Borçla kurulan yuvalar

Yaz ayları, pek çok kişi için düğün sezonu demek. Sonbahar, kış, ilkbahar mevsimlerinde evlenen çiftlerde var. Önemli olan düğünün yapıldığı mevsimden çok, mutlu çiftler ve sağlam temelle kurulan güzel yuvalar.

Genellikle düğünlerin okulların tatil olduğu döneme denk gelmesi tercih ediliyor. Anadolu’da ise yaz sonu ve güz ayları, düğün yapmak için en makbul zamanlar olarak kabul edilmekte. Hasat sonrası elde edilen kazançla yapılan düğünler, kültürümüzün önemli bir parçası.

Evlilik bağı, iki kişinin arasında kurulmuş gibi görünse de aslında iki ailenin, hatta bazen iki kültürün birleşimi. Ne yazık ki bu kutsal birliktelik, çoğu zaman “düğün terörü” ile başlıyor ve yerini ego çatışmalarına bırakıyor.

Aileler arasında çıkan sürtüşmeler, üstünlük savaşları, gereksiz "Ben" vurguları, “Benim oğlumu/kızımı kimler istedi” gibi nahoş söylemler, bu güzel dönemi adeta kangrene çeviriyor. Bu da sadece aileleri değil, en çok da gelin ve damadı yıpratıyor.

Heyecan, yerini kavgalara ve küskünlüklere bırakıyor. Bu küskünlükler yıllarca artarak devam edebiliyor maalesef.

Bir de işin maddi boyutu var ki, sormayın gitsin! Gerçekten de bel büküyor. Ciddi paraların harcandığı düğün hazırlıkları, normal zamanlarda belli bir fiyatı olan ürünlerin, “düğün” kelimesi geçtiği anda fahiş şekilde artmasına sebep oluyor.

Bu fırsatçılık zaten birçok sektörde varken, düğün sektöründe büsbütün çığırından çıkmış durumda. Elbette her düğün farklılık gösteriyor: Havuz başı, kır düğünü, salon düğünü, kapı önü derken her seçeneğin maliyeti ayrı.

Gelelim her yıl değişen, gittikçe artan ve aslında bizim geleneklerimize hiç uymayan eğlence türlerine… Gereksiz danslar, farklı koreografiler, palyaçolar, ışıklı aksesuarlar derken, iş yüklü borçlara dayanıyor.

Sizce de yazık değil mi? Bu kadar masrafa gerçekten gerek var mı? Onlarca para harcanmış ihtişamlı düğünlerin ardından bile eleştiri ve dedikodu eksik olmuyor. Herkes geliyor, yiyor, içiyor, eğleniyor ve gidiyor... Günün sonunda yorgunluk ve borç çiftlere ve ailelerine kalıyor.

Oysa insanlar borçla boğuşmak için değil, mutlu bir yuva kurmak için çıkmalı bu yola. Bu düğün terörüne artık birileri “Dur!” demeli. Devletimiz bu konuya ciddi anlamda ele almalı. İnsanlar, birkaç saat sürecek, adına “eğlence” ya da “âdet” denilen bu ışıltılı gösteriye büyük paralar yatırmamalı. Bu paralar, geleceğe ayrılmalı.

Bırakalım artık “el alem ne der” düşüncesini! Çiftlere köstek olup, yollarına taş koymayı, sektörün içinde eriyip yok olmayı. Borçsuz, kavgasız, gürültüsüz mutlu yuvalar kurulsun.

Çünkü mutlu olmak herkesin hakkı.

SON DAKİKA HABERLERİ

Nazife Mert Diğer Yazıları