Modern dünyanın utancı: Kadına şiddet
İnsanoğlu geleceği planlıyor; Mars'a, yapay zekaya, dijital mucizelere odaklanıyor. Hatta yıldız satın alıyor ama bir kadının evinden sağ çıkıp çıkmayacağı hala güvence altında değil.
İşte modern dünyanın en sarsıcı çelişkisi! İlk insanlı Mars görevini 2030 olarak belirleyen insanlık, maalesef hala kadınların yaşama hakkını korumaktan aciz. Ne yazık ki bu bir tesadüf değil bu bir tercih...
Dünyada yapay zeka, uzay projeleri, dijital dönüşümler konuşuluyor, etkileri hayatımızda giderek geniş yer kaplıyor ama biz hala kadınların yaşama hakkını konuşuyoruz.
NE ACI
İlerlemenin önündeki gerçek sınav, kadınların yaşama hakkını koruyup koruyamadığımızdır. Onca şatafatın içinde kadının evinden sağ çıkmasının garantisi yok. Bu yaman çelişki, bütün o gelişmelerin sahicilikten ne kadar uzak olduğunu tokat gibi yüzümüze vuruyor.
İlerlemenin temel ölçüsü toplumun en temel hakları değil mi? Kadınların ve çoğu zaman onlarla aynı kaderi paylaşan çocukların yaşam hakkı korunmuyorsa, hangi ilerlemeden söz ediyoruz?
GERÇEK TABLO ÇOK KARANLIK...
Hala kadınları koruyamayan yasalar, caydırıcılığı olmayan cezalar, Konusu kadınlar olan ama kadınları görmezden gelen konuşmalar... Ha bir de "iyi hal" diye bir bahanemiz var... Ölümcül tehlike!
HAYATTA KALMAK KURTULMAK DEĞİL!
Sayısız kadın şu anda bile şiddete maruz kalmaya devam ediyor. Kimi psikolojik kimi fiziksel. Kimi sesini çıkarmaya korkuyor kimi ise çıkardığı için öldürülüyor.
Ve unutmayın, her şiddet olayı bir hayatın geleceğini de şekillendiriyor. Her bir psikolojik ve fiziksel yara, sadece o kadını değil, çocuklarını, ailesini ve toplumu da etkiliyor. Hayatta kalmak kurtulmak değil. Bu sosyal hayattan, ekonomik özgürlükten ve özgüvenden koparılmak demek.
İşte bu yüzden, rakamların dili çoğu zaman yetmiyor; çünkü her bir sayı aslında yarım kalmış bir hayatı anlatıyor. Bu sebepten istatistiksel verileri önünüze koymaya utanıyorum. Yüreğiniz kaldırırsa bugünkü gazetelerin üçüncü sayfasına bakın. O sayfanın baş kahramanları kadınlar. Oradalar! Hem de her gün...
Bir kadının ölmemiş olması onun kurtulduğu anlamına da gelmiyor çünkü o yaşadığı şiddetin izleri sadece onun bedeninde değil; zihninde ve sosyal çevresinde kalıyor. Şiddetten sağ kurtulan kadına "şansı varmış" deniyor. Oysa mesele, onun sadece hayatta kalması değil. Ruhunda açılan yara kapanmaz. Özgüveni parçalanan sosyal hayatta, iş hayatında var olamaz.
Bakın ne diyeceğim size;
Kadının iş gücünden kopması ne demek biliyor musunuz? Çoğu zaman şiddet gören kadın işini bırakmak zorunda kalıyor. Üretimden kopuyor. Bu sadece bir maaş kaybı değildir; üretimin zincirinden kopan bir halka, ülkenin geleceğini eksiltir.
Yavaş yavaş... Görünmez ama derinden işleyen bir kayıp. Yani demem o ki, kadına şiddet bir toplumun kalkınmasını engelleyen devasa bir engel. Görün artık!
ÇÖZÜM YAVAŞ, HAYAT HIZLI AKIYOR
Kanunlar kağıt üzerinde var uygulamada yok. Kadın hayatı "iyi hal indirimi" tehlikesinde tıkanmış durumda, ilerleyemiyor.
Kadına şiddet bir kadın sorunu değil, erkeklik sorunu... Toplumun erkeğe yüklediği adaletsiz gücün, adaletsiz bir sonucudur.
Kadın, bir erkeğin kendini ispatlaması için kullandığı bir meta değil ve unutmayın: Suçun büyüğü sadece failde değil, susan ve görmezden gelen toplumdadır.
Kadına yönelik şiddet istatistik değil, toplumsal bir utanç ve bu utanç hepimizin sırtında.