Türkiye neden bir anda yoga-pilates ülkesi oldu? Pandemi matı serdi, sosyal medya dönüşümü tamamladı
Pandemi sonrası hızla yükselen yoga-pilates furyası, sosyal medya trendleriyle birleşerek Türkiye’de her yaştan insanı mat başına oturtuyor. Stüdyolar rekor hızla artarken, son yıllardaki bu popülerleşmeyi ve sporun içindeki yaşam felsefesini uzmanı anlattı.
Pandemiyle birlikte evde geçirilen sürenin artması, ardından sosyal medyada hızla yayılan sağlıklı yaşam trendleri ile son birkaç yılda Türkiye’de yoga ve pilates stüdyoları adeta mantar gibi çoğaldı. Artık her semtte bir yoga dersi, her apartman altı spor salonunda bir pilates reformer’ı ve hatta park ve bahçelerde bu iki alanda faaliyette bulunan insanları görmek mümkün.

İstanbul’un kalabalık sokaklarında, Ankara’nın yeni semtlerinde ve parklarında, İzmir’in ve Mersin’in sahil şeridinde… Bir anda her köşe başında bir mat, bir reformer, bir “nefes al, bırak” tabelası. Türkiye, pandemiyle birlikte evlere kapanan milyonların stresle baş etme aracını buldu: yoga ve pilates.
2020’de Zoom ekranlarından izlenen 30 dakikalık ev seansları, 2025’te artık tam donanımlı stüdyolara dönüştü. Son yıllarda özellikle büyükşehirlerde yoga ve pilates stüdyolarının sayısında belirgin bir artış yaşanıyor. İstanbul başta olmak üzere Ankara ve İzmir’de yeni stüdyoların açılışı dikkat çekiyor. Kesin oranlar resmi verilere yansımasa da bu eğilim, spor ve sağlıklı yaşam talebindeki yükselişi doğruluyor. Peki bu patlama nasıl oldu?
EVDE SIKIŞAN BEDENLER, SOSYAL MEDYADA ÖZGÜRLEŞTİ

Instagram Reels’te “6 ayda pilatesle karın kası”, TikTok’ta “sabah yogasıyla güne başla” videoları milyonlarca kez izlendi. X’te farklı etiketler altında paylaşılan öncesi/sonrası fotoğrafları, binlerce kişiyi mat başına oturtmayı başardı.
Bir araştırmaya göre, pandemi döneminde Türkiye’de her 4 kişiden 1’i yoga, her 10 kişiden 1’i pilates yaptı. Ev egzersizlerinin yüzde 37’si mat tabanlıydı. Ama asıl sürpriz: Bu kişiler artık evden çıkıp stüdyolara akın ediyor.
Bir zamanlar “lüks” ya da “batıdan ithal” bir alışkanlık olarak görülen bu pratikler, bugün hem fiziksel sağlık hem de zihinsel denge arayışının önemli bir parçası haline geldi. Üstelik artık sadece genç kadınlar değil, her yaş grubundan erkekler, çalışan anneler, hatta emekliler bile matların üzerine çıkıyor.

Psikologlara ve sosyologlara göre ilginin artmasının birkaç nedeni var: modern hayatın getirdiği stres, masa başı çalışma nedeniyle artan bel ve boyun ağrıları, sosyal medyada etkileyici “öncesi-sonrası” dönüşüm videoları ve son olarak da belediyelerle özel spor merkezlerinin yaygın kurs programları.
Türkiye’de önemli bir kesimin eğilim gösterdiği bu yeni alanın temsilcilerinden biri de Beyzagül Benli. Yeni Ankara’ya konuşan Benli, yoga yolculuğunun ortaokul yıllarında sınav stresini yönetme çabasıyla başladığını anlattı. O dönem “Güneşe Selam A Serisi”ni öğrendiğini, ardından nefes egzersizleri ve meditasyonla pratiğini desteklemeye çalıştığını, bunun da stresini daha katlanılabilir bir düzeye çektiğini ifade etti. Zamanla stresli dönemlerde tekrar tekrar döndüğü bir alışkanlık haline gelen bu pratiğin 2018’de merakını daha da artırdığını, okuma, araştırma ve derinleşme isteğinin güçlendiğini söyledi. Biriktirdiklerini paylaşma arzusu doğunca güvendiği hocalardan eğitim alarak eğitmenlik yoluna yöneldiğini, son iki yıldır da düzenli dersler verdiğini belirtti. Yogayı, hiç bitmeyen bir öğrencilik hâli ve değişkenliğin içinde özünü anlamaya yönelik bir arayış olarak gördüğünü dile getirdi.

Yoga Türkiye’de neden son yıllarda bu kadar görünür hale geldi?
Yoga tarihi -arkeolojik kalıntılardan yola çıkarak- M.Ö 3000’li yıllara dayanıyor. Batı dünyası ise, 19.yy sonu - 20.yy başlarında felsefi ve manevi bir öğreti olarak yogayla tanışıyor. Değerli öğretmenlerin çabalarıyla, özellikle asana(yoga pozu) pratiği üzerine yoğunlaşan modern stiller yayılarak günümüzde dünya çapında kabul gören bir sağlık ve zindelik sistemi haline geliyor.
Buradan yola çıkarak, Türkiye'de de insanın anlam arayışının bir parçası olarak yoga felsefesinin ve maneviyatının ilgi çektiğini düşünüyorum. Sistemlerin kendi için işlevsel bulduğu kalıplara, çeşitliliği görmezden gelerek insanları sıkıştırmasıyla, savaşların ve zulmün daha görünür hale gelmesiyle insanlığın kendini var edebileceği alan arayışının arttığını düşünüyorum.
İnsan ömrünün uzamasıyla birlikte sağlıklı yaşam trendleri de günümüz insanının seçimlerini etkiliyor ve elbette sosyal medyanın hayatımıza girmesi de yoganın görünürlüğünü arttırarak merak uyandırdı.

Yoga artık sadece fiziksel bir egzersiz değil, bir yaşam felsefesi olarak da sunuluyor. Sizce bu doğru mu ya da bu yönü yeterince anlaşılıyor mu?
Yoganın bir yaşam pratiği olduğunu düşünüyorum. Fiziksel pratiği ve yoga felsefesini bir bütün olarak algılıyorum. Yoga pratiği, kişinin kendi otantikliğini keşfedip kusurlarını şefkatli yaklaşım ile fark etmesine, fark ettiği meziyetlerine de mütevazı bir tavırla yaklaşabilmesine, aslında kişinin kendini terbiye etmesine yardımcı oluyor.
Katılımcılar en çok hangi beklentilerle yoga yapmaya geliyor?
Gözlemlediğim ve benimle paylaşıldığı kadarıyla yoga pratiğine yönelim amacı çeşitlilik gösteriyor. Birçok şeyle bir arada ilgilenmek zorunda kalan kişiler anda kalmayı, merkezleriyle bağlantıda kalabilmeyi pratik etmek ve içselleştirmek için yogayla, meditasyonla ilgilenmeye başlıyor. Sosyal medyada gördüğümüz "havalı pozlar" ilgisini çekiyor bazı insanların, birçok insan da sağlıklı yaşam trendlerinin etkisinde kalarak bir de yogayı denemek istiyor.

Sosyal medyanın ve “influencer yoga” trendinin yoganın özüne etkisini nasıl yorumluyorsunuz?
Ben yoganın yaygınlaşmasından, birçok insanın yoga yolculuğunu merak edip yoga ile tanışmasından mutluluk duyuyorum. Kendisi için iyi şeyler yapmaya çalışan kişilerin sayısı arttığında, yoganın birlik ve bütünlük anlamına gelen kapsayıcı doğası keşfedildiğinde belki "iyi insan olma" tercihini kullanan insanların sayısı da artar. Görünür olmasıyla, yoganın özünden değer kaybetmesi şöyle dursun; yayılarak her canlının, her çeşitliliğin yaşam hakkına saygıyla sahip çıkmamız gerektiği farkındalığının artabileceğini düşünüyorum.

“Yoga challenge"lar gerçekçi mi, yoksa riskli mi? Bir hoca olarak, yaygın hataları nasıl önlüyorsunuz?
Sosyal medyada gördüğümüz her içeriğe kendi araştırmamızı yaparak yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Yoga ile ilgili "challenge" içeriklerini servis ederken eğitmen arkadaşlarım çeşitli uyarılar ekliyorlar; bunların ciddiye alınması gerektiğini ve kişilerin güven ilişkisi kurabildiği eğitmen arkadaşlarımla çalışarak ilerlemeleri gerektiğini düşünüyorum
Online eğitimlerin etkisi üzerine ne söylemek istersiniz? Ek bir avantaj mı yoksa yüz yüze eğitimler daha mı faydalı?
Online eğitimin birçok avantajı var; bu tercih de her şeyde olduğu gibi kişilerin yaşam koşullarıyla şekilleniyor.
Şehir hayatında sürekli bir yerlere yetişmeye çalışırken evin konforunda, bir yere gitme - gelme telaşı yaşamadan, zamanını trafikte geçirmeden yoga pratiğini yapabilmek zaman kazandıran ve alan açan güzel bir seçenek.
Tüm gün evden çalışan veya evde işlerini halletmesi gereken insanlar için ise stüdyoya gitmek sosyalleşme fırsatı sunuyor.
Bireylerin yaşam koşullarına uygun seçeneklerin sunulmasını özgürleştirici buluyorum.

Türkiye’de yoga kültürünün geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle genç nesiller arasında kalıcı bir dönüşüm yaratabilir mi? Yoksa son dönemde popülerleşen ve etkisini yitirecek bir sportif faaliyet mi?
Popülerlikle ivme kazanmış olan tüm örneklerde olduğu gibi bu konuda da bir noktada ilgi azalabilir; fakat yogayı benimseyen ve kendine göre olduğunu düşünen insanların yoga üzerine derinleşmekten vazgeçeceklerini düşünmüyorum. Bu kadim bilgeliği anlamaya çalışmak, yaşam pratiği haline getirmek, niyeti bu olanlar için, hiç sonlanmayacak bir deneyim.