Hayatın kumbarası

Hepimizin bir birikim süreci olmuştur. Bazen bir kavanoz, bazen gerçek bir kumbara, bazen de bir halı altı... O para, her zaman biriktirenine güven verir. Kimi kötü günler için, kimi evlatları için, kimi de bir ev alabilmek için biriktirir. Toplum olarak en güzel yanlarımızdan biri, birikim yapmayı seviyor olmamız. Başkasına muhtaç olmamak için yapılan bu birikimler, insanı hayata karşı dik tutuyor.

Düğün kültürümüzün altyapısında da aslında bu var. Düğünü olan çifte, abartmamak kaydıyla maddi bir şeyler takmak da bir birikim örneği. Böyle zamanlarda aileler, çocukları için biriktirdikleri altınları yastık altından çıkarıp onlara destek olurlar. İşte bu biriktirme kültürü, küçük yaşlardan itibaren başlar. Kumbarasına her para attığında çocuk, sabretmeyi ve azimle biriktirip sonunda istediği oyuncak ya da başka bir eşyaya kavuşmak için çabalamayı öğrenir.

Gelin birlikte kumbaranın tarihçesine bir göz atalım. Paranın icadından hemen sonra, saklama ve paranın değerini anlama ihtiyacı doğunca insanoğlu da birikim yapmaya yönelmiş. Yapılan kazılarda, pişmiş topraktan yapılmış, Yunan ve Roma dönemine ait, içine para atılabilecek şekilde boşluk bulunan kaplara rastlanmış. İlginçtir ki, bu kapların içini boşaltmak için başka bir açıklığa ya da kilide rastlanmamış; insanlar onları kırarak açmak zorunda kalmışlar. Günümüzde hâlâ bazı kumbaraların bu şekilde yapılması, bu geleneğin göstergesi.

Orta Çağ’da ise kumbaralar, yerini seramikten yapılmış küçük kutulara bırakmış. Bazen de hayvan figürlerinden yararlanılmış. “Pygg” adında bir kille yapılan saklama kapları, zamanla “Pygg Bank” yani domuz kumbarasına dönüşmüş. On beşinci yüzyılda domuz figürü, bolluk ve bereketi simgelediği için uzun süre kullanılmış. Osmanlı’da ise çocuklara tasarrufu öğretmek amacıyla seramik ve metal kutular yapılmış; camilerin avlularına sadaka kumbaraları konulmuş. Bu uygulamanın günümüze dek ulaşması, toplumsal yardımlaşmanın asırlardır aynı hissiyatla sürdüğünün en güzel göstergesi.

1900’lü yılların sonunda, endüstrileşmenin etkisiyle kumbaralar daha neşeli bir hale getirildi. Plastik, seramik, teneke malzemeler kullanılarak, rengarenk süslenerek üretildiler. Hatırlayanlar olacaktır; bankalar bir dönem, çocuklara hesap açtırmayı ve biriktirmeyi teşvik etmek amacıyla kumbara dağıtırdı. Böylece kumbara, tasarrufu özendiren bir araç haline geldi.

Bugün dijital dünyanın banka uygulamaları hayatımıza girmiş olsa da klasik kumbaranın gönlümüzdeki yeri bambaşka. Çünkü kumbara sadece bir kutu değil; sabrı, birikimi, tasarruf etmeyi öğretir ve sonucunda hayal kurmamıza destek olur. İnsan büyüdükçe hayaller büyür, birikimler de büyür. Böylelikle tutumlu olmanın önemini öğrenilir.

Biz zaten biriktirmeyi seven bir toplumuz. Hayatın kendisi de bir kumbara gibi. İnsan ömrü boyunca dostlarını, anılarını, eşyalarını, acılarını, kıyafetlerini, mutluluklarını biriktirir. Neyi, kimi biriktirmişsek, işte o, bize kim olduğumuzu söyler. Bizim için önemli olanları taşır, ömür boyu biriktiririz.

İster hayatın kumbarası, ister elimizdeki gerçek kumbara olsun, hepsini güzel anılarla doldurmak nasip olsun herkese.

SON DAKİKA HABERLERİ

Nazife Mert Diğer Yazıları