Memura zam: Hayal mi, gerçek mi, rüya mı, masal mı?
Evet, bu başlığı özellikle seçtim. Bu ifadeleri yani ünlü müzisyen İsmail YK’nın “Şappır Şuppur” şarkısında geçen o meşhur dizeyi hatırlayanlarınız belki vardır.
Şimdi sormak lazım: Memur-Sen’in istediği gibi, memurun yüzünü güldürecek bir zam yapılıp hayaller gerçeğe mi dönüşecek? Yoksa bu da sadece tatlı bir rüya, hatta masal mı? Gelin birlikte bakalım… ama şimdiden söyleyeyim, fazla umutlanmayın.
TÜİK’İN ENFLASYONU VE HİSSEDİLEN ENFLASYON ARASINDA
Mart 2025 itibarıyla TÜİK, yıllık tüketici fiyat endeksini yüzde 38,10 olarak açıkladı. Resmi rakamlar umutlandırırmış gibi görünse de; marketle, fatura ile yaşadığımız hayat arasında uçurum var. Kiralar, gıdaya yapılan harcamalar, faturalar çok daha hızlı yükseliyor. TÜFE hesaplamalarında “konut” harcamalarının payı yaklaşık yüzde 25. Ne var ki ekonominin göbek bağlarından biri olan kira gideri, bu oranlarla yaşama ne kadar yansıyor gerçekten?
Düşünün… Etrafınızda 100 bin lira maaş alan birinin kirası gerçekten 25 bin lira mı? Ya da kirası 25 bin lira olan birinin geliri tam olarak 100 bin mi? TÜİK’in hesaplamalarına göre bu böyle. Ama gerçeğin tam olarak böyle olup olmadığını takdirinize bırakıyorum.
MEMUR-SEN VE HÜKÜMETİN ZAM TEKLİFLERİ
Memur-Sen, kamu görevlileri için önceki toplu sözleşmelerde enflasyon ve refah payını gözeterek ve taban aylık artışı da içeren bir ücretin gerekli olduğunu vurgulamıştı. Hükümet ise 2026 için yüzde 10 + yüzde 6, 2027 için yüzde 4 + yüzde 4’lük teklif sundu. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, bu teklifin “memurun emeğini yok saydığını”, refah payı ve taban aylık artışı içermediğini, geçmiş kayıpları telafi etmediğini güçlü bir dille vurguladı.
Bu arada resmi enflasyonla hissedilen enflasyon arasındaki fark da önemli. TÜİK’in hesaplama yöntemleri (örneğin kira oranının düşük olarak hesaplanması) halkın gerçek yaşam maliyetleri ile maalesef örtüşmüyor. Ve bunun üzerine teklif edilen zam oranlarının ne kadar hakkaniyetli olduğunu siz düşünün.
Ekonomideki tablo hâlâ sisli. 2019’dan sonrasında uygulanan plansız ve programsız faiz indirimleri ile hatalı para politikalarının izleri silinmedi; enflasyonun ana kaynağı hâlâ burada yatıyor. Bu hatalar zinciri, ekonomiyi öyle bir tahrip etti ki artık klasik makroekonomik araçlar bile beklenen etkiyi vermiyor. Bu tabloyu onarmak ise gerçekten engebeli bir yolculuk. Mehmet Şimşek’in yürütmeye çalıştığı program zor, hatta belki de son yılların en zoru. Umarım başarır; fakat işinin kolay olmadığı açık. Üstelik bu ekonomik iklim öyle bir denge yaratıyor ki, memura yüksek zam yapılsa bile bu enflasyonu hızla yükselip refah payını silme tehlikesi taşıyor. Hükümetin mali disiplin araçları sınırlı; buna bir de seçmen desteğinin azalması eklenince, kapsamlı reformlar için manevra alanı iyice daralıyor.
ZOR BİR YOLCULUK: ADIM ADIM EKONOMİK İYİLEŞME
Ekonomideki sorunlara kısa sürede, anında tesir edecek mucizevi bir çözüm ne yazık ki yok. Bu süreç, sabır isteyen, zaman alan ve kolay olmayan bir yolculuk olacak. Ancak en azından atılabilecek bazı somut adımlar mevcut. TÜİK’in hesaplama yöntemlerinin daha şeffaf hale getirilmesi, yargı alanında güven tesis edecek reformların hayata geçirilmesi ve tüketici güvenini artıracak kararlı hamleler, bu yolda önemli başlangıç noktaları olabilir.