Dermatolog Dr. Cansel Gürer uyardı: “Akne tedavisinde başarı için muslukları kapatmak şart!”
Dermatolog Dr. Cansel Köse Gürer, sivilcenin oluşum nedenleri ve etkili tedavi yöntemleri hakkında Yeni Ankara’ya özel açıklamalarda bulundu.
Sivilce, pek çok kişinin hayatında karşılaştığı yaygın bir cilt sorunudur. Stres, dengesiz beslenme ve hormonal değişiklikler gibi birçok faktör sivilce oluşumunu tetikleyebilir. Pürüzsüz ve sağlıklı bir cilde kavuşmak herkesin arzusu olsa da, günlük yaşamda yapılan bazı yanlış alışkanlıklar sivilcelerin daha da kötüleşmesine neden olabiliyor. Konuyla ilgili olarak Dermatolog Dr. Cansel Köse Gürer, “Akneyi bir havuz problemi olarak düşünüyoruz; tedavide başarı için bu havuzu dolduran stres, genetik, beslenme ve kozmetik gibi tüm etkenleri yani ‘muslukları’ kapatmak gerekiyor.” dedi.
“SİVİLCENİN ARKASINDA 4 ANA FAKTÖR VAR”
Sivilce oluşumunun temelinde 4 ana faktörün bulunduğunu söyleyen Dr. Gürer, “Bunlardan birincisi, "kıl ve sebase bez ünitesi" olarak adlandırılan yapının iltihaplanmasıdır. Bu bölgede inflamasyon gelişir. İkinci faktör, sebum (yağ) üretiminin artmasıdır. Yağ bezlerinin daha fazla çalışması ciltte yağlanmayı artırır. Üçüncü faktör de Cutibacterium acnes adı verilen bakterinin bu bölgede çoğalması ve birikmesidir. Son faktör ise iltihaplı (yangısal) bir reaksiyonun oluşmasıdır. Tüm bu faktörler, esas olarak kıl ve yağ bezi ünitesinin çevresinde gelişir.” ifadelerine yer verdi.

“AKNE TEK BİR TİP DEĞİL, BİRÇOK FORMDA GÖRÜLÜR”
Aknenin çok farklı formlarda ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Gürer, sivilcenin sadece ‘siyah nokta’ veya ‘beyaz nokta’ gibi basit lezyonlarla kalmayıp, zamanla iltihaplanarak daha karmaşık ve ağrılı kistik yapılar haline dönüşebileceğini bildirdi. Gürer, “Bu dört faktör bir araya geldiğinde çeşitli akne belirtileri ortaya çıkar. Yangısal olmayan formlar arasında; 'siyah nokta', 'beyaz nokta', 'milia', 'milium kisti' ya da 'buton' yer alır. Eğer bu duruma bir iltihaplanma (inflamasyon) da eklenirse, kırmızı ve iltihaplı sivilceler oluşur. Bu iltihaplı sivilceler zaman zaman daha derine inen, ağrılı ve kistik yapılara da dönüşebilir. Bu yapılara da 'nodül' adı verilir. Sivilceyi oluşturan bu belirtiler tek başına ya da birlikte görülebilir. Kimi bireylerde sadece siyah noktalar veya komedonlar olabilirken, bazılarında tüm formlar bir arada bulunabilir. Bazen ise çok şiddetli kistik akne tabloları gelişebilir.” diye aktardı.
“AKNE TEDAVİSİNDE BAŞARI İÇİN MUSLUKLARI KAPATMAK ŞART”
Akneyi ‘bir havuz problemi’ olarak tanımlayan Gürer, “Akne, adeta bir havuz problemi gibidir. Bu havuzu dolduran çeşitli musluklar vardır. Örneğin stres, bu musluklardan biridir. Bir diğer musluk ise genetiktir. Genetik yatkınlık, akne oluşumunda önemli bir faktördür. Ancak bu, aknenin mutlaka babadan oğula geçeceği anlamına gelmez. Fakat genetik yatkınlığı olan bireylerde akne genellikle daha dirençli ve şiddetli seyretmektedir. Bir başka musluk da beslenme alışkanlıklarıdır. Her bireyde aynı şekilde etkili olmasa da, günümüzde beslenme şeklinin ciddi şekilde değişmesi ve akneye yatkın yiyeceklere kolayca ulaşılabilmesi nedeniyle, beslenmeye dikkat edilmesi gerekmektedir. Kız çocuklarında çok erken yaşta başlayan yoğun makyaj ve kozmetik ürün kullanımı da bir diğer etkendir. Bu ürünlerin seçimi ve kullanımı mutlaka kontrol altında tutulmalıdır. Tüm bu muslukları kapatmadan, yani bu etkenleri ortadan kaldırmadan, akne havuzunu boşaltmak ve tedavide kalıcı başarı sağlamak mümkün olmaz. Özellikle hormonal düzensizlikler varsa, önce bunları düzeltmemiz gerekir. Bu nedenle hastalarımıza, 'Kapatabileceğimiz bütün muslukları kapatalım, sonra tedavimizi buna göre planlayalım' diyoruz.” şeklinde konuştu.

Gürer, “Akneyi en çok ergenlik döneminde görmekle birlikte, erişkinlikte de sıkça karşılaşıyoruz. Ergenlik döneminde akne, erkeklerde daha yaygın olarak görülürken; erişkin dönemde ise kadın hastalarda daha fazla rastlanmaktadır. Erkeklerde görülen akneler genellikle testosteron hormonunun etkisiyle daha şiddetli seyretmektedir.” dedi.
“AKNE TEDAVİSİNDE HAFİF ÜRÜNLERDEN AĞIR SİSTEMİK İLAÇLARA KADAR ÇÖZÜMLER VAR”
Gürer, akne tedavisinde 4 temel faktöre göre kişiye özel planlama yaptıklarını belirterek, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Tedavi planlamasını bu dört faktöre göre yapıyoruz. Aknenin tipine göre antibiyotikler kullanılabilir. Peeling (cildin soyulması) etkili ürünler ya da hafif soyucu ajanlar tercih edilebilir. Aynı zamanda cildin yağ dengesini düzenleyen, yağlanmayı azaltan ajanlar da tedavide yer alabilir. Eğer akne daha kistik ya da nodüler yapıdaysa, ağızdan alınan sistemik ilaçlar kullanılabilir. Hormonal bir bozukluk tespit edilirse, hormon düzenleyici ilaçlara da başvurabilir. Tüm bu tedavilere rağmen yanıt alınamazsa, daha ağır ve etkili akne ilaçlarına geçilebilir. Hem anti-inflamatuar etkisi olan, hem bakteriyi azaltan, hem de yağlanmayı ve kıl-yağ ünitesindeki aşırı sebum üretimini azaltan ilaçlarımız bulunmaktadır. Bu ilaçlar arasında izotretinoin içeren tedaviler de yer almaktadır ve sıklıkla kullanılmaktadır. Eğer bu tedaviler yeterli gelmezse, etkili olmazsa ya da hasta bu tür ağır tedavileri kullanmak istemezse, bu durumda cihaz destekli yöntemlere başvuruyoruz. Bazı cihazlar, aktif akneleri azaltmanın yanı sıra, sivilcenin bıraktığı izleri (skarları) düzeltmek ve iyileştirmek amacıyla da kullanılmaktadır. Ancak bu cihazlar her hasta için uygun olmayabilir. Ayrıca, ekonomik durum da bu tedavilerin seçiminde önemli bir etkendir. Tüm bu seçenekleri hastaya göre değerlendiriyor ve en uygun tedavi yöntemini buna göre belirliyoruz.”
“CİLDE UYGUN ÜRÜNLER TERCİH EDİLMELİ”
Sivilce hastalarına cilt tiplerine uygun ürünler kullanmaları gerektiğini tavsiye eden Gürer, “Ürün seçerken mutlaka sivilceye yönelik; yağlı cilde veya karma cilde uygun ürünler tercih edilmelidir. Hangi marka olursa olsun. Çünkü iyi bir markanın bir ürünü size uygun olmayabilir. Bu nedenle ürün seçerken, öncelikle cildinizin tipini iyi tanımalısınız. Öncelikle cildinizi doğru şekilde temizlemeli, doğru ürünleri tercih etmeli ve doğru beslenmelisiniz. Eğer hormonal bir bozukluğunuz varsa, hormon dengesini düzenlemeye yönelik tedavi de planlanmalıdır. Bu nedenle akne tedavisi kısa süreli bir süreç değildir; uzun süreli ve düzenli bir yönetim gerektirir. Tüm bu faktörlere dikkat ederek, uygun tedavilerle sivilceleri belli bir seviyeye indirmeyi hedefliyoruz.” diyerek sözlerini sonlandırdı.