Ankara Çocuk Evleri Sitesinde anne-bebek ayrılığı tartışması
Ankara’da yeni doğum yapan S.Ç.E.’nin bebeği sosyal hizmetler tarafından annenin kaçma tehlikesi olduğu gerekçesiyle koruma altına alındı. S.Ç.E. sonrasında sosyal hizmetlere iş ve ev şartlarını sağladığını kanıtlamasına rağmen çocuğunu geri alamadı. S.Ç.E ve avukatı süreci Yeni Ankara’ya anlattı.
9 Temmuz 2025’te Hacettepe Hastanesi’nde Aslan Ali adını verdiği oğlunu dünyaya getiren S.Ç.E.'nin doğumdan 12 gün sonra bebeğini Ankara Çocuk Evleri Sitesi kurumuna bırakmak zorunda kaldığını belirten Avukat Akın Özbey, Süreci Yeni Ankara'ya anlattı.
Özbey, S.Ç. E., bu işleme itiraz ettiğini ancak çocuğunu kuruma bırakmak zorunda kaldığını söyledi. Özbey, annenin kaçma ihtimali nedeniyle Aslan Ali bebek, 21 Temmuz'da Ankara Çocuk Evleri Sitesi’nde devlet korumasına alındığını ifade etti.
ANNENİN ÇABALARI VE SUNULAN BELGELER

Bebeğinin kuruma bırakmasının ardından S.Ç. E.'nin birçok kez kuruma giderek oğlunu teslim almak istediğini aktaran Özbey, S. Ç. E.'nin kesin bir yanıt alamadığını belirtti.
Annenin Süreç içerisinde kuruma, iş ve konut durumuna ilişkin belgeler sunduğu aktaran Özbey, S. Ç. E.'nin, 4 Ağustos’ta özel bir şirkette çağrı merkezi elemanı olarak çalışmaya başladığını, ayrıca 4 yıldır ikamet ettiği Mamak’taki evinde yapılan incelemelerde herhangi bir eksiklik bulunmadığı ifade etti. Ayrıca S.Ç. E.'nin, Kurum tarafından istenilen akıl sağlığının yerinde olduğu ve bebek bakımına engel olacak bir durumunun da olmadığının tespit edildiğini söyledi.
MAHKEME KARARI VE RAPORUN GEREKÇELERİ
Özbey'in aktardığı bilgilere göre kuruma bağlı sorumlu memurun hazırladığı raporda, S.Ç. E.'nin daha önce yurt dışına çıkma girişiminde bulunması ve kök (bireyin doğup büyüdüğü aile) ailesinin çocuktan haberdar olmaması gerekçe gösterildi.
Özbey, kurum memurunun raporunun ardından mahkemenin bebeğin 18 yaşına kadar koruma altında tutulmasına karar verdiği aktararak söz konusu raporun hukuka aykırı olduğunu savundu. Özbey, “Müvekkilim, yurt dışına kaçmak gibi bir niyetinin olmadığını açıkça beyan etmiştir. Kaçma ihtimali üzerinden verilen koruma kararı hem yasal dayanaktan yoksundur hem de Anayasa’ya aykırıdır. Çocuğun kök ailesine bilgi verilmesi şartı özel hayatın gizliliğini ihlal etmektedir.” ifadelerini kullandı.
AVUKAT-KURUM GÖRÜŞMELERİNDE GERGİNLİK
Avukat Akın Özbey, süreci müvekkiliyle birlikte takip ederken kurumda bazı memurların avukat tutulmasına tepki gösterdiğini öne sürdü. Özbey, kurum müdürüyle yaptığı görüşmede ise şu yanıtı aldığını aktardı:
“Kimseye haber verilmesini şart koşamayız. Ayrıca annenin yurt dışına çıkmak istemediğine dair beyan vermesi bizim için yeterli olur. Müvekkilim tüm şartları sağlamasına rağmen oğluna kavuşamıyor. Çocuğun verilmemesinin ardında art niyet olduğundan endişe ediyoruz.”
EVDEKİ İNCELEMELERDE TARTIŞMALI SORULAR

25 Eylül’de yeni görevlendirilen bir memurun S.Ç. E.'nin evine giderek incelemelerde bulunduğunu ancak incelemenin ev ortamıyla sınırlı kalmadığı, memurun özel hayata yönelik sorular yönelttiği belirten Avukat Özbey, “Görevliler annenin özel yaşamına ilişkin, örneğin eve erkek gelip gelmediği veya sevgilisi olup olmadığı gibi sorular soramaz. Bu durum yasal sınırların açıkça aşılmasıdır.” dedi.
Memurun ayrıca dolapları açarak inceleme yaptığı, sürecin uzayabileceğini söylediği aktaran Avukat Özbey, “Görevli memurun evden ayrılırken ‘süreç uzayabilir, canınızı sıkmayın’ demesi, hukuki değil, kişisel bir yorumdur. Annenin mağduriyetini artırmaktan başka bir anlam taşımamaktadır.” ifadelerini kullandı.
ANNENİN YAŞADIĞI MAĞDURİYET
Avukat Özbey, “Müvekkilim hiçbir engeli olmadığı halde bebeğini göremiyor. Bu süreç anne için büyük bir manevi yıkım yaratıyor. Bebeğinin en güzel günlerini ayrı yaşamak zorunda kalıyor. 21 Temmuz’dan bu yana oğlundan ayrı kalan S.Ç. E.'nin, her türlü koşulu yerine getirmesine rağmen bebeğine kavuşamadı” dedi.
HUKUKİ SÜRECİN DEVAMI
Avukat Akın Özbey, sorumlu memurun değiştirilmesi talebinde bulunduklarını ve sürecin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Özbey, “Çocuğun korumaya alınmasını haklı kılacak hiçbir neden bulunmamaktadır. Bu nedenle hukuki mücadelemiz sürecektir.” ifadelerine yer verdi.