Picasso’nun kızı yaşadıklarıyla daha hızlı büyüyor

Her çocuk, anne ve babasını birlikte olmasını diler. Tabii anne ve babası doğru ve sağlıklı ilişki içerisindeyse. Psikolojik ve fiziksel şiddet ya da ihanet gibi ağır bir durum yoksa çocukları etkileyecek bir sıkıntı yoksa çocuklar, anne babaları birlikte olsunlar temennisindedir.

Tabii bu durum Picasso’nun hayatından kesitlere pek uymuyor. Çünkü bu hikayede her türlü şiddet, ihanet ve benzeri durumlar çok ağır yaşanıyor özellikle çocuklar tarafından… Peki, ne mi oldu bu kadın geldikten sonra? Picasso’nun kızı, babasının ahlaksızlıklarına devam etmesine, her yediği sopaya rağmen karşı durmayı sürdürdü. Çünkü o, annesinin ve babasının inadına bir yoldaydı. Onlar gibi asla düşünmüyor ve asla onlar gibi davranmıyordu. Eee tabii çocuktu belki, onlar gibi davranamaz zaten diyecek olabilirsiniz ama ben de “adam olacak çocuk küçükken belli ediyor kendisini“ derim.

Adaletsizliğe ve ahlaksızlığa tepkisi alkış tutulacak bir övgüye sebepti kanımca. Anne yerine kardeşlerine anne gibi sahip çıkması ise başka bir hasletti sanki. Bu, babasıyla olan inatlaşmaları onun daha fazla şiddet görmesine ve hakarete uğramasına sebep oluyordu. O, keçi inadı ile de daha fazla inatlaşıyor, babasına daha dik davranmayı sürdürürken adeta, el yükseltiyordu. Bu, onun o narin bedeninde inanılmaz ağır darbelere, bazen yere düştükten sonra tekmelenmesine, bazen dövüldükten sonra iç çamaşırlarıyla tuvalete kilitlenmesine, bazen çamaşır makinesinin o sert plastik hortumuyla dövülmesine, bazen de belinden çıkarttığı kemerin tokalı kısmıyla dövülmesine sebep oluyordu.

Devamsızlık iyice artmıştı okulunda. Artık lise öğrencisi olmuştu ama o hâlâ babasının ve annesinin şiddetine karşı koyamayan Picasso’nun kızıydı. Annesini ve kardeşlerini korumak için gösterdiği cesareti kendisi için yapamıyordu. Belki de içten içe birinin de onu korumasını bekliyordu. Ama boşa bir bekleyişti. Ne annesi o basiretteydi ne kardeşleri o özgüvene ve güce sahipti ne de karşı koyacak yaştaydı.

O, Kezban isminin anlamı gibi yalancı, lanet metrese duyduğu öfke, onu yiyip bitirse de ondan kurtulmak için her gece dua ediyordu. Her ne kadar dua etme şekli annesinde gördüğü dua etme şekline hiç benzemese de dualarını eksik etmiyordu tanrısına. Artık duaları kabul olmuş ve o metres de evdeki sopadan nasibini almaya başlamıştı. En azından onun yüzünden yediği sopaların intikamı gibiydi sanki onun için.

Yatak odasından iğrenç sevişme seslerini duymamak için kulağına walkman takıp yüksek sesle onları duymaktan kurtulabilse de kapının dibinden hiç ayrılmadan, o iğrenç ve ahlaksız konuşmaları duymak için hep oradaydı annesi. Belki o ahlaksız ve doyumsuz kocasının, o kadında bulduğu ve kendisinde bulamadığı farkı öğrenmek istiyordu ama sebep ne olursa olsun o, onurlu ve gururlu bir kadın için çok hem de ağır travma olmalıydı. Neyse ki annede öyle bir onur da gurur da bulunmuyordu.

İşte tam da o yüzden Picasso’nun kızında da artık annesine duyduğu sevgi ve merhamet yerini acımaya ve tiksinmeye bırakmıştı. Anne oda dibinde kocasını ve metresini dinlerken ses yapmış olacak ki, odasında kulağında walkman ile müzik dinlerken uyuya kalan Picasso’nun kızının odasına iç çamaşırlarıyla gelen baba, kızını yataktan çıkartıp duvardan duvara savurmaya başlamıştı. Picasso’nun kızı daha durumu anlamadan seneler sonra ilk defa hem korkudan hem duvara savrulmanın etkisinden olsa gerek, yine altını ıslatmıştı. Odadan çıkarken “ Bir daha kapımızı dinlersen seni gebertirim!“ deyince yine annesinin yediği halt yüzünden boşuna dayak yediğini görmek onu annesine karşı daha sevgisiz hatta ona artık acımayı da bırakıp bu duygu yerini nefrete bırakmaya başlamıştı.

Belki kendine engel olamadın onurun ve gururun olmadığı için ve o lanet odadan gelen sesleri dinlemiştin ama madem anlaşıldı odanın dinlendiği bu suçun kızına ait olmadığını neden söylemedin? Ya da en azından "Neden senin yüzünden dayak yemesine hem de uykudan uyandırılıp altına işeyene kadar dövülmesine müsaade ettin?" sorusuna hâlâ cevap bulabilmiş değildi Picasso’nun kızı… Aslında anlatacak daha çok şey var ama ben Picasso'nun adına yoruldum yazarken tekrar görüşmek üzere…

SON DAKİKA HABERLERİ

Süreyya Terzioğlu Diğer Yazıları