Psikolog Mücahit Altunok’tan gençlerde kimlik bunalımı uyarısı! ‘Ben kimim?’ sorusunun yanıtını arıyorlar

Psikolog Mücahit Altunok, "Gençler, aile baskısı ve sosyal medya arasında sıkışıp ‘Ben kimim?’ sorusuna yanıt arıyor." diyerek yaşanan bu kimlik bunalımının isyana ve hatta intihara yol açabileceğini belirtti.

Psikolog Mücahit Altunok’tan gençlerde kimlik bunalımı uyarısı! ‘Ben kimim?’ sorusunun yanıtını arıyorlar

Psikolog Mücahit Altunok, gençler arasında giderek yaygınlaşan kimlik bunalımına dikkat çekiyor. Altunok’a göre kimlik bunalımı, bireyin anlam, değer ve maneviyat arayışında kendini değersiz hissetmesiyle ortaya çıkıyor.

Bu süreç, kişinin yaşadıklarını anlamlandırma çabası sırasında değerler ve inançlar konusunda yaşadığı karmaşayla başlıyor: Belirsizlik hissiyle bulantıya, ardından da bunalıma dönüşen hislere dikkat çeken Altunok, "Kimlik bunalımı, kişinin anlam, değer ve maneviyat açısından kendini değersiz hissetmesi durumudur. Bu, kişinin yaşadıklarını anlamlandırma çabası sırasında değerleri ve inançları konusunda bir karmaşa yaşamasıdır. Bu karmaşa, belirsizlik hissiyle birleştiğinde bulantı haline gelir ve zamanla bunalıma dönüşebilir. Bu karmaşaya yol açan etkenler arasında aile baskısı, akran zorbalığı, sosyal medya ve beraberinde getirdiği baskılar yer alır. Kişi, bu belirsizlik ortamında “Ben kimim?”, “Nasıl olmalıyım?” gibi sorularla karşı karşıya kalır. Yaşanan olaylar herkeste aynı sonuçları doğurmaz. Örneğin, bir kaza sonrası bir kişi “Verilmiş sadakamız varmış” diyerek durumu hafifletirken, bir başkası aynı olayın etkisinden uzun süre kurtulamayabilir ve bu travmayla yaşamaya devam edebilir." dedi

KİMLİK BUNALIMININ EN BELİRGİN GÖRÜLDÜĞÜ YAŞ?

Kimlik bunalımının iki grupta da derin izler taşıdığını vurgulayan Altunok, kimlik bunalımının en belirgin görüldüğü yaş grubu ile alakalı şu bilgileri verdi: "Literatüre göre kimlik bunalımı en çok ergenlik döneminde, yani 12-20 yaş aralığında görülür. Ancak günümüz koşullarında bu dönemi ikiye ayırmak gerektiğini düşünüyorum: 12-18 yaş aralığı ve 20-30 yaş aralığı. Ergenlik, biyolojik ve psikolojik faktörlerin bir arada olduğu bir süreçtir. Ancak ergenlik, zihinsel olarak çok daha uzun sürebilir. Pek çok insan, kendini gerçekleştirme noktasında sorun yaşadığında ergenlik sürecinden çıkamaz.
Anlam arayışı, ergenlikte genellikle 12-13 yaşlarında başlar ve genç yetişkinliğe kadar devam eder. Kişi, “Kimim?”, “Ne olmak istiyorum?”, “Hangi hayatı sürmeliyim?”, “Yeteneklerim neler?” gibi sorularla boğuşur. Yeteneklerini keşfetmeye çalışırken öncelikle arzularından yola çıkar. Bulunduğu sosyal sınıfın ötesine geçme ve bir kimlik kazanma isteği taşır. Ancak bu sorulara kendi içinde ya da ailesinin sunduğu imkânlarla cevap bulamadığında karmaşa başlar. Bu karmaşa netlik kazanmazsa kimlik bunalımına dönüşür. Ergenlikte bu durum sıkça görülür. 20-30 yaş aralığında ise farklı bir süreç başlar. Toplumun “Okul bitti, askerlik bitti, elin iş tutuyor, artık evlen” gibi baskıları devreye girer. Bu beklentiler, toplumda başarı unsuru olarak görülür. Eğer birey bu beklentileri karşılayamazsa, toplum tarafından baskıya maruz kalır." diyerek adeta bu tabuların toplumsal bir histeriye dönüştüğünü söylüyor.

BU İSYANLAR NE ANLAMA GELİYOR?

Altunok, "Gençlerin isyanları, çoğu zaman aileler tarafından anlaşılmasa da, kabul etmedikleri bir düzene hapsedilme çabasına karşı bir tepkidir. Gençler, sosyal medyada ve toplumda zaten yeterince sınıf ayrımına maruz kalıyor. Sürekli Z kuşağına dair iyi ya da kötü yorumlar duyuyoruz. Ancak, sınıf ayrımına maruz kalmışken birde gençleri de “Z kuşağı” diye soyutlamak doğru değil. Her kuşağın, her yaşın kendi dinamikleri vardır. Toplum giderek bireyselleşiyor. Toplumun getirdiği baskılar ve sorumluluklar, bu neslin ihtiyaçlarına karşılık vermediğinde kimlik bunalımları başlıyor." ifadelerine yer verdi.

BULANTI BUNALIMA NE ZAMAN DÖNÜŞÜR?

Mücahit Altunok, "Bu kuşak, çok sesli ve isyankâr bir kuşak olarak tanımlanıyor. Ancak söyledikleri, aileler ya da toplum tarafından karşılık bulmayabilir çünkü aynı dili konuşmuyorlar. Anne-baba ve toplumun kodlarında diploma, meslek, evlilik ve çocuk sahibi olmak gibi unsurlar yer alırken, birey bu kalıpların dışında bir yetenek ya da ilgi alanı geliştirmek istiyor. Bu ihtiyaçların anlaşılmadığı noktada sesler yükselir. Burada ailelere düşen en önemli görev, çocuklarının bunalımda olduğunu varsaymadan önce onların sesini duymaya çalışmalarıdır. Anne-babalar, çocuklarının neye isyan ettiğini anlamaya çalışmalı ve onların dünyasında başarının ne anlama geldiğini konuşmalıdır. Yeterince dinlendiklerinde ve gerekli konuşmalar yapıldığında, “Çocuğum neden böyle?” sorusu ortadan kalkar. Bireyler, sadece ihtiyaç anında değil, normal zamanlarda da aileleriyle iletişim kurmalıdır. Eğer isyanın tonu değişiyor, istekler farklılaşıyor ya da iletişim sıklığı azalıyorsa, aileler bu belirtilere dikkat etmelidir." dedi.

BUNALIMIN İNTİHARA EVRİLDİĞİ NOKTA HANGİSİ?

"Birey, yapacak bir şeyi kalmadığını ya da yaşamaya değer bir şey bulamadığını düşündüğünde ve bu düşünce kronikleştiğinde, maalesef hayatına son verme eğilimi gösterebiliyor. Gençler, ebeveynleri ve arkadaşları tarafından anlaşılmadığını hissettiğinde, yalnızlık içselleşir ve bu durum kronikleşirse hayattan kopar. Böyle durumlarda, acilen uzman desteği alınmalıdır. Destek süreci başladığında, aileler çocuklarını birdenbire aşırı merhamete boğmamalıdır. Bu, bireyin kendini hasta gibi hissetmesine neden olabilir. Merhamet, yapmacık olarak algılanmamalıdır. Aileler, çocuklarına daha rasyonel yaklaşmalı, onların çağının insan olmadığını kabul etmeli ve anlamlandırma süreçlerine destek olmalıdır. Bu, iyileşme sürecinin bir parçası o zaman olabilirler."