, doğal olarak vatandaşa düşüyor çünkü sonuçta her şeyin merkezinde insan var.”
“ORMAN YANGINLARINDA ENTEGRASYON KRİZİ”
![]()
Büyükşehirlerde görev yapan itfaiyecilerin büyük bölümünün eğitimli ve deneyimli olduğunu ifade eden Şeheri, orman yangınlarıyla mücadelede gönüllü desteğinin önemli olduğunu ancak bu desteğin plansız ve eğitimsiz şekilde verilmesinin ciddi sorunlara yol açabileceğini söyledi.
Şeheri, “Orman yangınlarında daha fazla insan gücüne ihtiyaç duyulduğu için, profesyonel itfaiyeciler ile sivil toplum örgütleri arasında entegrasyon sorunları yaşanmaktadır. Bu gibi durumlarda inisiyatif alınması gerektiğinde, tecrübelerinden dolayı profesyonel itfaiyecilere kulak verilmesi önemlidir. Çünkü onlar, yüzlerce yangında görev almış ve olası riskleri önceden görerek buna göre önlem almayı öğrenmiş kişilerdir. Buna karşın, sivil toplum örgütleri yangınla mücadelede yeterli deneyime sahip olmadıkları için, zaman zaman fevri davranarak istenmeyen sonuçlara neden olabilmektedirler. Entegrasyon sorunu, bölgeyi yeterince tanımamaktan ve orman yangınları öncesinde orman içi yolların denetlenmemesinden kaynaklanıyor. Bu nedenle, yangın anında araçların bölgeye girmesi zorlaşmaktadır. Sivil toplum örgütlerine ve halkın desteğine ihtiyaç vardır ancak bu gönüllü kişilerin düzenli ve periyodik eğitim almaları gereklidir. Sadece yangın tulumu giyerek ya da küçük bir balta taşıyarak bu işler yapılamaz. Yangınla mücadele, profesyonellik gerektiren bir iştir. Halk destek vermelidir, ancak profesyonellerin yönlendirmesiyle hareket edilmelidir. Ancak sivil toplum kuruluşları komuta etmemelidir.” şeklinde konuştu.