Evimizdeki renkler neden yok oluyor? Gri, bej ve beyazın hakimiyetinde yeni dünya

Sosyal medyada yankı uyandıran “Dünya renklerini kaybediyor” paylaşımı, sadeleşme trendinin estetikten öte toplumsal bir yansıma olup olmadığını gündeme taşıdı. Mimar Melisa Uskaner, Yeni Ankara’ya bu dönüşümün nedenlerini anlattı.

Evimizdeki renkler neden yok oluyor? Gri, bej ve beyazın hakimiyetinde yeni dünya

Sosyal medyada dikkat çeken bir paylaşımda, iç mimar ve içerik üreticisi "icmimarasoruyorum", “Dünya renklerini kaybediyor, farkında mısın?” sözleriyle sadeleşme trendine eleştirel bir bakış getirdi. Renklerin giderek “modadan düştüğünü” söyleyen mimar, bunun sadece bir tasarım tercihi değil, aynı zamanda toplumsal bir duygu yitimi olduğunu vurguladı.

İÇ MEKANLARDA GRİLER, BEJLER VE BEYAZLARIN HAKİMİYETİ

Videoda özellikle iç mekân dekorasyonlarında griler, bejler ve beyazların baskın hale gelmesinin, yaşam alanlarının duygusal enerjisini azalttığı savunuldu. Gönderi kısa sürede binlerce beğeni ve yorum aldı. Kullanıcıların bir kısmı “Beyaz evlerden yorulduk, artık renk istiyoruz” derken, bazıları “Pastel ve sade tonlar huzur veriyor” diyerek sade estetiği savundu.

Peki bu durumun asıl nedeni ne? Mimar Melisa Uskaner, sadeleşme trendinin ardındaki toplumsal ve psikolojik dinamikleri Yeni Ankara’ya anlattı.

“ASIL NEDEN ‘RAHATLAMA’ İHTİYACI”

Ev dekorasyonunda canlı renklerden sade tonlara geçişin temel nedenleri neler?

Son yıllarda ev dekorasyonunda canlı ve iddialı renklerin yerini sade, yumuşak tonlara bıraktığını görmek artık neredeyse her yerde karşımıza çıkan bir durum haline geldi. Bu değişimin yalnızca estetik bir tercih değil, aynı zamanda yaşam biçimlerimizdeki dönüşümün bir yansıması olduğunu düşünüyorum. Hızlı ve yoğun şehir hayatı içinde, ev artık sadece yaşadığımız bir mekân değil; zihnimizi ve ruhumuzu dinlendirdiğimiz bir sığınak haline geldi. Bu nedenle insanlar, enerjik ama zamanla yorucu hale gelen parlak renklerden uzaklaşıp, daha dingin ve huzur veren tonlara yöneldi. Bu geçişin en temel nedeni de aslında tam olarak bu “rahatlamaihtiyacı diyebiliriz.

PANDEMİNİN YAŞAM ALANINA CİDDİ BİR ETKİSİ

Bununla birlikte, pandemi döneminin de bu değişimde önemli bir rol oynadığını söylemek mümkün. Pandemiyle birlikte evlerimizde daha fazla vakit geçirmeye başladık ve doğayla yeniden bağ kurma arzusu güçlendi. Ahşap, taş, keten gibi doğal malzemelerle uyum içinde kullanılan sade tonlar, doğallığı ve sıcaklığı iç mekâna taşıyarak bu dönüşümü hızlandırdı. Bu sebeple insanlar artık doğadan ilham alan renk paletlerini, yalnızca estetik değil, psikolojik bir denge unsuru olarak da tercih etmeye başladılar.

SOSYAL MEDYANIN ESTETİK YÖNLENDİRMESİ

Tüm bunların yanı sıra, bu sadeleşme trendinin yayılmasında sosyal medyanın etkisini de göz ardı etmek doğru olmaz. Sosyal medya, güçlü bir görsel algı yaratma ve yönlendirme gücüne sahip en önemli araçlardan birisi haline geldi. Başlangıçta “sadeleşme” fikri dinginlik ve sadelik arzusundan doğmuş olsa da, zamanla bu tarzın popülerleşmesiyle birlikte farklı bir noktaya evrildi. Bugün birçok insan için sade tonlar sadece bir tercih değil, adeta “iyi tasarımın tek ölçütü” haline gelmiş durumda. Bu da gösteriyor ki, kimi zaman estetik anlayışımızı kişisel beğenilerden çok dijital trendler tarafından şekillendirebiliyor.

DİNGİNLİK VE DENGE ARAYIŞINDAN ESTETİK ZORUNLULUĞA

Bu değişim modanın mı, yoksa insanların yaşam biçimlerinin mi sonucu?

Yukarıda da belirttiğim gibi, bu değişimin temelde insanların en doğal içgüdülerinden biri olan huzur arayışından kaynaklandığını düşünüyorum. Ancak zamanla bu yönelim, yalnızca bir içsel ihtiyaç olmaktan çıkıp güçlü bir moda algısına dönüştü. Başlangıçta dinginlik ve denge arayışıyla benimsenen sade tonlar, bugün artık estetik bir zorunluluk gibi görülmeye başlandı.

CESUR TONLAR YERİNİ NÖTR TONLARA BIRAKTI

80’ler, 90’lar, 2000’ler ve günümüz arasında renk tercihlerinde en belirgin farklar neler?

Renkler, her dönemin ruhunu yansıtan güçlü bir unsurdur; bunu yalnızca ev dekorasyonunda değil, o dönemin kıyafet modasında da görebiliriz. 1980’lerde evler, parlak mavi, fuşya ve zümrüt yeşili gibi cesur tonlarla doluydu; amaç dikkat çekmek ve enerjiyi yansıtmaktı. 1990’larda ise bu gösteriş yerini daha sade ve doğaya yakın tonlara bıraktı; bej, krem ve haki gibi renkler, evlere sıcak ve samimi bir hava kattı. 2000’lerde modern yaşamın etkisiyle beyaz, siyah ve gri gibi nötr tonlar öne çıktı, vurgu renkleriyle mekânlara dinamizm katılması hedeflenirken günümüzde ise dekorasyonda estetik ve psikolojik denge ön planda; açık ve toprak tonları, bej, kırık beyaz gibi renkler, göze çarpmadan huzur veren bir atmosfer yaratmak amacıyla oldukça popüler hale geldi.

GELECEĞİN RENKLERİ NE OLACAK?

Önümüzdeki 10 yılda renk trendlerinde nasıl bir yönelim olacak? Yeniden canlı renklere dönüş mümkün mü?

Canlı renklere tamamen geri dönüş olacağını düşünmüyorum ancak önümüzdeki dönemde doğal paletlerle uyumlu, daha karakterli ve doygun tonların öne çıkması öngörülebilir. Yani sade tonlar hâlâ temel olacak, ancak toprak tonlarının koyu versiyonları, zeytin yeşili, kiremit kırmızısı veya hardal sarısı gibi sıcak ve dikkat çekici renkler vurgu olarak kullanılabilir.

TEKNOLOJİ İLE BİRLİKTE KİŞİSELLEŞTİRİLEBİLİR MEKÂNLAR

Teknoloji (örneğin akıllı ışık sistemleri, değişen duvar panelleri) renk algısını nasıl değiştirebilir?

Günümüzde insanlar artık bir nesneyi satın almaktan çok, bir deneyimi satın almak istiyor. Bu değişim zamanla ev dekorasyonunda ve tasarım anlayışında da kendini daha çok gösterecek gibi görünüyor. Teknolojik gelişmelerin etkisiyle yapı sektöründe ortaya çıkan yeni malzemeler ve çözümler de bu sürece önemli katkılar sağlayacaktır.

Renk ve mekân deneyimi de bu sayede tamamen yeniden tanımlanabilir. Özellikle akıllı ışık sistemleri, değiştirilebilir yüzeyler ve yenilikçi yapı malzemeleri sayesinde bir mekân aynı anda hem sakinleştirici hem de enerjik bir ruh hâlini yansıtabilir hale gelerek bu sayede tasarımcılara ve kendi mekânını yaratmak isteyen kullanıcılara yaratıcı ve esnek imkânlar sunacak. Artık evler yalnızca görsel açıdan değil, deneyimsel açıdan da kişiselleştirilebilir mekanlar olacak diyebiliriz.