Prof. Dr. Fahrettin Öztürk uyarıyor: "Kalabalıkların içinde kaybolmak yerine, özünle var ol!"
Dr. Fahrettin Öztürk, modern insanın "uyum" adı altında yaşadığı kimlik erozyonunu masaya yatırdı.
İnsanın toplumsal varoluşunu ve kimlik sorununu merkeze alan derinlikli bir analiz kaleme alan Prof. Dr. Fahrettin Öztürk, modern çağın en büyük ikilemlerinden birini masaya yatırdı: Topluma Uyum Sağlamak mı, Özgünlüğü Korumak mı? haber.aero’da yayımlanan yazısında Öztürk, ait olma ihtiyacının bireyi nasıl bir kimlik erozyonuna sürükleyebileceği konusunda çarpıcı uyarılarda bulunuyor.
AİDİYET BASKISI VE KİMLİK EROZYONU
Prof. Dr. Öztürk, insanoğlunun doğası gereği sosyal bir varlık olduğunu ve ait olma duygusunun varoluşsal bir zemin teşkil ettiğini kabul ediyor. Ancak bu güçlü aidiyet arayışının, bireyi farkında olmadan toplumsal normlar, beklentiler ve yazılı olmayan kurallar çerçevesinde bir kalıba soktuğunu belirtiyor. Yazar, "diğerleri gibi olmak" çabasının; dışlanmamak ve kabul görmek anlamına geldiğini, ancak bunun bedelinin bireyin özgünlüğünü ve benliğini törpülemesi olduğunu, "Uyum sağlamak, sağlıklı bir sosyal yaşamın anahtarı gibi görünür.
Ancak bu uyumun sınırları belirsizleştiğinde; yani birey, sorgulamadan her duruma boyun eğdiğinde, zamanla sadece topluluğun bir uzantısına dönüşür; kendi fikirlerini, değerlerini ve inançlarını yitirir. Böylece 'uyum' adı altında yaşanan süreç, bir çeşit kimlik erozyonuna evrilir." sözleriyle vurguluyor.
YABANCILAŞMA KORKUSU VE DİJİTAL BASKI
Öztürk'e göre, bireyin kendini bu kadar güçlü bir şekilde topluma teslim etmesinin ardında, modern çağın en büyük tehditlerinden biri olan yalnız kalma korkusu yatıyor. Yazar, sırf ait olmak uğruna özünden vazgeçen bireyin, uzun vadede içsel bir çatışma, ruhsal yorgunluk ve en nihayetinde yabancılaşma sorunu yaşadığını dile getiriyor. Bu yabancılaşma, sadece topluma değil, kişinin kendine, değerlerine ve hatta doğup büyüdüğü çevreye karşı bile bir kabullenme sorununa yol açıyor.
Yazıda ayrıca, günümüz dünyasının karmaşıklaşan uyum baskısı da ele alınıyor. Öztürk, sadece fiziksel çevrede değil, dijital platformlarda da sürekli bir "uyum baskısı" altında olduğumuza dikkat çekiyor. Sosyal medyada beğeniler, yorumlar ve takipçi sayıları üzerinden kabul görme çabasının, bireyin özgünlüğünü dijital ortamda kaybetmesine neden olduğunu belirtiyor.
BİLİNÇLİ UYUM VE ÖZGÜN SENTEZLE ÇÖZÜM MÜKÜN
Peki, bu süreçte birey özgünlüğünü nasıl koruyabilir? Prof. Dr. Öztürk, çözümü "gerçek uyum" kavramında görüyor. Gerçek uyumun kendinden vazgeçmek değil, kendi değerlerini muhafaza ederek topluma entegre olmak ve katkı sağlamak olduğunu ifade ediyor. Yazar, asıl başarının, uyumu bilinçli bir tercihle gerçekleştirmekten geçtiğini söylüyor.
Yazının tamamına ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.