Neden yeni bir diziye başlamak yerine izlediğimiz dizileri tekrar izliyoruz?
Yeni bir diziye başlamak yerine defalarca izlediğimiz yapımlara geri dönüyoruz. Psikologlara göre bu davranış yalnızca nostalji değil, stres, belirsizlik ve kaygı dönemlerinde beynin kendini koruma refleksi.
Yeni bir diziye başlamak yerine yıllar önce izlenen yapımlara geri dönme eğilimi, psikologlara göre yalnızca nostaljiyle açıklanamayacak kadar karmaşık bir davranış. “Comfort watching” olarak bilinen bu alışkanlık, özellikle stres, kaygı ya da belirsizlik dönemlerinde beynin kendini koruma refleksi olarak ortaya çıkıyor.
TEMEL NEDENİ BELİRSİZLİKTEN KAÇINMA EĞİLİMİ

Günümüzde birçok izleyici, platformlardaki yüzlerce yeni içerik yerine eskiden sevdikleri dizilere dönüyor. Uzmanlara göre bunun temelinde belirsizlikten kaçınma eğilimi bulunuyor. Yeni diziler yeni karakterler, bilinmeyen hikâyeler ve zihinsel efor gerektirirken; sonunu bildiğimiz bir yapım güvenli bir alan yaratıyor. Bilindik sahneler, daha önce kurulmuş duygusal bağlar ve tahmin edilebilir bir akış, beyne rahatlama sinyali gönderiyor.
“RAHATLAMA İZLEMELERİ” VE HUZUR ARAYIŞI

Psikoloji literatüründe “rahatlama izlemeleri” olarak geçen bu durum, bireyin zihinsel yorgunluk yaşadığı zamanlarda tanıdık hikâyelere yönelmesiyle açıklanıyor. Ekonomik sıkıntılar, toplumsal krizler veya kişisel belirsizliklerin arttığı dönemlerde, izleyici tanıdığı karakterlere dönerek bir tür duygusal denge kuruyor. Eski diziler yalnızca geçmişi değil, o dönemdeki “daha huzurlu benlik hâli”ni de temsil ettiği için güvenlik duygusunu pekiştiriyor.

Klinik Psikolog Pınar Olsen, Yeni Ankara’ya yaptığı değerlendirmelerde “comfort watching” eğilimine ilişkin merak edilen soruları yanıtlarken, bu davranışın ardındaki psikolojik mekanizmalara dair bazı değerlendirmelerde bulundu.
“GEÇMİŞE DUYULAN ÖZLEMİN ETKİSİ”

İnsanların yeni diziler yerine eski yapımları yeniden izlemeyi tercih etmesini nostalji duygusuyla açıklayan Olsen, tanıdık karakterlerin, geçmişe ve o dönemlerin Türkiye’sine duyulan özlemin bu eğilimde etkili olduğunu belirtti.
“BOŞLUK HİSSİNİ DOLDURMANIN KOLAY YOLU”

“Comfort watching” davranışının beyindeki ödül sistemiyle ilişkisine değinirken bunun zor gelen hayattan kaçmayı sağlayan bir davranış olduğunu söyledi. Boşluk hissini doldurmanın kolay bir yolu olarak görüldüğünü, tıpkı “comfort eating”de olduğu gibi benzer bir mekanizmanın çalıştığını aktardı. Günün yorgunluğundan sonra eve gelindiğinde rahatlatacak ve iyi hissettirecek içeriklerin dopamin salgılattığını, çoğu zaman buna bir şeyler yemenin de eşlik ettiğini ifade etti.
“BİLİNDİK İÇERİKLER İMDADA YETİŞİYOR”

Stres ve belirsizlik dönemlerinde tanıdık içeriklere yönelmenin bir savunma mekanizması oluşturduğunu belirten psikolog, belirsizliğin insanların baş etmekte zorlandığı en önemli durumlardan biri olduğunu vurguladı. Olsen, belirsizliğin panik ve depresyon gibi sonuçlara yol açabildiğini, kontrol duygusunu yeniden kazanmak için bilindik içeriklerin “imdadımıza yetiştiğini” söyledi.
SAĞLIKLI BİR BAŞ ETME YÖNTEMİ Mİ YOKSA BİR KAÇIŞ MI?

Bu eğilimin sağlıklı olup olmadığına ilişkin değerlendirmesinde ise Pınar Olsen, kaçmanın her zaman yanlış sayılmayabileceğini ifade etti. Günlük yaşamın aksamadığı, sosyal ilişkilerin zedelenmediği ve kişinin işini, yeme–uyku düzenini bozmadığı sürece birkaç bölüm dizi izlemenin sorun yaratmadığını belirtti. Ancak sınavlara çalışmaktan kaçmak için Aşk-ı Memnu’yu sezonlarca izlemek ya da kötü giden bir ilişkide ayrılık konuşmasından kaçınmak için Big Bang Theory’i tekrar tekrar açmanın işlevsellikten uzaklaştırabileceğine dikkat çekti.
NOSTALJİK BİR TESELLİ VE GEÇMİŞTEKİ BENLİĞİ HATIRLATMA ARZUSU

Klinik Psikolog Pınar Olsen, eski dizilere dönmenin hem nostaljik bir teselli sağladığını hem de kişinin geçmiş benliğini hatırlama arzusu taşıdığını söyledi. Özellikle 90’ların popüler dizilerinin, o yıllarda 20’li yaşlarında olan izleyiciler için aile ilişkilerinden modaya kadar pek çok kişisel hatırayı barındırdığını belirtti.
“YENİ VE ESKİ İÇERİKLER BİRBİRLERİNE HİZMET EDİYORLAR”

Sosyal medyadaki içerik yoğunluğunun izleyiciyi tanıdık hikâyelere geri itip itmediği sorusuna ise sosyal medyanın yeni içerikler kadar eski içerikleri de yeniden dolaşıma soktuğunu söyleyerek yanıt verdi. Olsen, “Örneğin popüler konuların (benchmarking gibi o zamanlar gündemde olmayan) Yaprak Dökümü sahnelerinde bulunup kolajlandığını ve çok etkileşim aldığını görüyoruz. İtmekten ziyade birbirlerine hizmet ediyorlar gibi.” dedi.
PANDEMİ VE EKONOMİK KRİZİN ETKİLERİ

Pandemi, ekonomik kriz veya kişisel belirsizlik dönemlerinde bu davranışın artmasını ise önceki açıklamalarıyla bağlantılı olduğunu belirterek açıklayan uzman isim, pandemide çok fazla evde kalındığını, vaktin bol olduğunu ve yeni içeriklerin bir süre üretilemediğini, bu nedenle eldeki yapımlara yönelmenin kaçınılmaz hâle geldiğini söyledi.
