İş yapma sanatı

"Bir şirketin büyüklüğü, binasıyla mı ölçülür, yoksa patronu tatildeyken de işlerin aksamadan devam etmesiyle mi?" Bu soru, iş hayatımızın o bilindik ama bir o kadar da göz ardı edilen ironik gerçeğine parmak basıyor. Çoğumuzun 'kurumsal' sandığı dev yapılar, bazen bir kişinin gölgesinde kalıp, rüzgârda sallanan koca bir gemiye dönüşebiliyor.

Türkiye'den Amerika'ya, İngiltere'den Dubai'ye uzanan yatırım ve gayrimenkul dünyasındaki gözlemlerim, bana iş yapma becerisinin coğrafyadan çok daha derin bir yerde, yani güven ve ahlakın köklerinde yattığını gösterdi. Şunu samimiyetle söyleyebilirim ki; kimi zaman, sırf bu temel unsurların eksikliği yüzünden, maddi olarak cazip büyük Türk şirketleriyle çalışma tekliflerini dahi reddettim. Neden mi? Çünkü bende, o şirketin bir gemi gibi rotasında ilerleyeceğine dair güven yoktu. İşte bu, bizi kurumsallığın kalbine götürüyor.

KURUMSALLIĞIN SIRRI: PATRON GİDER, SİSTEM KALIR

Kurumsallık, bir şirketteki kişilere 'Bey' ya da 'Hanım' diye hitap etmekten çok daha fazlasıdır. En yalın ve çarpıcı ifadeyle; bir işin, onu yapan kişiden bağımsız olarak sürdürülebilmesidir. Tıpkı bir saat mekanizması gibi; her çarkın görevi nettir ve ana çark dursa bile sistemin momentumu bir süre devam eder.

Ne yazık ki, etrafımıza baktığımızda binlerce çalışanı olan nice yapının, sadece tek bir kişinin nefesiyle ayakta durduğunu görüyoruz. Bu yapılar, deniz ortasında sürekli yön değiştiren bir tekne gibidir; çok hareket ederler ama bir türlü yol kat edemezler. Sürekli proje iptalleri, bitmeyen ertelemeler ve yüksek çalışan sirkülasyonu (yani sürekli eleman değişimi) bu durumun kaçınılmaz sonuçlarıdır. İş yapma becerisi, kişisel karizmadan ziyade, kural bazlı yönetimde ve net belirlenmiş görev/yetki zincirinde gizlidir. Bu, hem çalışanların omuzlarındaki yükü hafifletir hem de şirketi fırtınalara karşı dirençli kılar. Unutmayalım; en iyi iş, görevini yerine getiren ve en erken teslim edilen iştir, asla ulaşılamayacak bir mükemmellik arayışı değildir.

VİZYON VE KÜLTÜR: İŞİ BENİMSEMEK

Bir kurumun ruhunu ve karakterini belirleyen en güçlü etken, şirket kültürüdür. Bu, sadece şirket içi etkinlikler demek değildir; bir yazılımcının kodunu adeta imzasından tanıyabilmek ya da bir restoranda müşterinin sadece hizmet kalitesinden dolayı belli bir garsonu arıyor olmasıdır. Şirket kültürü, o kurumdaki uyumu ve aidiyeti artıran, başkalarından ayıran çok özel bir 'karakteristik' niteliktir.

Ancak bir de "vizyon" meselesi var ki, bu sadece kariyer hedefleri demek değildir. Eğer bir yönetici, bir çaycı veya güvenlik görevlisinin işini küçümsüyor, kıskanıyor, onu kolay sanıyorsa; orada birliktelik ve gerçek vizyon ölmüştür. Unutulmamalıdır ki, bir zincirin gücü, en zayıf halkası kadardır. Savunma sanayi fuarlarında bazı şirketlerin yetkililerinin 'bitse de gitsek' bakışlarıyla karşılaşmam, bu vizyon eksikliğinin ne yazık ki sektör fark etmeksizin yaygın olduğunu gösteriyor. Oysa gerçek pazarlama, kartvizit alıp cebine koymakla değil; networking ile, yani tanımak, tanıtmak, güven inşa etmek ve düzenli iletişim kurmakla başlar. Geçen hafta Haktan Mazmanoğlu'nun organize ettiği etkinlik gibi platformlar bu güveni inşa etme zemininin ta kendisidir. Önce tanışırsınız, sonra iş zaten gelir.

KAYNAKLARIN DOĞRU KULLANIMI

Bir şirketin iş yapma becerisinin en net göstergesi, projelerinin kaderidir. Sürekli ertelenen, iptal edilen ya da maymun iştahıyla sürekli değişen odak noktaları, o şirketteki kaynakların (zaman, para, emek, motivasyon) acımasızca boşa harcandığını gösterir. İş dünyasında iki büyük tuzak vardır: Birincisi, sürekli mükemmeliyet peşinde koşmak ve işi asla bitirememek; ikincisi ise aşırı korkudan veya kararsızlıktan dolayı sürekli dümen kırmaktır. Her iki durum da işlerin yarım kalmasına, gelişimin geriye doğru gitmesine ve aylar, hatta yılların heba olmasına yol açar.

Uzun vadeli odaklanma ve sağlam planlama, işlerin tamamlanmasının yegâne anahtarıdır. Bu noktada, liderin en kritik görevi, elindeki tükenebilir kaynakları dürüstçe belirlemek ve en iyi şekilde kullanmaktır. Bazen en akıllıca ilerleme, bir işe sonsuz kaynak akıtmaya devam etmek yerine, durup derin bir nefes almak ve o projeden vazgeçmektir. Cesaretle alınmış bir iptal kararı, şirketinizin motivasyonunu ve emeğini doğru hedeflere yönlendirerek sizi ileriye taşıyabilir. İş yapma becerisi; neye devam edeceğini bilmek kadar, ne zaman vazgeçeceğini bilmekle de ilgilidir.

Hakikate yakın, yalana beri kalın, hoşça kalın

SON DAKİKA HABERLERİ

Mustafa Özver Diğer Yazıları